Edebiyatın sohbetiyle demlenen çay şiirleri
En koyu muhabbetlerin vazgeçilmezi olan çayın Osmanlı'ya gelişi 19'uncu yüzyıl sonlarını bulur. Osmanlı'da çay yetiştirmeye yönelik bilinen ilk ciddi girişim ise Sultan II. Abdülhamid dönemindedir. Sizler için ilkbaharı karşıladığımız bugünlerde, muhabbete samimiyetiyle karşılık veren en edebi çay şiirlerini derledik.
Giriş Tarihi: 03.03.2019
17:45
Güncelleme Tarihi: 03.03.2019
18:11
Baş köşeyi kim aldı, kime verdin? Bir bardak soğuk su gibidir onlar Ellerinin uzandığı her masada taş gibi bir çay. Bizim içtiğimiz çay da çaydır. Çarpık dudaklı, ezik gözlü allı mavili çaylar Şehirlerden çok güneş vardır o çaylarda O çaylar dağları bin parça eder getirir. Yaşamayı çağıl çağıl getirir. Dans eden bir kadının ayak bilekleri gibidir onlar Judy Garland gibi çay, kan gibi çay O çaylardan su içenlerin gözleri Benim çay bardağımda senin gözlerin olur Senin gözlerin sizin çay bardağınızda.
Bedri Rahmi Eyüboğlu, Bir Tane Daha
Bir ilimiz var adı Rize Durup dururken bir bardak çay sundu bize Rize'de çayı kim yetiştirdi Rize'de Misisipi'ye karışan çayları öğretirler bize Rize'de çayı kim buldu Rize'de Kimdi o sessiz sedasız kumral kumral demlenen mübarek adam Adını öğretmediler bize İşte o güzel adamdan bre şahin aman Bir tane daha
Orhan Veli Kanık, Ne Kadar Güzel
Çayın rengi ne kadar güzel, Sabah sabah, Açık havada! Hava ne kadar güzel! Oğlan çocuk ne kadar güzel! Çay ne kadar güzel!
Attila İlhan, Emirgan’da Çay Saati
çerağân sarayı'ndan büyükdere'ye üşümek sonbaharında eski çınarların uzadığı yerde gizlice akşamların başlayıp adetâ kendini dinlemeye kafeslerin ardında bol gözlü bir kadın ansızın giydirilmiş ipek ferâceye bir çay yalnızlığı emirgân'dan öteye değdikçe ısındığı yaldızlı bardağın nedîm'den yansıması tatyos efendi'ye tenhâ bir genç kız sesiyle hicazkâr'ın kuytularda çürüdüğü bağdadî yalıların yorgun sarmaşıklarıyla sarkmış bahçeye
Turgut Uyar, Eski Bahçenin Bir Evi
uzun süre düşündüm, nedir ağzımdaki yaban tad üvez değil, karadut değil, sevdiğim bir şey değil ama bana yabancı gelmiyor ve alıştırıyor kendine bir ses, bir açıklama bir evet ya da hayır değil eski bir şey, evi olan eski bir bahçe
alnım değişmez biçimini buluyor sanki karadut karasından, üvez kokusundan birisi geliyor karşıma oturuyor bahçede bir ölüm olayına ilişkin bir şeyler soruyor önce çayınızı için diyorum, hayır diyor ısrar ediyorum hayır diyor ben hiç çay içmem özellikle alacakaranlıkta hüzün verirmiş ona