Zekeriya Erdim
18.04.2018
Zekeriya Erdim
Zorunlu ana-baba okulu
Tüm Yazıları

Zorunlu ana-baba okulu

Hemen herkesin malumu ve ön kabulü odur ki; kişisel-kurumsal-toplumsal büyümenin ve gelişmenin, yükselmenin ve ileri gitmenin en güvenilir yolu, içinde "kalite"nin de "kariyer"in de bulunduğu "nitelikli eğitim"den geçiyor. Onun için, devlet, hamle üstüne hamle yapıp; bir yandan resmi eğitim kurumlarını kemiyet ve keyfiyet açısından geliştirmeye çalışırken, öte yandan özel öğretim kurumlarını teşvik ediyor.

Bu bağlamda, 2017-2018 öğretim yılı; özel okullara giden yetmiş beş bin öğrenciye, ciddi bir eğitim desteği verildi. Devlet bütçesinden, toplam üç yüz milyon lira civarında bir mali yükün altına girildi.

Şimdilerde, gündemde; okul öncesi eğitimde, okullaşma oranını artırma çalışmaları var. Planlamaya göre, 2018-2019 öğretim yılından itibaren; dört buçuk yaşına giren (yani elli dört aylık olan) çocuklar, "zorunlu eğitim" kapsamına alınmış olacaklar.

İşte, tam bu noktada; önemli bir hatırlatma yapmak istiyoruz. Örgün ve yaygın eğitim hedeflerine ulaşma konusunda; radikal bir adımın daha atılması gerektiğine inanıyoruz.

Bilim dünyasının ortak bulgu ve belirlemelerine göre; insanın benlik-kimlik-kişilik oluşumunun büyük çoğunluğu, yedi yaşından önce şekilleniyor. Bir başka ifadeyle; oluşma-gelişme safha ve süreçlerinin en önemli kısımları, doğrudan doğruya aileyi (yani anneyi ve babayı) ilgilendiriyor.

O zaman, bu durumda; annelerin ve babaların eğitimli hale getirilmeleri, çocuklardan daha öncelikli ve önemlidir. O halde, diyebiliriz ki; okul öncesi çağındaki çocuklardan önce, anneleri ve babaları için "zorunlu eğitim" yükümlülüğü getirilmelidir.

Şüphesiz, burada kastettiğimiz şey; ilkokul, ortaokul, lise, üniversite okumanın ve yüksek lisans yahut doktora yapmanın dışındadır. Sosyal ve psikolojik, kültürel ve biyolojik olgunluk açısından "reşit" kabul edilen kadınlar ve erkekler; bilgi ve bilinç düzeyi bakımından, evliliğe ve aile hayatına, anneliğe ve babalığa hazırlanmış olmalıdır.

NİKAHTAN ÖNCE

Toplumsal yapıyı oluşturmak için evlilik, neslin devamını sağlamak için annelik, babalık; olmazsa olmaz şartlardan biridir. Eşyanın tabiatına göre, insan; ancak, hazırlıklı olduğu görevi hakkıyla yerine getirebilir.

Fakat, gel gör ki; genç kızlar ve delikanlılar, genellikle hazırlıklı olmadan evleniyorlar. İyi ve güçlü bir yuva kurmanın, huzurlu ve güvenli bir aile olmanın aklından ve ruhundan habersiz; sadece bedeniyle ilgileniyorlar.

Bu durumda, aile kurumu; erken doğmuş bebek gibi kırılgan oluyor. Bal ayı bitmeden zehir ayı başlayıp; arkasından boşanmalar geliyor.

Koruyucu hekimlik safhasının hakkını veremediğimiz için; ilaç ve ameliyat safhasına geçip, muhtelif tedavi yol ve yöntemleriyle uğraşıyoruz. Evlerimizi, cennet bahçelerinden bir bahçe haline getirmek mümkün ve muhtemel iken; çoğumuz, kendi elimizle ve dilimizle oluşturduğumuz arızalı aile ortamları yüzünden, dünyada cehennem azabı yaşıyoruz.

Milli Eğitim Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı'nın ilgilileri, yetkilileri "acil ortak gündem" kabul edip; evlenme çağına gelen genç kızlar ve delikanlılar için, bir hazırlık planı, programı yapmalıdır. Belediye Başkanları ve diğer nikah memurları; önce "hazırlık sertifikası"na bakıp, ondan sonra imza atmalıdır.

HAMİLELİKTEN ÖNCE

İnsanın dünya hayatına hazırlanması; dokuz ay on günlük hamilelik döneminde gerçekleşiyor. Hücreler dokulara, dokular organlara dönüşüp; mükemmel ve muazzam bir organizma haline geliyor.

Dünyaya dair tüm algıların ve olguların temelleri; bu dönemde atılıyor. Çocuk, annenin her halinden ve gidişinden derinlemesine etkilenen rahimde; kelimenin tam anlamıyla, hayata tutunuyor.

Annenin çocuğu, babanın her ikisini; her bakımdan, koruma altına alması gereken bir süreç. Stresli ve sıkıntılı bir aile ortamında akıllar, ruhlar, bedenler sarsıntı içinde; huzurlu ve güvenli bir aile ortamında ise gönüller rahat, yüzler güleç.

Anne adayının da, baba adayının da; bu gerçeği bilmesi gerekir. Her ikisine de; hamilelik öncesinde, döllenmeden doğuma kadar olan safhanın eğitimi verilmelidir.

DOĞUMDAN ÖNCE

Anneler, babalar, diğer aile bireyleri; doğacak çocuklar için, yatak yahut beşik ile muhtelif giysiler, oyuncaklar hazırlıyorlar. Ancak; gün gün, hafta hafta, ay ay, yıl yıl devam eden büyüme ve gelişme safha ve süreçlerinin inceliklerini yeteri kadar bilmiyorlar.

Eksik ya da yanlış uygulamalar; telafisi imkansız sonuçlar doğurabiliyor. Ters yönden esen hafif bir rüzgar; yavru kuşların yuvasını dağıtıp, yardan aşağıya savurabiliyor.

Gözümüzün nuru, gönlümüzün süruru yavrularımızın; dilinden ve halinden anlamıyoruz. Bebeğe bebek, çocuğa çocuk muamelesi yapmayı yahut herkesi kendi terazisi ile tartmayı bilmediğimiz için; yırtınıyor, didiniyor, fakat arzu ettiğimiz sonucu alamıyoruz.

Çocuklar doğmadan önce; bizim, anne ve baba olmanın bilgisini ve bilincini elde etmemiz gerekir. Devlet-millet işbirliği içinde; bu ihtiyaca cevap verebilecek yaygın eğitim faaliyetleri organize edilmelidir.

OKULDAN ÖNCE

Eğitim; ana rahminde başlayıp, mezara kadar devam eden bir süreçtir. Öncelik ve önem sırasına göre; aileden sonra okul gelir.

Bu açıdan bakıldığında; okullar ailelerin, öğretmenler annelerin ve babaların alternatifi değil, tamamlayıcı unsurudur. Evde, ailede başlayan eğitim, öğretim süreci; okulda devam etmiş olur.

Annelerin ve babaların; hem kendilerini, hem de çocuklarını okul hayatına hazırlamaları gerekir. Bu ise; belli bir eğitilmişlik düzeyini gerektirir.

Dönüp dolaşıp geldiğimiz nokta; akil baliğ olmuş genç kızların ve delikanlıların, evliliğe ve aile hayatına, anneliğe ve babalığa hazırlanması. Okul çağına gelmiş çocuklardan ve gençlerden önce; annelerinin ve babalarının, görevlerini hakkıyla yerine getirebilmeleri için, zorunlu eğitime tabi tutulması.

Zekeriya Erdim

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

Zekeriya Erdim

Zekeriya Erdim Diğer Yazıları