İslami referansın küreselleşmesi
Polonezköy'ün ilginç bir hikayesi vardır. Lehler yani Polonyalılar zaman zaman güçlü komşularının tasallutu altına girerler. Adeta Almanya ile Rusya arasında tampon bir ülkedir. Bu ülkeler kimi zaman Polonya'ya sarkarlar. Mesela Polonya Hitler'in yayılma politikası Lebensraum'un ilk kurbanlarından birisi olur. Ümit Şimşek'in temas ettiği gibi bazen Rusların ideolojik baskıları karşısında uçan üniversite ya da yeraltı eğitim sistemi modeline başvururlar. Bazen kaçarak bazen de yeraltına sığınarak, inerek kurtulur ve egemenlere bu suretle kafa tutarlar ve karşı koyarlar. Bu durumda kalan Lehlerin imdadına komşu ülkeler gibi bazen de Osmanlılar yetişir. Lehleri koruma ve kollama politikası izlerler. Bir gün Osmanlı bakanlar kurulunda Polonya halkının iltica başvuruları gündeme gelir. Polonya adeta Suriyelilerin bugün yaşadıklarını yaşamaktadır. Mülteci sıfatıyla gayrimüslimlere kucak açılıp açılmayacağı ya da açık kapı politikası izlenip izlenmeyeceği gündeme gelir. Bu alanda Osmanlı alnının akıyla bir sınav verir. Kabinede Mecelle heyetinden ve bakan sıfatıyla Ahmet Cevdet Paşa da yer almaktadır. Bu soru karşısında gözler ona çevrilir. Bir ayetle bu soruya cevap verir: Ayet, 'Tevbe suresinde yer almaktadır: 'Eğer Allah'a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah'ın kelamını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere ulaştır.' Ayet açıktır ve mucibince yani gereğince amel edilir. Böylece Polonyalı mülteciler Osmanlı topraklarına akın ederler. Polonezköy bu dalganın eseridir. Bu İngilizler gibi Batılıların da dikkatini çeker.
Osmanlılardan gayrimüslimlere karşı hiç böyle bir davranış beklememektedirler. Bu da Batılılar nezdinde Osmanlıya karşı bir yumuşama dalgası meydana getirir. Şiddet şiddeti doğurduğu gibi yumuşama da yumuşamayı, merhamet de merhameti celp etmektedir. 200 yıl kadar sonra aynı ayet Osmanlı kabinesi yerine BM kürsüsünde gündeme gelmektedir. En uzun süreli mülteci barındırma konusunda rekor kıran Pakistan'ı örnek gösteren BM Genel Sekreteri Guterres, bu hususta Tevbe suresine başvurmuş ve şöyle demiştir: Tevbe suresinde 'Eğer Allah'a ortak koşanlardan biri senden sığınma talebinde bulunursa, Allah'ın kelamını işitebilmesi için ona sığınma hakkı tanı. Sonra da onu güven içinde olacağı yere (sahili selamete, güvenli limana) ulaştır' diyor. Bu ayet, inançlı ya da inançsız mültecilere hak ettikleri korumayı modern anlamda sağlamayı tanımlayan 1951 yılı Mültecilerin Hukuki Durumuna Dair Sözleşmesi'nden yüzyıllar önce söylenmiş dikkate değer bir hoşgörü örneğidir.
Bugün sıkıntılar olsa da belki bir gün Pakistan misali Türkiye de mülteci barındırma hususunda kırdığı rekorla anılacaktır. Şampiyonlar liginde gösterilecektir.
Norveç Başbakanı Arna Solberg, Gazze'ye destek yürüyüşü sırasında Peygamber Efendimiz (SAV)'den alıntı yaparak şöyle diyor: "Sizden kim bir kötülük görürse onu eliyle değiştirsin, buna gücü yetmiyorsa diliyle, buna da gücü yetmiyorsa kalbiyle değiştirsin; bu da imanın en zayıf halkasıdır."
Bu anlamda İslami referansın küreselleşmesi süreciyle karşı karşıya bulunmaktayız. Gemidekiler kavga ediyorlar ama gemi rotasında devam ediyor. İslamofobiye ve Filistinlilerin Müslüman dindaşları ve Arap ırktaşları tarafından yüzüstü ve yalnız bırakılmasına rağmen yine de olumlu gelişmeler oluyor.
Bu olumlu havanın dağılmaması ve devamı dileğiyle birlikte, okurlarıma hayırlı bayramlar dilerim.
Mustafa Özcan
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.