Arama

Zekeriya Erdim
Eylül 5, 2022
Kitapsız dünya

Ülkelerin ve toplumların "gelişmişlik" düzeyleri değerlendirilirken "kitap" ve "okuma" oranları inceleniyor. Okuma-yazma bilenlerin oranı yüksekse, birim zamanda basılan kitap sayısı çoksa, kişi başı okuma süresi uzunsa, "gelişmiş ülke" olduğu söyleniyor.

Ancak, başka göstergelere bakıldığında; ortada büyük bir çelişki var. Daha fazla kitap yazan, basan, okuyan ülkeler ve toplumlar temel insani değerler açısından ötekilerden daha iyi olmuyorlar.

Dünyayı ve insanlık âlemini ifsat edenler, fırsat bulduklarında hemcinslerinin bir kısmını köleleştirenler, bilimi ve teknolojiyi tüm canlı türleri için en büyük tehdit haline getirenler; işte o adına "medeni" denilen "gelişmiş" oldukları söylenilen ülkeler.

Geçmiş yıllarda ve asırlarda işgal ettikleri yerlerdeki kitapları yakanlar, kütüphaneleri yıkanlar, âlimleri yahut düşünürleri asanlar, ırmaklardan su yerine mürekkep ve kan akıtanlar da onlardı. Muazzam yeraltı zenginlikleri bulunan bakir ülkelere ve bölgelere girerlerken, ellerinde tahrif edilmiş İncil; çıkarlarken altın, elmas ve petrol kuyuları vardı.

Kıtaları sömürdüler, halkları yoksul bıraktılar. Bir yandan kan kusturdular, öte yandan çanak tutuyormuş gibi yaptılar.

Yerli ve milli olmaya, kendi ayakları üzerinde durup bağımsız kalmaya çalışanlara karşı; iç ve dış bağlantılı darbeler yapılıyor. Hormonlu terör örgütleri kurularak ve desteklenerek cinayetlerle, sabotajlarla, toplu katliamlarla baskı altında tutuluyor.

Demek ki kitap yazmak, basmak ve okumak; "iyi insan" olmak, "huzur ve güven" iklimi oluşturmak, daha "yaşanılabilir bir dünya" ve düzen kurmak için yeterli değildir. Ne okuduğumuz, nasıl okuduğumuz, neler anladığımız yahut öğrendiğimiz, onları hayata nasıl aktardığımız ve uyguladığımız daha önemlidir.

İnsanlara rehberlik ve önderlik etsinler diye görevlendirilen peygamberlere; "mushaf" yahut "kitap" verilmişti. Hz. Davut, Zebur; Hz. Musa, Tevrat; Hz. İsa, İncil; Hz. Muhammed Kur'an ile gönderilmişti.

Hepsi de hak, hakikat, hidayet kaynağıydı. Elçilerin tebliğ ve temsil ettikleri vahyin, ilahi mesajın ve muhtevanın sonucu; inananlar için, gerçek bir aydınlanmaydı.

O yıllar ve asırlar; "saadet yılları ve asırları" olarak tanımlandı. Kötülükle değil, iyilikle; zulümle değil, adaletle; korkuyla değil, güvenle anıldı.

Biz; ilk emri "oku" olan ve "Yaratan Rabbimizin adıyla" okumayı salık veren bir kitaba iman etmiştik. "İnsanların en hayırlısı, insanlara iyilik ve yardım yapandır" diyen bir Peygamber'in izinden gitmiştik.

Önce, âlemlerin rabbi olan Allah'ın kitabını okuyorduk. Kulların yazdıkları, yayınladıkları hakkında ise; "Bütün kitaplar, bir tek kitabı daha iyi anlamak için okunur" diyorduk.

Okuyup anlamaya çalıştıklarımız arasında, "tabiat kitabı" da vardı. Dağlar, taşlar, kurtlar, kuşlar, çiçekler, böcekler, tırtıllar, kelebekler, rüzgârlar, fırtınalar, bulutlar, yağmurlar, geceler, gündüzler, güneşler, yıldızlar; hep, aynı kitaba ait sayfalardı.

Anlamak, aydınlanmak, yaşamak, yaşatmak için okuyorduk. Yazılı vahiy Kur'an, yaşanmış vahiy Sünnet, yaratılmış vahiy Kevni Ayet dengesine ve düzenine uygun bir hayat nizamı kuruyorduk.

Giderek, "dosdoğru" yoldan çıkıp çıldırdık. Ötekiler, kitaplarını tahrif edip ekleme ve çıkarma yaptılar; biz, mukaddes emanet olarak rafa kaldırdık.

Yaşayanların önüne düşüp, yol göstermesi gereken ayetleri; ölülerin arkasından okuyoruz. Manasını ve maksadını bir kenara bırakıp, sadece lafzına bakıyoruz.

Bilgi kaynağımız bulandı, bünyemiz zayıf düştü. Akıncılar, alperenler tarihe karıştı; çapulcuların boyu bacayı aştı.

Dilimizde, kültürümüzde; "kitapsız" diye bir deyim var. Dinden ve diyanetten uzaklaşanlar, fazlaca günaha ve kötülüğe bulaşanlar; halk arasında, bu sıfatla anılıyorlar.

Şimdilerde; dünyanın ve insanlık âleminin büyük bir kısmı, bu hale geldi. Sözüm ona gelişmiş ülkelerin ve toplumların çekip çevirdikleri yeryüzü; kelimenin tam anlamıyla, "kitapsız dünya" oldu.

Lin Yutang; "Akıllı adam, hem kitapları hem de hayatı okur" diyor. Mark Twain ise "İyi kitaplar okumayan birisi ile okuma yazma bilmeyen birisi arasında hiç fark olmadığını" söylüyor.

Biz, buraya bir parantez açma ve ilave yapma gereği duyuyoruz. Allah'ın kitaplarını terk edip, kulların kitaplarına göre amel etmenin; her zaman, her yerde, herkes için, büyük bir felaket olduğunu ve olacağını düşünüyoruz.

Kimlerin, ne kadar kitap yazdıkları, bastıkları, okudukları, okuttukları; başlı başına önemli değildir. Bütün bunlar, ancak ve ancak; hak ve hakikat kitabının anlamına ve açılımına dair olup, dünyaya ve insanlık âlemine, huzur ve güven getiriyorlarsa değerlidir.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN