Arama

Edebiyatın içinde dikkat çeken nüans: Elifnâme

Edebi şekil ya da söz sanatı oluşu hakkındaki farklı görüşlere sahip olan elifnâmeler, mısra veya beyitlerin, genellikle başındaki kelimelerin ilk harflerinin alfabetik olarak “elif”ten “ye”ye veya “ye”den “elif”e düzenlenmesi şeklinde tanımlanabilir. Kelimeler, şair tarafından rastgele değil içeriğine uygunluk gösterecek şekilde seçilir.

Edebiyatın içinde dikkat çeken nüans: Elifnâme
Yayınlanma Tarihi: 1.10.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 01.10.2018 19:02

Aslında harflerin bizzat kendisi ilm-i hurûf denilen ayrı bir ilmin de konusu. Bu ilimde harfler; sayıları, noktalı veya noktasız oluşları, biçimleri, mensubiyetleri, simge ve şifre değerleri, çıkış yerleri (mahrec), sesli veya sessiz oluşları, barındırdıkları ilâhî hikmet ve sırlar gibi yönlerden incelemeye tâbi tutulur.

Harflerin simgesel değerlerinden faydalanma ya da harflerin yardımıyla kelime ve kavramlar oluşturma gayesi güden bu farklı denemeler, çizgi dışı olarak nitelendirebileceğimiz uygulamalardı. Bu yüzden diğer edebî sanatlara göre edebiyatımızda örneklerine az rastlanan bu tür uygulamalar, edebi sanatlara dâhil edilen hünerler arasında gösterilir. Edebiyatımızda, harflerin cinslerine, birleşme veya okunuş şekillerine dayalı bu tarz hünerlerden biri de muvaşşah olarak adlandırılan ve daha çok görselliğe dayalı olan yöntemdir.

ELİFNÂME ŞEKİL Mİ SANAT MI?

Çoğunlukla elif ile başlamış küçük risale, kitap ve varaklardan oluşan elif-nâmeler, Osmanlı Türkçesindeki otuz üç harfin değişik konularda, değişik şekillerle, genellikle mısra başlarındaki harflerin alt alta alfabetik sıra ile beyitler halinde yazılarak devam etmesi neticesinde oluşan manzum eserlerdir.

Divan edebiyatının karakteristik özelliklerinden biri de şairlerin geleneksel bir edebi daire içinde kendilerine has bir bakış açısı bulmalarıydı. Bu arayış şairlerin her türlü sanatsal unsuru kullanarak kişisel bir şiir anlayışı oluşturmalarını sağlamıştı. Anlatımlarının çok daha dikkat çekici hale getirilmesinin bir yolu da harflerin hem şekil hem de anlam bakımından imge olarak kullanılmasıydı.

TÜRE İSMİ NEREDEN GELDİ?

Divan, halk ve tekke şiirinde başta dinî ve tasavvufî olmak üzere birçok konuda ve ayrıca din dışı konularda da kaleme alınan elifnâmeler, elif ve nâme kelimelerinin birleşiminden meydana gelir. "Elif", Arap alfabesinin ilk harfinin adı, "nâme" ise Farsça "mektup, risale, kitap" anlamlarındadır. Bu iki kelimenin birleşmesi ile de bu manzume tür ortaya çıktı.

Elifnâme, ekseriyetle aruzun "fâ'ilâtün/ fâ'ilâtün/ fâ'ilâtün/ fâ'ilün" kalıbıyla ya da 11'li hece ölçüsüyle yazılır.

ELİFNÂME KENDİ İÇERİSİNDE KAÇ BÖLÜMDÜR?

Birinci elifnâme türü, mısra başlarındaki kelimelerin ilk harflerinin elif 'ten ye'ye doğru alfabetik sırayla yazılması şeklinde oluşan düz elifnâmelerdir. Bu türde, genelde ilk kelimeden önce ilgili harf yazılır ve vezne dâhil edilir. Düz elifnâmeler de kendi içinde mısra başları alfabetik olanlar, beyit ve dörtlük başları alfabetik olanlar, yalnızca mısra başında değil mısra içinde de harflerden biri ya da bir kaçı yer alanlar, bir mısrasında baştaki harf ile başlayan en az iki veya daha fazla kelime kullanılanlar şeklinde gruplandırılabilir.

İkinci elifnâme türü, düz elifnâmelerin aksine mısra veya beyit başlarının ye'den elif 'e doğru sıralanmasıyla meydana gelen ters elif-nâmelerdir.

Üçüncü elifnâmeler, mısra veya beyit başları elif-ye-be-lâmelif… şeklinde baştan sona ve sondan başa doğru karışık sıralanan düz-ters elif-nâmelerdir.

Dördüncü elifnâmeler, kafiyeleri alfabetik dizilen ve mesnevî nazım şekliyle yazılmış elifnâmelerdir.

Beşinci ve son elifnâme türü ise eğitim amaçlı olarak ve bir halk oyunu şeklinde tertip edilmiş olan elifnâmelerdir. Bu elifnâmelerde mısra başlarındaki harfler, elif 'ten ye'ye alfabetik olarak sıralanırken ilk kelime bir şehir, ikinci kelime bir sanatkâr, üçüncü kelime ise o sanatkârın ortaya koyduğu eserin adıdır. Üstelik bu kelimelerin her biri, mısra başlarındaki harfle başlamak durumundadır.

İLK ELİFNÂME UYGUR TÜRKÇESİNDEN

Edebiyatımızda bilinen ilk elifnâme olarak kabul edilen metin, 11. yüzyılda Uygur sahasında yazılan bir manzume. Reşit Rahmeti Arat tarafından tespit edilen ve şairi belli olmayan şiir, Uygur-soğd alfabesinin tek şekilli harflerine tekabül eden alfabetik sırayla oluşturulmuş. Sekiz mısralı yirmi bir cüzden ibaret. Burkan kültürü çerçevesinde oluşan bu manzumenin dil ve ifade bakımından sade olduğu ve dönemin benzer örneklerine göre dinî tabirleri çok fazla içermediği söylenebilir. Toplam 168 mısralık eserin ilk ve son kısımları ise şöyle:

a başlağ-lıg aşnu-kı sav sav-larıg.
anca bitilim bitigde.
adak-ın başın aşlaşturu kelürgil.
ançulayu bulganma tidig-te.
anı teg sav-lar-nıng açık-ın bilser.
adruk ermez-mü bilig-te.
amrılıp olurup adkag-sız bolsar
ançata tatıgay yilig-te.

(önce a ile başlayan söz ve tabirleri
bu yazıda bir az yazalım
ayağını başını iyice bağlayıp getir,
öylece çamura bulanma.
insan öyle sözlerin seçkinini bilirse,
bilgide daha üstün olmaz mı?
istiğraka dalıp her türlü bağlardan sıyrılırsa
o nisbette iliğin lezzetini tatmış olur.)

kayu aj-unta kılılur erki.
kangımız suu-sınga kili.
kamag il-i-ning mengilig bolmakı
karaçu budun-nung bili.
kaçan-kadegi kaygu-suz yırgaz-un.
kamag uluş-ı ili.
kara yirge kirginçe küç bireli tip.
kangımız suu-sınga tili.

(hangi âlemde acaba
babamızın saadetine hudut yapılır;
bütün memleketin mesud olması
karaçu halkının bili;
nice zamana kadar kedersiz rahat etsin
bütün memleketi ve halkı,
kara toprağa girinceye kadar güç verelim diye
babamızın saadetine dili.)

İSLAMİ DEVİRDE GARİBNÂME DİKKAT ÇEKER

İslami devir Türk edebiyatında ilk elifnâme örneği, Âşık Paşa'nın bazı Garibnâme nüshalarının sonunda yer alan manzumesi olarak kabul edilir. Her biri dört mısralık yedi benden oluşan otuz cüz ihtiva eden eser, elifname kimliği bakımından eşsiz. Alfabenin her harfi ile başlayan bir mısra yazmakla yetinmeyen Âşık Paşa, her harf ile (kaf harfi ile iki cüz) başlayan yirmi sekiz mısra oluşturmuş, toplamda 840 mısralık uzun bir eser meydana getirmiş. Hece ve aruz ölçüsünü birlikte kullanan şair, her mısraya aynı harfle başlamak arzusuyla şiirini şekillendirmiş.

Harfü'l-elif

Evvel bize vâcib ü farz
Allâh adın anmak-durur
Anun adın zikr idelüm
Ol kim kamu müştâk-durur

Harfül-yâ

Yir yüzinde olduğumca
Yüregümi yiyü verem
Yüz yıl ömrüm olur-ısa
Yüzümi süriyü virem

KEKEME DİLİYLE YAZILMIŞ ELİFNÂME

Elifnâmelerle ilgili ilginç örneklerden biri lisan-ı pepegi ile yazılan ve Bektaşi şair Nehrî'ye ait olan elifname. Harf sıralı kelimeler veya heceler mısraların içine serpiştirilirken ayrıca kekeme dili kullanılmış.

A a akdem bi bi bizler ta ta taban oluruz
Sa sa sam cü cü cümle ha ha handan oluruz
Ha ha hayli de de demde zi zi zillet çekeriz
Re re renci za za zahmet su su sultan oluruz
Şi şi şimdi so so sonra da da darb ile hemen
Ta ta tahir za za zahir i i irfan oluruz
Ga ga gayri fe fenada ku ku kudretle hemen
Ka ka kâfir le le lerle mi mi mizan oluruz
Ne ne Nehrî hi hidayet vi vilayet gözedir
E elifle la la lam'a ya ya yaran oluruz

TÜRKMEN EDEBİYATINDA DA YERİNİ ALDI

Türkmen edebiyatı terimleri sözlüklerine bakıldığında genellikle elifnâmelerin "akrostiş" başlığı altında değerlendirildiği görülür. "Her bir satırın birinci kelimesinin baş harfiyle bir adı, aileyi, bir sözü ya da bütün bir cümleyi vücuda getirmek için dizilen şiir" olarak Türkmen edebiyatında tanımlanır. Doğu edebiyatlarında bu bağlamda Türkmen şairlerinin (özellikle klasik şairlerde) eserlerinde bu şiir tarzının başka tür görünüşlerine (muamma'da) rastlanır. Yani Arap-Fars alfabesinin ayrı ayrı harflerinin adını (söylenişini) yazmakla bir adamın adını meydana getiren şiir dizeleriyle karşılaşılır.

Men Binovaga

Elip ovval iptida hamdıŋ yetir hudaga,
Bi boş yörme gullukda düşseŋ derdi belaga,
Ti tur habı gaflatdan, ömrün gelmiş oraga,
Si semer, hezir bol, cim ceht eyle yaraga,
Hi halımnıŋ hormatı, rehim et men binovaga.

Ben Çaresize

Elif evvel başta hamdin ulaştır hüdaya,
Be boş durma kullukta düşsen dert ve belaya,
Te gaflet uykusundan kalk ömrün gelmiş hasada,
Se meyve, hazır ol, cim gayret eyle silaha,
Ha halimin hürmeti merhamet et ben biçareye.

Hı hayratı elemni menden özge kim eyler,
Dal derdimge dovanı senden özge kim eyler,
Zal zerreyi güne bar, ri rehmiŋ merhem eyler,
Zi zor eylese ışkın, küllüsin berhem eyler,
Sin seherler bidar et, sal çeşmimni oyaga.

Hı hayır ve elemi benden başka kim eyler (yapar),
Dal derdime devayı senden başka kim eyler,
Zal günah zerresi var, ra rahmetin merhem olur,
Ze zor olsa aşkın tamamını darmadağın eyler,
Sin seherler haberdar et aç gözümü uykusuzluğa.

EDEBİYATIMIZDA TÜR İÇİ TEMSİLCİLERİ DE VAR

Halk şairleri içinde Dertli, Ruhsatî, Noksanî, Âşık Şenlik, Reyhânî, Âşık Zülalî, Seyranî, Kul Himmet, Âşık Ömer, Kaygusuz Abdal, Sefil Ali, Zahmî, Âşık Kenzi, Nihanî, Türabî, Ruhsatî gibi pek çok âşığın elifnâme yazdıkları tespit edildi.

Divan edebiyatında dikkat çeken elifnâme şairlerinden Benderli Cesârî, Nesîmî, Hatâî, Bursalı Feyzî, Sadık Kemâlî, Kâimî, Mihrî Hatun gibi bazı şairler birden fazla elifnâme örneği oluşturmuşlardı. Bursalı Feyzî, Nesîmî, Hatâî, Sadık Kemâlî gibi bazı şairler alfabetik sıralı elifnâmeler ile birlikte tersten sıralanmış elifnâme örneği de yazmışlardı. En çok elifnâme sahibi şair ise dokuz elifnâme örneği kaleme alan Bursalı Feyzi'dir.

(Derlenmiştir.)

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN