Gabriel Garcia Marquez'in yazarlık macerasına eşlik eden kitaplar
Yakın dönemin en önemli yazarlarından biri olan Gabriel Garcia Marquez, Yüzyıllık Yalnızlık, Kırmızı Pazartesi gibi başyapıtlara imza attı. Bu önemli yazar aynı zamanda iyi bir okurdu. Edebiyatla tanışması Dedesine ait, kalın ve resimli bir kitapla gerçekleşen Gabo, bundan sonra da okumaya karşı büyük bir arzu duymuştu hep. Yatılı okuduğu liseye dair en özlemle bahsettiği şey yatma saatinden önce yatakhanede yüksek sesle kitap okunmasıydı. İşte Gabriel Garcia Marquez'in Anlatmak İçin Yaşamak adlı kitabında bahsettiği yazarlık macerasına eşlik eden kitapları…
Giriş Tarihi: 20.02.2019
11:47
Güncelleme Tarihi: 25.03.2019
19:39
Alexandre Dumas tarafından yazılan tarihi roman Demir Maske, Üç Silahşörler'in devamı niteliğindedir. D'artagnan romansı serisinin son kitabıdır. Yazarın diğer eserleri Monte Kristo Kontu ve Üç Silahşörler gibi eserlerine oranla daha az bilinir.
"Fransız Kralı on üçüncü Lui'nin uzun yıllar sonunda ikizleri olur. Çocukların ikisi de erkektir ve birbirlerine çok benzemektedir. Ülkenin geleceği için bu tehlikeli görülür ve çocuklardan biri büyük bir gizlilik içinde herkesten saklanır. Ancak bu büyük sır yıllar sonra bir çok insanın hayatını değiştirecektir. Dartanyan, Athos, Prothos, Aramis, Fuke ve tabii ki Kral Lui ile ikizi demir maskeli Filip'in sürükleyici hikayesi."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
Joyce, 1904'te Nora Barnacle adında bir genç kadınla tanışmıştı. Ulysses, Joyce'un kendi anlatımıyla Nora Barnacle'ı sevdiğini anladığı gün olan 16 Haziran 1904 günü Dublin'de geçer. Romanın asıl kahramanı bir bakıma Dublin kentidir. Her yıl 16 Haziran günü Dublin'de düzenlenen "Bloomsday" yani Bloomgünü'nde, kitaptaki bölümlerde geçen yerlerin dolaşıldığı turlar düzenlenir.
Konu, son derece yalındır: Öğrenci Stephen Dedalus ile serbest çalışan Yahudi asıllı bir reklam toplayıcısı olan Leopold Bloom'un karşılaşmaları. Ancak asıl anlatılan, bu iki kişinin bireysel kimliklerini aşan daha büyük bir gerçeğin parçası olduklarıdır: Stephen "sanatsal" doğanın, Bloom ise "bilimsel" doğanın temsilcileridir. Öte yandan, bu iki dışlanmış kişilik, hem Joyce hem de birbirleri için de özel bir öneme sahiptirler: Stephen, Joyce'un gençliğinin, Bloom ise olgunluğunun yansımalarıydı; Bloom, Stephen'ın, deyim yerindeyse, "manevi babası"dır.
Ama kitabın edebiyat açısından önemi, çatısının Homeros'un destanı Odysseia ile simgesel koşutluğundan ve Joyce'un kullandığı değişik teknik ve biçemlerden, özellikle de 18. ve son bölümde Bloom'un karısı Molly'nin düşüncelerinin yansıtıldığı "bilinç akışı"ndan gelir. Ulysses, yıllar boyunca, kimine birkaç kez olmak üzere, Fransızca, Almanca, İtalyanca gibi bellibaşlı dillere, bu arada Çince gibi "uzak" dillere de çevrildi; üzerine onlarca kitap da yazıldı.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
Yüzyılın klasikleri arasına girmiş bir roman. Ses ve Öfke. Faulkner'ın, kendine özgü yoğun dili ve kurgusuyla, yaşananları, düşünülenleri, yayılan ya da sıkışan duyguları tüm bir atmosfer içinde vermekteki ustalığını doyasıya gösteren bir roman. Ses ve Öfke'de, ABD'nin güneyinde yaşayan Compson ailesinin dağılışı farklı bilinçlerle izleniyor. Zihinsel engelli oğul Benjy'nin, suçluluk ve onur duygularıyla azap çeken ağabeyi Quentin'in, sert, mantıklı ve kurnaz diğer erkek kardeş Jason'ın anlatımlarıyla ailede yaşananlar yavaş yavaş açığa çıkıyor. Kız kardeş Candace'ten Jason'ın vasiliğini aldığı yeğeni Quentin'e, zenci hizmetçi Dilsey'den torunu Luster'a pek çok karakterin sahiciliği ve olayların evrensel trajedisi, Faulkner'ın diliyle bir cam kırığı kadar keskin, bir öfke anı kadar yüksek sesli.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
"Kelimelerin bir şeye yaramadığını anladığım zamandı; kelimelerin söylemek istediklerine bile uymadıklarını."
20. yüzyılın büyük modernist romancılarından William Faulkner'ın yazım tekniğinde radikal bir yeniliği temsil eden, çok önemli bir yapıt.
Ölüm döşeğinde olan Addie, kırk mil uzaklıktaki Jefferson mezarlığına, ailesinin yanına gömülmeyi vasiyet eder. Addie'nin tabutunu bir katır arabasına yükleyen Bundren ailesi, sıcakla ve sellerle boğuşacakları uzun bir yolculuğa çıkar.
Döşeğimde Ölürken, on beş farklı anlatıcının ağzından anlatılan elli dokuz bölümden oluşur. Ailenin öfke, üzüntü, endişe ve tutku dolu serüveni karakterlerin zihninden geçen akışın ritmiyle birleşir. Bilinçlilik akışı tekniğini çarpıcı bir yetkinlikle kullanan Faulkner'ın karakterlerinin "gözleriyle sesi kendi içine dönüp ağlayışını dinlemeye koyulmuş gibidir" . Düzyazıyı şiirselleştirmekte sıradışı bir yeteneği olan Faulkner'ın bu romanı, sezgilerin, duyarlıkların, iç seslerin, boşlukların destanıdır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...
"Çünkü insan daha önce çektiği acılardan hep bir parça korkar."
Çılgın Palmiyeler olayları, kişileri, mekânları, genel havaları apayrı iki uzun öyküden oluşur. Yapıtlarında hep birtakım değişik anlatım biçimleri deneyen Faulkner, Çılgın Palmiyeler ve "Irmak Baba" başlıklı bu öyküleri tek bir romanın parçaları gibi tasarlamış, bölümlerini dönüşümlü biçimde sıralar. Bu plan uyarınca kitap, Çılgın Palmiyeler'in ilk bölümüyle başlar, arkasından "Irmak Baba"daki adsız mahkûmun öyküsünün ilk bölümü gelir; üçüncü bölümde Harry ile Charlotte'un öyküsü devam eder; dördüncü bölüm, yeniden mahkûmun başından geçenleri anlatır; bundan sonraki bölümler de aynı biçimde sıralanır. 1939'da yayımlanan bu roman için Faulkner şöyle diyor: "Çılgın Palmiyeler'in ilk bölümünü bitirir bitirmez, bir şeylerin eksik kaldığını, öykünün pekiştirilmesi, müzikteki kontrpuan benzeri bir yöntemle güçlendirilmesi gerektiğini gördüm. Bunun üzerine, "Çılgın Palmiyeler"deki öykü yeniden canlanıncaya kadar "Irmak Baba"yı yazdım. Derken, "Irmak Baba"nın birinci bölümünün sonuna gelince, onu bırakıp "Çılgın Palmiyeler"e döndüm ve gene gücünü yitirmeye başlayıncaya kadar yazmaya devam ettim. Sonra, onun "antitez"i olan "Irmak Baba"nın bir bölümünü daha yazarak "Çılgın Palmiyeler"i yeniden canlandırıp güçlendirdim."
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın...