Edebiyat dünyasının unutulmaz kadın karakterleri
Bir yazar roman karakterlerine ne kadar çok ruhsal derinlik kazandırırsa, onlar da o kadar çok unutulmazlığa erişir. Sizler için Türk ve Dünya edebiyatının unutulmazları arasına ismini yazdıran 10 kadın karakteri derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Tanpınar, kültürümüzü bir iç âlem medeniyetinin tezahürü olarak görür. Bu medeniyeti, belirli bir ahlâkı taşıyan "mânevi vazifelerine inanmış, muayyen bir ruh nizamından geçmiş, nefislerini terbiye etmiş" insanlar meydana getirmiştir. Eserde hastalık, ölüm, tabiat, kozmik unsurlar, medeniyet, sosyal meseleler, çeşitli ruh halleri ve estetik fikirler iç içe verilir. Nuran genç yaşta kocasından boşanmış bir çocuğuyla birlikte İstanbul'da annesiyle yaşamaktadır. Kültürlü ve hüzünlü bir karakterdir. Yaşadıkları onu değiştirmiştir ve belki de Nuran karakterinin yüreğimize hitap eden yanı budur. Roman boyunca çok az cümle sarf eder, güçlü ama sessizdir. Nuran'ın hayatında özel olarak kendisine ait herhangi bir şeyi yoktur, hayatı ve kaderi bile kuşaklar öncesinin ölüleri ve şarkıları tarafından çizilmiştir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
İlk defa 1900-1901 yılları arasında Servet-i Fünûn dergisinde tefrika edilen Eylül'ün kitap halinde ilk baskısı 1901 yılında yapılmıştır. Rauf'un en önemli eseri olan Eylül, zamanının ilk psikolojik romanı olarak kabul edilir. Romanda, yoğun ruh tahlilleri, doğa betimlemeleri yapılır. Suad, naif ve masum bir kadındır. Musikiye, piyanosuna, özellikle batılı müzisyenlere hayrandır. Kocası Süreyya ile 5 yıldır evlidir ve eşine son derece bağlıdır. Duygularını ifade etmekte zorlanır; bu durum derin düşüncelere ve güçlü bir sezgiye vesile olur. İsminin anlamı, 'mutlulukla ilgili olan'dır. Saygı ve sevgi uyandırıcı bir yapısı vardır.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
1923 yılında basılan roman, yazarın ilk romanları arasındadır. Mütareke yıllarında toplumun üst kesiminin yaşadığı ahlaki çöküşü anlatır.
Peyami Safa'ya ilk edebî şöhretini kazandıran Sözde Kızlar romanı; Anadolu'nun muhtelif bölgelerinin İtilaf Devletlerince işgal edildiği Mütareke döneminin bunalımlı günlerinde, Yunan saldırıları sırasında kaybolan babasını aramak amacıyla İstanbul'a gelen Mebrure adlı bir genç kızın İstanbul sosyetesinin savaştan bile yıkıcı, yozlaşmış hayatlarına girmesiyle başlar. Mebrure, iyi eğitim görmüş, sevgi dolu, milli duyguları yoğun, muhafazakâr bir genç kızdır. Anadolu'dan İstanbul'a babasını aramak için gelmiştir ama tekrar Anadolu'ya dönüp orada yaşamak ister. Çünkü İstanbul'daki, lüks, eğreti hayatı sevmemiştir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Romanda, Emma karakteri, bir kadın ve bir insan olarak ihtiva ettiği tüm boyutlarıyla, idealleştirmeden ve gerçekliğinden uzaklaştırmadan kurgulanır. Emma, yaşama tutkuyla yönelir, ona uygun görülen toplumsal cinsiyet rollerinin ve duygulanımlarının kadını değildir, âşık olmak, gitmek -en çok da Paris'e gitmek- öğrenmek, okumak ister. Roman okur, hayal kurar, hayalleri yaşamının aksine sınırsızdır. Aldanır, aldatır, ölüme sürüklenir. Onu ölüme sürükleyenin okuduğu romanlar, başkalarının hayatlarını yaşama arzusu olduğu iddia edilir. Hatta Emma'dan hareketle "Bovarizm" kavramı üretilir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.
Sadece Rus edebiyatında değil, Dünya edebiyatında da yumruğunu masaya vuran kadın karakterlerden biridir. Tolstoy'un dürüst evliliği ve aşkı sorguladığı romanının başkahramanıdır. Zekidir, okur-yazardır, sanata düşkündür, çocuk kitapları yazar, sosyal ilişkilerine önem verir, gösterişli ve alımdır. Kitabın sonunda Anna soğuk tren raylarının üzerinde yatıyor olabilir ama aslında ölümsüzleşmiştir.
Kitabı incelemek ve satın almak için tıklayın.