Arama

Zekeriya Erdim
Mart 24, 2019
Hangi okula “iyi” denir?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Kişileri ve kurumları, olayları ve durumları değerlendirirken; bazı ölçüler yahut kriterler kullanırız. Ölçülerimize, kriterlerimize uygunluk derecesine göre; iyi yahut kötü, güçlü veya zayıf, başarılı ya da başarısız olduğu sonucuna varırız.

Hayatımızın tüm alanlarında ve konularında; ölçme ve değerlendirme sistemi çok önemlidir. Onun için; yanlış kantar ile doğru tartı yapmanın mümkün olmayacağı iyi bilinmelidir.

Geçtiğimiz günlerde, Milli Eğitim Bakanlığı; "Okul Profili Değerlendirme Projesi" ile ilgili bir açıklama yaptı. Okulların, 50 civarında kritere göre ölçülüp değerlendirilerek, profillerinin çıkarılacağını anlattı.

Oluşturulacak "İyileştirme Ekipleri" aracılığıyla, eksikleri tamamlanıp; olabildiğince, diğer okullarla eşit seviyeye gelmeleri sağlanacakmış. Arkasından, her bir okul için, kendi şartlarına ve özelliklerine uygun özel "Gelişim Planları" hazırlanarak; bundan sonraki hareket güzergâhlarını ve istikametlerini belirleyecek yol haritaları çıkarılacakmış.

Anlaşılan o ki; bu çalışmanın, iki nokta hedefi var. Bir yandan, zayıf yönlerini güçlü hale getirerek, okullar arasındaki kalite yahut seviye farkını asgariye indirmekten; öte yandan, her bir okulun (teknik, akademik, sosyal, kültürel, sanatsal, sportif gibi) gelişim alanlarını belirleyerek o istikamette desteklemekten söz ediyorlar.

2018-2019 öğretim yılının sonlarına doğru yaklaşırken; bazı medya organlarında, "Türkiye'nin en iyi okulları" ile ilgili haberler neşredildi. Seçme ve sıralamayı yaparken; sınav sonuç puanlarının ve kayıt yapma yahut tercih edilme oranlarının esas alındığı belirtildi.

Şimdilerde, özel okullar; 2019-2020 öğretim yılının hazırlıklarına başlayıp, kayıt yenileme sürecine girdiler. Hedef kitleye ulaşmak ve ne kadar "iyi okul" olduklarını anlatmak için eskilerine ilave olarak, yeni ve farklı yolların, yöntemlerin örneklerini verdiler.

Yaz döneminin sonlarına doğru; devlet okulları da kayıt işlemlerine başlayacaklar. Anneler ve babalar, bilebildikleri ve bulabildikleri ölçüde; "iyi okullar-iyi öğretmenler" arayacaklar.

Peki, bir eğitim kurumu için "iyi" olmanın ölçüsü nedir? Hangi okullara, hangi özelliklerinden dolayı "iyi okul" denir?

Bu konuda, hem genel hem de temel bir algı yahut kurgu sorunumuz var. İnsanlar okulların, öğretmenlerin, öğrencilerin başarı durumlarını; sadece, karnelerdeki notlara ve sınav sonuç belgelerindeki puanlara göre ölçüp değerlendiriyorlar.

Doğal olarak; yetişme çağındaki çocukların ve gençlerin ilgileri yahut algıları da bu noktaya yöneliyor. Okullar; hayata değil sınava hazırlayan, değer değil sınav kazandıran, ideal değil ihtiras aşılayan, kaliteyi değil kariyeri önceleyen kurumlar haline geliyor.

Çocuklarımızın "ne" olacaklarıyla ilgilendiğimiz kadar, "kim" olacaklarıyla ilgilenmiyoruz. Aldıkları notlara yahut puanlara değer verdiğimiz kadar; iyi duygularına, düşüncelerine, davranışlarına değer vermiyoruz.

Bakanlığın okul profillerini çıkarmak için kullanacağı kriterlerin neler olduğunu yahut olacağını; bütün detayları ile bilmek isteriz. Kadroları ve kurumları "iyi insan-huzurlu toplum" hedefine yönlendirecek unsurları; mevzuatta, müfredatta, ölçme ve değerlendirme sisteminde görmek isteriz.

Hangi notu yahut puanı alırsa alsın, hangi sınavı yahut okulu kazanmış olursa olsun, hangi diploma yahut kariyer belgesi ile karşımıza gelirse gelsin; annesi ve babası için "iyi evlat", milleti ve memleketi için "iyi vatandaş" olmayan insan unsuru "kazanç" veya "başarı" değildir. Genelde eğitim sisteminin, özelde okulların ne kadar "iyi" olup olmadıkları; yetiştirilen insan tipine ve oluşturulan toplum yapısına göre değerlendirilmelidir.

Her yerde ve herkes için; huzurun ve güvenin hakim olduğu, şefkatin ve merhametin baskın karakter haline geldiği bir ülke ve toplum, dünya ve insanlık alemi istiyoruz. Şiddetin ve terörün olmadığı, hırsızlığın ve yolsuzluğun kalmadığı, fuhşun ve zinanın zemin bulmadığı, içkinin ve kumarın itibar görmediği, soframıza ve midemize haram lokmanın girmediği, hiç kimsenin açlıktan ve soğuktan ölmediği bir hayatı özlüyoruz.

Bunun için; akıllarımızı temiz ve doğru bilgilerle, ruhlarımızı temiz ve doğru inançlarla, bedenlerimizi temiz ve doğru gıdalarla beslememiz gerekiyor. Evlerimizde ve ailelerimizde, okullarımızda ve kurslarımızda, camilerimizde ve cemaatlerimizde, sivil toplum kuruluşlarımızda ve medya organlarımızda, özel sektör firmalarımızda ve kamu kurumlarımızda aynı hassasiyetlerle hareket edip sorumluluk üstlenmemiz gerekiyor.

Okullarımızın sosyal, kültürel, fiziki profillerini buna göre çıkaralım. Hem "vali", hem "adam" yetiştirmeyi ortak amaç haline getirip; başarılarına ve başarısızlıklarına, bu pencereden bakalım.

İyi okul, iyi ve güçlü insan yetiştiren okuldur. İnsan iyi ve güçlü olursa; elinin değdiği her yer ve her şey daha iyi ve daha güzel olur.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN