Arama

el-Kasib Habibullah: Allah’ın sevdiği kimdir?

el-Kasib Habibullah: Allah’ın sevdiği kimdir?
Yayınlanma Tarihi: 11.3.2022 10:41:34 Güncelleme Tarihi: 12.03.2022 11:32
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Esnaf ve ticaret erbabının dükkanlarında bazen daha uzun bir duanın başında bazen müstakil levhalarda yazılmış halde bu yazıyı (Kazanan Allah'ın sevdiğidir) okuruz. Muhtemelen İslam'ın meslek ile dindarlık arasında kurduğu ilişkiyi en iyi temsil eden anlatımlarından birisi bu olmalıdır. Bütün dinler arasında İslam'ın ticaretle ilişkisi daha güçlü bir şekilde kurulmuştur. İlk Müslüman önderler olan Hz. Ebu Bekir, Hz. Ömer, Hz. Osman ve Hz. Ali'nin ticaret yaptığı, hatta Hz. Peygamber'in hayatının bir döneminde ticaret hayatının olduğunu hesaba katınca böyle bir hadis insanı şaşırtmaz. Ticaret dinde helal kılınmış, teşvik edilmiş, Allah'ın yarattığı rızkı aramak üzere çaba göstermesi talep edilmiştir.

İslam'ın ana kaynaklarında ticaret hayatı ile ilgili birçok ifade vardır. Kur'an-ı Kerim'de ticaretten söz eden ayetler arasında dürüst ve ahlaklı bir ticareti emreden, yalan ve hileden uzak kalmayı anlatan emirler zikredilir. Özellikle ölçü ve tartıda hile yapanlar, düzeni bozanlar, insanları aldatanlar kınanmış, böyle insanların helak edildiğinden söz edilmiştir. İslam ahlakında güvenilir olmak denilince akla en çok ticaret ve meslekler gelir. Hz. Peygamber bir gün çarşıda denetleme yaparken elini buğday çuvalının içine sokmuş, buğdayların görünmeyen kısımlarının ıslak olduğunu görünce 'Bizi aldatan bizden değildir' demiştir. Böyle ifadeleri çoğaltmak, İslam ahlakı ile meslek arasındaki ilişkiyi daha da güçlendirmek mümkündür.

Tevekkül ve Çalışmak

İslam'ın ilk asırlarında ticaret hayatı ile Allah'a tevekkül etmek arasındaki ilişkinin tespitinde ciddi tartışmalar yaşanmış, Müslümanlar arasında bölünmeler ortaya çıkmıştır. Bilhassa sufiler ve ilk zahitler ticaret hayatını bırakarak tasavvufa yönelmiş, makam ve mevki kadar ticareti de terk edilmesi gereken bir engel olarak görmeye başlamışlardı. İlk zahitlerden İbrahim b. Edhem ile özdeşleşen abartılı bir terk anlatımı züht ile ticaret hayatı arasında tam bir karşıtlığın yayılmasına yol açıyordu. İş öyle bir noktaya ulaşmıştır ki, artık ticaret yapmak dünyevileşmenin en önemli göstergesi kabul ediliyor, gerçek dindarlığın mülk edinmekten uzaklaşmakla mümkün olabileceği, Müslümanların elde ettikleri büyük zenginliğin dini hayatın önündeki en büyük engel olduğu düşünülüyordu. İlerleyen birkaç asırda bu tartışma daha da güçlenmiş, sufilerin önemli bir kısmı tevekkül etmek ile ticaret yapmak arasında çelişki görmüş, ticaretten uzak durmanın Allah'a yönelmenin en önemli şartı olduğunu düşünmüşlerdi. Öyleyse ticaret bahsini ele alırken bu tartışmaları da hatırda tutmak gerekir.

Daha sonra sufiler ile fakihler arasında ilk tartışmalarda ticaret önemli bir yer tutmuştu. İmam Muhammet eş-Şeybani "el-Mekasib" isimli risalesinde bazı "yoksul zahitlerin" ticareti reddetmesini şiddetle eleştirir. Fakat görüşlerini reddetme sadedinde dile getirdiği bir eleştiri işin kırılma noktasını gösterir: Ona göre sufiler naslarda yer alan ticaretle ilgili konuların şeklen dünyadaki ticaret gibi görünse bile dikkatli bir yorumda daha farklı bir anlam kazanırlar. Sufilere göre söz konusu ayetlerde belirtilen ticaret Allah ve insan ilişkisini anlatmak üzere ortaya çıkan özel bir ticaret türüdür. Bu yaklaşımı doğru kabul edersek, en başta belirttiğimiz 'kazanan Allah'ın sevgilisidir' hadis-i şerifi yorumlama istikametimiz tamamen değişecektir. Öte yandan sufilerin sözünü ettiği bağlamda naslar okununca bütün dinlerde ve ahlak sistemlerinde yer alan dünyevi ve uhrevi hayat arasındaki karşıtlığın İslam geleneğinde de az çok yer aldığını görürüz.

Sufilere göre naslarda yer alan ticaret birçok yerde 'Allah ile yapılan ticaret' anlamında kabul edilmelidir. Mesela 'zarar etmeyen ticaret' tabiri Allah'a teslimiyet ve ihlası anlatan bir tabirdir. Öte yandan müminler canlarını ve mallarını Allah'a satan kimseler olarak övülür ki bu da bir ticaret olarak zikredilir. Başka iki ayet-i kerime de bu eksende hatırlanabilir. Bunlar, görünüşte daha dünyevi ve beden ihtiyacı şeklinde başlayan bir anlatımın insanın ruhunun ve kalbinin ihtiyacına doğru evrilir. Galiba ilk zahitlerin söylemek istedikleri tam olarak bu ayetlerde yer alan ifadelerdir. Birincisi temiz ve iyi giyinmekten söz eden ayet-i kerimedir. 'Her mescide giderken temiz elbiseler giyin.' Birçok mümin ayet-i kerimede sözü edilen kıyafet bahsine böyle bakarak giyinmeye vesile olacak şekilde çalışma ve kazanmaya ehemmiyet verebilir. Lakin ayetin devamında 'en hayırlı elbise takva elbisesidir' denilerek bir anda dikkatimiz başka bir noktaya taşınır. Öte yandan hac yolculuğunda azık edinmekten söz eden ayet-i kerimenin devamında ise 'en hayırlı azık takvadır' denilir. Kur'an-ı Kerim'de böyle ifadeler birçok yerde tekrarlanır.

O zaman zikredilen hadisi bu eksende yorumlamanın yolunu bulmak gerekir. Haddi zatında hadiste sözü edilen 'kasib' Ehl-i sünnet'in ana kavramlarından birisini teşkil edecek olan kesbin özne halidir. Kesbin hadisteki kullanımı ile Ehl-i sünnet'in yorumunun ilişkisi hakkında iddialı konuşmak doğru olmasa bile, naslardaki öteki ifadeleri hatırlayarak, bir ilişki kurmak da mümkün olabilir. O zaman kasib, kazanan veya ticaret yapan değil, Allah'ın belirlediği rızka iman eden, ne kadar çalışırsa çalışsın rızkının ona geleceğini bilen, kendi gayretini değil Allah'ın ihsanını öven, mülkü Allah'a ait bilen insan olmalıdır. Bu durumda Allah'ın sevdiği 'kasib (çalışan)', geleneksel anlamı aşarak, ticareti Allah'ın ihsanını temaşanın vesilesi sayan, mülkü sadece O'na ait gören, gerçekte peşinde koşulması gereken şeyin kalp azığı -takva- başlığında toplanan ahlaki ve insanlık erdemleri olduğunu bilen kişi olmalıdır.

Ekrem Demirli

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN