Arama

Prof. Dr. Sefa Saygılı
Kasım 8, 2021
Yaz saati uygulaması tartışmaları yeniden mi?
Sesli dinlemek için tıklayınız.

Türkiye 5 yıl önce kış aylarına girerken saatlerin bir saat geri alınması uygulamasına son verildiğini açıklamış ve yaz saatini sabit hale getirmişti. Bilindiği gibi yaz saati uygulaması herhangi bir ülkede veya bölgede gün ışığından, sabahları daha çok yararlanmak üzere, periyodik olarak, saatlerin belirli miktarda (Türkiye'de 1 saat) değiştirilmesine denmektedir.

Zaten yıllarca benimsemediğim saatleri her yıl geriye, ileriye alma tatbikatı bitmiş olmuştu. Bence devletimiz kaldırmakla iyi de etmişti.

Şimdi bakıyoruz bazı kişiler bu konuda tekrar tartışma açmaktalar. Onlara göre senede iki defa yapılan bu saat kaydırmaları iyi oluyormuş, üstelik de enerji tasarrufu sağlıyormuş acaba gerçekten böyle midir?

Evet, güneş ışığı olmazsa olmazımızdır. Yokluğunda veya eksikliğinde birçok hastalık ortaya çıkabilir. Psikiyatride özellikle depresyonda kış aylarında yoğunlaşma olabilir ve tedavisinde de, korunmada da güneş ışığı tavsiye edilir. Hatta suni ışıkla tedavi metodu bile bazı ülkelerde depresyonu iyileştirmek için uygulanmaktadır.

Ancak ülkemiz İskandinav ülkeleri veya Londra, Paris gibi şehirlerin aksine bol güneş almaktadır. Saydığım yerlere gidenler bilirler, buralarda havalar genelde -yaz dâhil- yağmurlu ve karanlığı andırır bir ortama sahiptir. Bu yüzden güneşin o aydınlatan, ısıtan ve rahatlatan görüntüsüne çoğu günler hasret kalırlar.

Ayrıca yaz saati uygulamasının faydalı olup olmadığı da tartışmalıdır. Gün ışığından daha çok yararlanmak için gündüz saatlerine bir saat eklenmesi satış, spor ve iş saatlerine bağlı etkinlikleri olumlu yönde etkilerken tarım, gece eğlenceleri gibi güneş ışığı ile biten etkinliklere olumsuz etki yapmaktadır (Wikipedia).

Yine uygulamanın ilk hedeflerinden biri akşam saatlerindeki aydınlatma enerjisi tüketimini kısmak olsa da, günümüzde çağdaş ısıtıcı ve serinletici cihazların yaygınlaşmasıyla birlikte bu amacından sapmaya başlamıştır. Öyle ki, 20. yüzyıl başlarında elektrik temel olarak aydınlatmada kullanılıyordu. Teknolojik gelişmeler yeni elektrik kullanım alanları ortaya çıkarınca buradan elde edilen tasarruf azaldı. Bu bakımdan bu uygulamanın kullanılması çelişkili ve tutarsız bir hal almaya başladı.

Tufts Üniversitesi'nden Prof. Michael Downing, yaptığı bir basın toplantısında gazetecilere, "Arkadaşlar komik olmayın. Şu son 100 yıl içerisinde yapılan saat değişikliğinden 1 kuruş enerji tasarruf edilmediği bir gerçek. Stalin'in halkın çalışma saatlerini artırmak için 'Artık takvimler değişecek. Hafta sonu diye bir şey olmayacak. Her gün çalışılacak' demesi gibi bir şey bu uygulama. Saat değişikliğinin ardında yatan gerçekleri görmek istiyorsanız büyük iş adamlarının saat değişikliği olduğu dönemlerdeki girdi çıktılarına bir göz atın" demiştir.

Esas etkisi ise psikolojimiz üzerinedir. Saat değişikliği ile birlikte; uyumda zorluklar, performansta düşmeler, uyku düzeninde bozulmalar belirebilir. Tam yeni saate alışmışken yeni başka bir değişiklik gelir ve uyumsuzluk artar gider. Uyku-uyanıklık döngüsünü saatlerini böyle ileri-geri alarak bozmak sağlık açısından uygun değildir.

Çünkü biyolojik saatimizle yani bedenimizde doğuştan mevcut biyoritmimizle oynanmış olur. Biyolojik saat, biyolojik ritmi düzenleyen epifizin (pineal bez) salgıladığı melatonin hormonu ile sağlanır. Karanlıkta uyuyup gündüz aktivitelerine devam etmek içimizdeki sirkadyen ritmi (yani vücudumuzun görünmeyen saatini) dengede tutmaktadır. Bu ritmin hücresel düzeyde geçerli olduğu Nobel ödüllü bilim adamımız Prof. Dr. Aziz Sancar ve ekibi tarafından keşfedilmiştir. Sirkadyen ritmin bozulması sonucunda (melatonin hormonu dengesizliğinin ardından) ortaya tansiyon sorunları, organ fonksiyon bozuklukları, beden sıcaklığında oynamalar ve hatta kanserde tetikleme görülmektedir. Bir saatlik değişim bile insan vücudundaki bu ritmi en azından üç hafta kadar bozmaktadır. (Bir ileri, bir geri… Neva Çiftçioğlu Banes.Habertürk, 5.11.2016)

Bu yüzden bazılarının açtığı "saatler geri alınsın" ve "karanlıkta sabah işe gidiliyor" kampanyası uygun değildir. Saatler geri alınırsa, günler kısa olduğu için, bu defa akşam karanlıkta işten dönülecektir. Zaten günümüzde saatler devamlı yaz saatine sabitlenmiş olup enerji tasarrufu daim hale getirilmiştir.

Sonra eğer sabah erken işe gidiliyorsa mesai saatlerinin veya okula başlama zamanının yarım saat öne çekilmesi yeterli olur. Ayrıca ülkemizin bir ucuyla diğer ucu arasında 1 saat 16 dakikalık fark vardır ve yerel ayarlamalarla nasıl bu gideriliyorsa aynı yöntem izlenebilir. Zaten mahalli yöneticilerin böyle bir yetkileri vardır.

Zaten şu gerçekleri de biliyoruz:

*Avrupa ülkeleri aslında bu uygulamayı kaldırma kararı almıştı. Ancak Avrupa Birliği (AB) ülkeleri arasında anlaşma olmadığı için bu yıl son defa yaz saati uygulamasına geçti.

*Hollanda'da yapılan bir araştırmaya göre, yaz saati uygulamasından vazgeçmek, insan sağlığı açısından daha olumlu sonuçlar doğuracak.

*Belçika'da yapılan bir araştırma, yaz saati uygulamasına geçildikten sonra, sabahları daha fazla gün ışığı olduğu için ilk 2 hafta yollarda daha fazla kaza meydana geldiğini ortaya koydu.

*Araştırmalara göre, AB sınırları içinde yaşayan her 10 kişiden 8'i de yaz saatinin kaldırılmasından yana olduğunu söylüyor.

*Bu tür olumsuz görüşler üzerine AP (Avrupa Parlementosu) 26 Mart 2019'da yaz saati uygulamasının yürürlükten kaldırılmasını öneren bir tasarıyı kabul etti. Tasarıda, 2021 yılında son kez yaz saatine geçilmesi öngörülüyor.

*Sonra senede iki defa saatleri ayarlama uygulamasının enerji tasarrufu sağlamadığı görüldü.

***

Kısacası şimdiki sistem yani ülkemizde uygulanan bu yeni durum her bakımdan uygundur ve değiştirilmesine gerek yoktur. Böylelikle biyoritmimizle senede iki defa oynanmamış olacaktır.

Tabiatta günde 1-2 dakikadan ancak 1-2 ayda olabilen değişiklik bir günde aniden yapay olarak gerçekleştiriliyordu. Her defasında alışılmış uyku düzenimiz bozulmaktaydı ve uykusuzluk, konsantrasyon bozukluğu ortaya çıkıyordu. Yaz saatinin devamlı hale getirilişi hem enerji tasarrufuna devam hem de her defasında birkaç hafta süren adaptasyon zorluğuna son demektir.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN