Arama

Veysel Kurt
Mart 28, 2019
Kararsızlık mı o da ne demek ?

Sandık başına gitmemize üç gün kaldı.

Herkes heybesinde biriktirdiği ile oyunu kullanacak.

Her ne kadar anketler kararsız oyların her zamankinden daha fazla olduğunu söylüyorsa da nedense bu bana çok inandırıcı gelmiyor.

Özellikle son beş yıldır olup bitenler karşısında Türkiye'deki ortalama bir vatandaşın bu kadar apolitik ve dolayısıyla kararsız olacağını düşünmüyorum. Herkesin gönlünde ve zihninde bir şeyler birikti.

Yaşı yirmi civarında olan gençler bile bir noktaya gelmiş durumda. Bir şekilde kızgınlıklarını ve memnuniyetlerini sahici bir şekilde dile getiriyorlar.

Yeri gelmişken, gençlere daha fazla kulak verilmesi gerektiğini ifade edeyim ama bu ayrı bir tartışmanın konusu.

On yıl içinde feleğin çemberinden geçmiş bir ülkede bu kadar kararsız olur mu? Siz ne düşünürsünüz bilmem ama ben ihtimal vermiyorum.

Bu argüman üzerinden konuşulduğunda "ama yerel seçimlerde ana belirleyici dinamik siyasi tavır olmuyor" türünden itirazlar geliyor.

İyi de o zaman neden son beş yıldaki her seçim ya da referandum Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın ve AK Parti'nin tasfiyesi için yeni bir şans olarak görülüyor?

Neden muhalefet partileri her seçimde bir blok halinde hareket ederek yeni taktikler deniyorlar?

Eğer yerel yönetimlerin idaresi üzerinden bir yarış sergilenecekse o zaman her aday ya da parti projelerini açıklar ve gerisini seçmene bırakır.

Ama öyle olmuyor. Muhalefet bloku aralarındaki bütün ideolojik ve sınıfsal farklılıklara rağmen bir araya geliyorlar.

FETÖ'cüler başka şekilde topa giriyorlar. Kimi zaman perde arkasından kimi zaman ise video çekip açık açık yayınlıyorlar.

Kimse çıkıp da "Tayyip Erdoğan siyaseti bu zemine çekti, çekiyor" diye de masal anlatmasın.

Her fırsatta dile getiriyorum. Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın siyasi duruşu –bu anlamda söylüyorum- 2003 yılındaki Cumhuriyet yürüyüşlerinden beri savunma halinde.

Kurucu bir iktidar olma iddiasındaki bir siyasi aktör neden savunmada olacak bir strateji belirlesin?

Bugün de benzer bir süreci yaşıyoruz.

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın şahsında toplanan misyona karşı bir blok oluşmuş durumda.

Yeri geldiğinde gerek açıktan gerekse fısıltı halinde bir blok halinde hareket ettiklerini deklare ediyorlar.

Medyaya yansıyan onlarca örnek gösterebilirim.

Yeri geldiğinde de blok değillermiş gibi numara yapıyorlar.

Cumhuriyet'in kurucusu iddiasındaki bir parti ile milliyetçilik ideolojisini MHP'den devralma iddiasındaki öbür parti için kolay bir ittifak değil çünkü.

Bu yüzden de geldikleri nokta "mış gibi yapmak". İtiffak yapmalarına rağmen yapmamış gibi yapmak.

Halbuki ikisi de blok halinde HDP'nin oylarına talip.

HDP'de marjinal sola teslim olmuş, PKK'nın vesayetinden çıkamayan bir yapı.

Şimdi bu manzaraya bakıp şu soruyu sormak gerek? Bu nasıl cumhuriyetçilik, bu nasıl milliyetçilik, "Kürt temsiliyeti" bunun neresinde?

Bu sorunun cevabını boşuna aramayalım, çünkü yok.

Peki nasıl oluyor da bir araya geliyorlar ?

İttifak ettikleri tek nokta, Cumhurbaşkanı Erdoğan ve taşıdığı misyon üzerinden.

Seçim kampanyası boyunca eteklerden dökülen taşlar da bunu fazlasıyla gösteriyor zaten.

Veysel Kurt

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN