Suriye sorunu, Suriyeliler ve göçmen sorunu: Sosyal-kültürel boyut
KÜLTÜR VE TOPLUMSAL YAŞAM ALIŞKANLIKLARINDAKİ FARKLILIKLARIN SEBEBİ
Suriyeli göçmen konusunun üçüncü ve önemli bir veçhesi de sosyal-kültürel boyuttur. Suriye 400 yıl gibi uzun bir süre Osmanlı hâkimiyeti altında kalmıştır. Osmanlı'nın son dönem savaşlarına katılan ve Çanakkale Savaşında ölen Suriyeliler bile vardır. Halen Suriye'de yaşayan Türkmenler bulunmaktadır. Sınırın iki yakasında akraba aileler vardır. Bu durum, nispeten benzer bir kültürün inşasına katkı sağlamıştır. Özellikle coğrafi olarak yakın bölgelerde (Güneydoğu Anadolu gibi) bu benzerlikler kültürün her bir unsurunda görülebilir. Gaziantep ile Halep ikiz kardeş gibidir. Mutfak kültürü, gelenekler, törenler, evlilik töreleri gibi birçok unsur çok benzerdir. Buna rağmen Suriyeliler doğal olarak farklı yaşam alışkanlıklarına, geleneklere ve kültürel özelliklere de sahiptir. Bunun sebepleri ise şunlardır:
1. Osmanlı sonrası siyasi yapının farklılaşması: Osmanlı sonrasında Suriye, Fransa sömürgesinde kalmıştır. Bundan dolayı nispeten yaşlı ve eğitimli Suriyeliler Fransızca konuşmaktadır. Hafız Esed'den itibaren sıkı, baskıcı ve istihbarat devleti denebilecek bir rejim altında yaşamışlardır. Ayrıca Hafız Esed, dönemin Mısırlı devlet adamı Cemal Abdünnasır'a benzer şekilde Araplaşma politikaları uygulamıştır. Bu siyasi yapının ve uygulamaların onların yaşam pratikleri üzerinde etkileri olmuştur. Türkiye ise Cumhuriyetin kurulmasıyla seküler, laik demokratik devlet yapısına dönüşmüştür. Siyasi yapıların farklılığı toplumsal yaşam pratikleri düzeyinde farklılıklar olarak kendisini göstermektedir. Mesela Suriyeliler açıkta siyaset konuşmamaya ve iktidarı eleştirmemeye özen gösterirler. Sıkı ve baskıcı siyasetin etkisiyle zaman zaman kapalı toplum özellikleri gösterirler. Bu tutum Türkler tarafından yanlış anlaşılıp ön yargının oluşmasına neden olabilmektedir. Suriyeli göçmenler üzerinde din hala çok etkilidir. Başörtüsü, sakal bırakma gibi giyimlerde bu kendisini göstermektedir. Dini sohbetlere, fıkhi bilgiye önem verirler. Suriyelilerle mukayese edildiğinde en dindar Türkler bile daha seküler ve daha dünyevi kalabilir.
2. Coğrafi bölgelerin farklılığı: Suriyeliler Akdeniz iklimi ve sıcak çöl iklimine sahip bir bölgede yaşamaktadırlar. Akdeniz kültürünün tipik özelliklerini taşırlar. Diğerleri sıcak çöl ikliminin karakteristiğini yansıtırlar. Mesela öğleyin uyumak, geceleri daha aktif yaşamak, nispeten rahat ve stressiz olmak Akdeniz bölgesi insanın tipik özellikleridir. Nitekim Türkiye'nin sıcak olan Güneydoğu ve Akdeniz bölgeleri insanlarıyla Suriyeliler daha iyi anlaşabilmektedir. Türkiye'nin Kuzey ve Batı bölge insanları ise coğrafyanın belirlediği özelliklere sahiptir: Sert, dirençli, çalışkan, sinirli, zaman hususunda hassas v.b.
3. Türkiye Suriye'ye mukayese ile sanayileşmede çok daha fazla ilerledi. Türkiye'nin kendi içinde bile sanayileşmiş bölgeler olan Marmara, Ege ve Batı Karadeniz bölge insanları, yaşam alışkanlıkları bakımından diğer bölgelerden farklıdır. Sanayileşme ile bu bölge insanlarının da yaşam alışkanlıkları ve hayata bakışları değişmektedir. Suriye'nin ekonomisinde ise tarımın ve hayvancılığın ağırlığı hala çok fazladır. Dolayısıyla göçmen olarak gelen Suriyelilerin üzerinde tarım toplumunun karakteristik özellikleri görülmektedir. Mesela tarım bölgelerinden göç edenler zamana dikkat konusunda çok rahattırlar. Bu da Türklerde "sözlerine sadık değiller", "çalışma zamanı kavramları yok", "tembeller" gibi ön yargıların oluşup yayılmasına neden olmaktadır. Son otuz yılda ise Suriye şehirlerinde tekstil üretimi yaygınlaşmıştır. Suriye şehirlerinde tekstil atölyeleri hızla yayılmıştır. Tekstilde çalışan Suriyelilerin yaşam alışkanlıkları daha farklıdır. Yine Suriye ağırlıklı olarak tarım toplumu olduğu için geniş aile yaşam pratikleri çok daha yaygındır. Ayrıca göçmen olarak geldikleri için ekonomik şartlar sebebiyle de geniş aile ve cemaatçi ahlak yapılarıyla hayatlarına devam etmeye çalışmaktadırlar. Bu onlara yaşam maliyetlerini azaltma, dayanışma gücü ve temel ihtiyaçları daha kolay temin edebilme imkânı vermektedir. Dolayısıyla Suriyeli göçmenleri tek bir tip, kalıpsal, genellemeci yaklaşımlarla değerlendirmek çok yanıltıcıdır. Türkiye'de olduğu gibi tarım toplumundan sanayi toplumuna geçiş yaşam alışkanlıklarını ve kültürel özellikleri etkilemektedir.
4. Demografik ve dini yapının farklılığı: Suriye'nin etnik yapısı : %77 Arap, %7-8 Kürt, %5-6 Türk, %2 Ermeni, %1 Çerkez, %1 Filistinli ve Iraklı mültecilerden oluşmaktadır. Suriye'nin dini yapısı ise Sünni %74, Nusayri %12, Hristiyan %10, Dürzî %3 ve az sayıda diğer İsmailî, Câferî gibi Şiî İslami mezheplerden oluşmaktadır. Bunun dışında çok az sayıda da Yahudi ve Yezidi bulunmaktadır. Suriye'nin etnik ve dini yapıdaki farklılığı toplumsal yaşam pratiklerinde ve kültürde doğal olarak kendisini göstermektedir. Mesela Arap toplumlarında çok evlilik tarihin tüm dönemlerinde yaygın bir kabulken, Türkler de İslam öncesi de sonrası da çok yaygın bir uygulama değildir.
Sonuç olarak Suriyeli göçmenler ile Türklerin benzer yönleri olduğu gibi farklı toplumsal yaşam alışkanlıkları, gelenekleri ve kültürleri bulunmaktadır. Bunların arka planını ve sebeplerini anlamak ön yargıları aşabilmenin ilk adımı olabilir.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.