Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 17, 2023
Araziye mi uyalım haritaya mı?

Bilindiği gibi fiziki coğrafyada, herhangi bir yeryüzü yahut kara parçasına "arazi" diyoruz. Mülkiyeti bize ait olan arsalara, bağlara, bahçelere, tarlalara, ovalara da aynı adı veriyoruz.

Kişilerin ve kurumların, ülkelerin ve toplumların, dünyanın ve insanlık âleminin arazileri var. Kendilerine ait olan mekânları; yerleşim yeri, geçim kaynağı, yaşama alanı olarak kullanıyorlar.

Başkalarının arazilerine el koymak, "işgal" olarak görülüyor. Onları geri almak için, can ve mal kayıpları göze alınarak savaşlar veriliyor.

Küçük, orta, büyük ölçekli arazilerin çeşitli özelliklerini kâğıt üzerinde göstermek için; "harita" tekniği geliştirilmiş. Ülkelerin dağlarını, ovalarını, yaylalarını, platolarını, denizlerini, göllerini gösterenlere "fiziki harita"; sınırlarını gösterenlere "siyasi harita"; il, ilçe, köy dağılımlarını gösterenlere "idari harita"; temel üretim yahut geçim kaynaklarını gösterenlere "beşeri harita" denmiş.

Bu kavramları, mecazi anlamlarda da kullanıyoruz. Mesela, içinde bulunduğumuz ortama uygun davranmaya "araziye uymak"; kişisel ya da kurumsal olarak, belirli bir amaca ulaşmak işin yaptığımız plan ve programlara "yol haritası" diyoruz.

Yapılan bilimsel araştırmalara göre; haritacılığın geçmişi, M.Ö. 4000 yılına kadar uzanıyor. Kil tabletler üzerine çizimler yapılarak başlayan çalışmalar, bugün dijital ortamlarda bile uygulanıyor.

İnsanlar kara, deniz, hava yolculuklarında kullanmışlar ve kullanıyorlar. Ülkelerin ve toplumların, dünyanın ve insanlık âleminin pek çok özelliklerini; haritalar üzerinden okuyup anlıyorlar.

Tapu kadastro işlemlerinden, hava tahmin raporlarına; ulaşım güzergâhlarını belirlemekten, adres ve konum tespiti yapmaya kadar pek çok alanda kullanılıyor. Şehirlerin imar ve iskân planları, harita tekniğine göre hazırlanıyor.

Ayrıca; ülkelerin ve toplumların etnik, genetik, dini, ideolojik, tarihi, kültürel, sosyal, geleneksel, siyasal, ekonomik, bilimsel, teknolojik, askeri, diplomatik durumlarının bile haritalarının çıkarıldığını biliyoruz. Geçmişi ve mevcudu doğru okuyup tahlil ederek, geleceğin muhtemel gelişmelerine dair öngörülerde bulunulduğunu duyuyoruz.

Eskiden beri; haritaların "doğru, tam, amaca uygun, açık, net, anlaşılır, kolay okunabilir, güzel" olması önemlidir. Bu özelliklere sahip olmayanlar; yanıltıcı yahut aldatıcı olabilir.

Dünya yuvarlak ama haritaya bakınca düz gibi görünüyor. Bazı alanların olduğundan daha büyük, bazı alanların olduğundan daha küçük gösterildiği; çeşitli kara kütleleri arasındaki mesafenin yanlış temsil edildiği biliniyor.

Eksiklerin ve yanlışların bir kısmı; araziyi haritaya aktarmanın, büyük bir coğrafya parçasını küçük bir kâğıda sığdırmanın zorluğundan kaynaklanıyor olabilir. Ancak, bazı şeylerin bile bile eksik ya da yanlış gösterildiği de artık kesin bir bilgi haline gelmiştir.

Google haritalarında, eksik ve yanlış yol bilgileri görülüyor. "Bize bildirin, ekleme veya düzeltme yapalım" mesajları veriliyor.

Netflix ise; bir dizisinde yer alan haritada Türkiye'nin kuzey doğu bölgesini "Ermenistan" toprağı olarak gösteriyor, başka bir dizisinde yer alan haritada "bölünmüş Türkiye" görüntüsü veriyor. Benzeri pek çok örnekte, "sanat eseri" gibi takdim edilen filmlerin ve dizlerin görselleri içine, "siyasi ve ideolojik mesajlar" yahut "ürün-firma reklamları" giriyor.

Dünyanın muhteris muktedirleri; insanların, hayvanların, bitkilerin, havanın, suyun, toprağın fıtratını bozuyorlar. Hayatın bütün alanlarında ve konularında; "araziye uygun olmayan haritalar" çiziyorlar.

Adına "çağdaşlık, gelişmişlik, refah, mutluluk, haz, hız, yakalama, uyum sağlama" gibi isimler ve sıfatlar veriliyor. İnsanlar ve toplumlar, sanal senaryolar üzerinden organize edilen sahte serüvenlerin kahramanları yahut figüranları haline getiriliyor.

Huzur ve güven kapısının, kilidi de anahtarı da değiştirildi. Kitleler gaflet uykusuna yatırıldıktan sonra, içeri girilip değerli şeyler talan edildi.

Sanal âlem içinde, rüya gibi bir hayat modeli oluşturuldu. Akıllar ifsat, idrakler iptal edildi; milyonlar, modern kölelik nizamının anlayışına ve işleyişine alıştırıldı.

Kirletilmiş derelerin, göllerin, denizlerin tuzlu sularından içtikçe; daha fazla susuzluk hissediyoruz. Yanlış çizilmiş haritaların, yön tabelalarını takip ede ede; dönüşü olmayan yollara girmeye devam ediyoruz.

Uyanışımız gecikirse, uçurumdan aşağı yuvarlanacağız. Ömür boyu, bizim için uygun buldukları kuytularda kalacağız.

Dünyanın çok miktarda köleleri, az miktarda efendileri olacak. Zincirleri kırıp özgürlüğümüze kavuşmak, giderek daha zor hale gelecek.

Kendimizden ve yakın çevremizden başlayarak; ülkemizin ve toplumumuzun, dünyamızın ve insanlık âleminin arazisini yeniden okuyup incelemeli, hakikat bilgisine uygun olarak idrak etmeliyiz. Sahte ve sanal olanları çöpe atıp, "araziye uygun olan haritalar" çizme yoluna gitmeliyiz.

Efsunlu ortamlarda oluşturulan gaflet uykusundan, uyanalım ve uyandıralım. Kendi yolumuzu çizinceye kadar; yalancı haritalara değil, gerçekçi arazilere uyalım.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN