15 Temmuz hain darbe teşebbüsünden önceydi. Bir baba 18 yaşındaki oğlunu getirdi ve muayene etmemi istedi. Hem baba ile hem delikanlı ile geniş olarak görüştüm. Gencimiz liseyi parlak bir derece ile bitirmiş, hayat dolu gençti. Çevresinde seviliyordu. Arkadaşları vardı. Hedefleri, idealleri olan gayet sağlıklı biriydi.

Babaya, "Oğlunuz maşallah dört dörtlük. Bana niçin getirdiniz anlayamadım" dedim. Sonra ise ihaneti, haksızlığı, başkasının hakkını gasp etmeyi müşahede ettim. Baba askeri okula giriş sınavındaki 'çekingen kişilik bozukluğu ve sosyal fobi" teşhis konulup "subay olamaz" raporunu gösterdi.

Meğer delikanlının bütün hevesi subay olmakmış. Sınava girmiş ve aşamaları başarıyla geçmişti. Ancak kendilerinden olmadığı için onu eleyemeyen FETÖ'cüler bu defa Sağlık Kurulu'ndaki doktorları aracılığıyla yalan bir teşhis koyarak saf dışı etmişlerdi. Amaç FETÖ'cü birini orduya yerleştirmek, FETÖ'cü olmayan bir kişinin dahi girmesini engellemekti.

Baba, "Benim oğlum arkadaşları olan, kedine güvenli, mutlu, çevresinde sayılan ve sevilen biridir. İnançlıdır. Başarılıdır. Onunla ilgili hiç şikâyet almadım. Bu teşhisi nasıl koydular anlayamadım. Üstelik oğlumu birkaç dakikada muayene ettiler. Bu kadar kısa zamanda bu teşhise varmaları bana garip geldi. Bir de siz görün, ne diyeceksiniz diye getirdim" dedi.

Daha sonra kuruldaki doktorların önemli bir kısmı FETÖ'cülükten ordudan atılınca öngörüm kesinleşmişti.

FETÖ'cüler hekimlik gibi kutsal bir meslekte olsalar bile kendi menfaatleri doğrultusunda bütün değerleri kolayca çiğniyorlardı.

Bu hatıramı neden mi yazdım? Birkaç gün önce "TÜBİTAK'ta FETÖ'yü bitiren ilginç olay" başlıklı korkunç bir haberle yine irkildim. Habere konu olan hadise şöyle gelişmiş:

TÜBİTAK'ta Elektronik Optik Sistemler bölümünde mühendis olarak çalışan Bestami Mert diye biri kuruma ait gizli belgeler bulunan çantayı yine örgütte önemli bir konumda bulunan FETÖ'cü Ş. D.'ye teslim ediyor. Ancak kocasının tavır ve hareketlerinden hoşlanmayan Ş. D.'nin karısı polise ihbarda bulunuyor. Harekete geçen polis ekipleri, ihbardan bir gün sonra söz konusu evde arama gerçekleştiriyor. Evde çantalar içerisinde FETÖ'ye ait yüzlerce şifrelenmiş dosyanın da bulunduğu çok sayıda dijital materyal ele geçiriliyor.

Savcılığın yaptığı araştırmada, TÜBİTAK çalışanı Bestami Mert'in ByLock kullanıcısı olduğu tespit edilmiş. Ele geçen dijital belgelerin ise terör örgütü liderinin kozmik emir ve talimatlarını içeren videolar olduğu anlaşılmış. İncelemeler halen sürüyormuş.

Esas ilginç olan rezaleti haberden takip edelim:

"TÜBİTAK çalışanının eve getirdiği arşivi polise ihbar eden R. D. sonraki süreçte FETÖ'cü kocası tarafından akıl hastası gibi gösterilmeye çalışıldığını kaydetti. Savcılığa verdiği ifadede şunları söyledi: 'Eşim (Ş. D.) ve görümcem beni Marmara Üniversitesi Tıp Fakültesi Psikiyatri bölümünden Doç. Dr. Yasin Bez'e hasta diye götürmeye kalktılar. Psikolojik rahatsızlığım olduğu yönünde rapor almak istediler. Doktora gidince Bestami Mert'in çanta olayını bilerek anlattım ki FETÖ'cü değilse polislere haber verir diye. Tam tersi oldu, bana şizofreni ilacıyla birlikte mühürsüz reçete verdi. Daha sonra öğrendim ki doktor FETÖ üyeliği kapsamında görevinden atılmış."

Görüldüğü gibi doktor bile olsa FETÖ'cü olan meslek etiğini kolayca ve pervasızca çiğnemektedir. Bahsettiğimiz ise üstelik üniversite öğretim üyesidir. Hasta olmayan birini psikolojik hasta diye damgalayabilmekte, şizofreni ilaçları verebilmektedir. Kısacası ancak geçmişteki komünist Demirperde ülkelerinde bile nadir cesaret edilen psikiyatriyi kötüye kullanma söz konusudur.

Bu yüzden de FETÖ ile her alanda mücadele şarttır. Onlara gösterilecek müsamaha bütün ülkeye zarar verecektir.





Prof. Dr. Sefa Saygılı



Fikriyat.com