Arama

Prof. Uğur Derman
Nisan 27, 2018
Her hâliyle Beylerbeyli hattatımız: H. Mâcid Ayral
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Hat san'atı'nın büyük isimleri - 34

Hüseyin Mâcid Bey 11 Nisan 1891 günü Beylerbeyi'nde dünyaya geldi. Babası, Şehremâneti Zıbhiye İdâresi (mezbaha) müdürü Zühdi Bey'dir. Üsküdar Îdâdîsi'nin son sınıfından sıhhî sebeblerle ayrıldı. Evkāf Nezāreti Kalemi'ne imtihanla girdi. Daha sonra İstanbul Polis Müdîriyeti'nin sicil mümeyyizi olarak çalışmakdayken ayrıldı ve Babıâlî Caddesi'nde serbest hattatlıkla maîşetini temîne başladı. Lâkin harf inkılâbıyla işini bırakmağa mecbûr oldu ve Ankara'ya yerleşerek uzun yıllar Vilâyet Meclis-i Umûmî Başkâtibliği vazîfesini yürütdü. Emekliliğinden sonra da İstanbul'a döndü, işte Bağdad'daki hocalığı bundan sonraki yıllarında başlar.

Kısaca nakletdiğim şu resmî hâl tercemesinden sonra, Mâcid Bey'in san'at hayâtından bahsetmek istiyorum: Beylerbeyi'ndeki Hamîdiye Mektebi'nde ilk tahsîline devâm ederken oranın yazı muallimi olan Ali Efendi'den sülüs hattını öğrenmeğe başlayan küçük Mâcid, daha sonra o vakitler Beylerbeyi'nde ikāmet eyleyen Enderûn Mektebi hat muallimi Ahmed Râkım Efendi'ye (ö.1940) talebe oldu. Mâcid Bey'in bu iki hocasının da hat san'atındaki mevkîleri ileri mertebede değildir. Onun asıl üstâdı, devrinde yaşamadığı hâlde, mârûf hattat Şefîk Bey (1820-1880) olmuşdur. Sülüs-nesih yazılarına başladığı yıllarda eline bu usta san'atkârın kıt'a ve murakkaaları geçdiği cihetle "Şefîk Bey vâdisi"nde yazmağa alışan Mâcid Bey'in ilk hocası Ali Efendi de Şefîk Bey çırağıdır ve talebesinin bu yazı üslûbunu sevmesinde belki tesîri vardır. Hattat Necmeddin Efendi derdi ki: "Mâcid Bey, Şefîk Bey yolunda öylesine muvaffakıyet sâhibidir ki, yazılarına imzâ koymasa, farz-ı muhal Şefîk Bey de mezarından kalkıp bu yazıları görse 'Yazımın altına imzâ koymayı unutmuşum' diye kaleme sarılırdı!". Hattâ Okyay Hoca, emekliliğinden sonra İstanbul'a dönüşünde kendisini Şevkı Efendi yoluna çevirmeğe uğraşdıysa da, Mâcid Bey: "Birâder, Şevkı'nin mükemmeliyetine şübhe yok, ammâ benim elim bir kerre Şefîk yoluna alışmış, dönmüyor!" demişdi.

Bâbıâli'deki Medresetü'l-Hattatîn'e talebe olarak yazılan genç Mâcid Bey orada Hulûsi Efendi'den (1869-1940) ta'lîk hattını öğrenip 1341/1922'de icâzetnâme aldı, ayrıca Tuğrakeş İsmail Hakkı Altunbezer'den (1873-1946) celî sülüs tarzını ilerletdi. İşte bu sırada Bâbıâli'de yazıhâne açarak isteyenlere yazı yazmağa başladı. Devrin namlı hat üstadları buraya uğrayarak meslekî sohbetlerde bulunurlarmış. Emeklilik sonrası döndüğü İstanbul'dan, Irak Hükûmeti'nin dâveti üzerine, Bağdad'a gitdi; dört yıl talebe yetişdirdi. Bir Arab memleketine, Arab asıllı İslâm yazılarının öğretilmesi maksadıyle onun çağrılması, Türkler için gurur verici bir vâkıadır.

Mâcid Bey'in en mükemmel yazdığı hat cinsi sülüs olup yazı târîf etmek ve meşk yazmakda pek muvaffakıyet gösterirdi. Sâmi Efendi (1838-1912) vâdisinde celî sülüsü de latîfdir. Fazla yazmadığı için, nesih hattı belki sülüsü derecesinde işlek değildi, ammâ yine de güzeldi. Ta'lîkle de nâdiren uğraşdığı cihetle (Resim 1) bu yazıda hocası kadar kemâle erdiği söylenemez. Lâkin, onun pek az hattatda bulunan bir meziyeti vardı. İmzâsız bir yazıya bakınca: "Filân hattatın yazısıdır, şu derecede yazılmışdır" diyebilecek kudretde idi. Elinden çok eser geçdiği için, müstesnâ kābiliyetiyle her hat san'atkârının şîvesini kavramışdı. Nâdiren tereddüde düştüğü yazılar hakkında: "Necmi'ye (yâni Necmeddin Okyay'a) gösterdin mi? Bakalım ne söyleyecek?" derdi. Zâten Mâcid Bey ile vefâtına kadar süren beş yıllık yakınlığımızın büyük bir kısmı Necmeddin Efendi hocamın beraberliğiyle sürdü. Onların yazı müzâkerelerinden nasıl bir feyz alınıp haz duyulduğunu, kalemim ifâdeden âciz kalır. Güzel bir yazının karşısında kendilerinden geçerler; hele imzâsız eserin kime âid olduğunu buldular mı, keyiflerine pâyân olmazdı. İşte bunun üzerine Mâcid Bey'in gülerek: "Birâder, şunu bunu bırak! Biz yazıyı yazamadıysak da, hiç olmazsa anladık!" dediğini duyardım.
Resim 1: Mâcid Ayral'ın ta'lîk bir levhası.

Merhûm hattatımız, yarım asırlık san'at hayâtı boyunca Hüseyin Mâcid, Abdülmâcid, Mâcid bin Zühdi imzâlarını kullanmakla berâber, sâdece "Mâcid" olarak imzâladığı yazılar ekseriyetdedir. Husûsi koleksiyonlardaki kıt'a ve levhalarından başka (Resim 2, 3, 4) İstanbul'da Şişli, Levend, Şile, Seyyid Ahmed, Bebek, Yeşilköy, Kamerhâtun, Muradpaşa ve Bağdad'da da Ondört Temmuz câmilerinde celî sülüs yazıları vardır (Resim 5).


Resim 2: Mâcid Ayral'ın sülüs-nesih kıt'ası (Tezhîbi: Rıkkat Kunt).


Resim 3: Mâcid Ayral'ın tokça sülüs levhası.


Resim 4: Mâcid Ayral'ın celî sülüs-nesih levhası.


Resim 5: Mâcid Ayral'ın I. Abdülhamid Mektebi için yazdığı celî sülüs tamir kitâbesi.

Hat san'atkârları –belki de harflerin kıyafetiyle uğraşmakdan dolayı- ekseriyetle giyinişlerine ehemmiyet vermezler. Lâkin Mâcid Bey bu hususda bir istisnâ teşkil ederdi. Onun, rûhen ve cismen sâhib bulunduğu nezâhet ve kibarlık, kıyâfetinde de görünür; fevkalâde temiz ve şık giyinirdi. "Kadîm Beylerbeyli" olduğu her hâlinden anlaşılırdı. İnsâniyetine delil mâhiyetinde, rahatsızlığı yıllardır süregelen refîkası Azîze Hanım'a her vakit nasıl şefkatle muâmele etdiğini yazmam kâfidir, sanırım.

Maddeye kıymet veren bir yaradılışda olmadığı için, gerek kendi yazılarını, gerek eski üstâdların bâzı yazılarını sevdiklerine cömerdce dağıtırdı. Neş'eli, şakacı, husûsi meclislerde herkesi güldüren bir mizâcı vardı. Aynı yerde fazla oturamaz, kalkar şöyle bir gezinirdi. Belki bu yüzdendir ki, 34 yıllık evlilik hayâtında 37 ev değişdirmekle rekor kırdığını kendisinden dinlemişdim. Bağdad dönüşü, Feneryolu'nda borç-harç bir ev sâhibi oldu. Lâkin, mesken değişdirmek huyundan mıdır bilmem, orada da bir buçuk yıl kadar oturabildi ve sonunda dünyâsını ebediyen değişdirdi. Allah'ın rahmetinin üzerinden eksilmemesi niyâzımızdır.

Prof. Uğur Derman

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN