Arama

Mustafa Özcan
Ağustos 22, 2020
Hedef, İranTürkiye mi?

Elektronik er-Re'y gazetesinin editörü Abdulbari Atfan, BAE ile İsrail arasında varılan, akdedilen anlaşmanın bir ittifak değil üçüncü ülkelere karşı oluşturulmuş bir pakt olduğunu savunuyor. Bu pakt daha başka ülkeleri de kapsayarak halkalarını genişletebilir. Burada akla şu soru geliyor: Bu anlaşma eğer bir pakt ise karşı ülke kim veya kimlerden teşekkül ediyor? Son sıralarda yazılarıyla İran ekseninde seyreden ve kim daha çok verirse onun etrafında veya eski deyimle feleğinde dolaşan Abdulbari Atfan hedef ülkenin İran olduğunu savunuyor. F-35 gibi gelişmiş uçakların da bu ülkeye tedarik edilmesini de İran'a karşı konumlanmasına yoruyor. Gerçekten de Birleşik Arap Emirlikleri'nin İsrail ile anlaşmasına en fazla tepki gösteren iki ülkeden birisi İran oldu. İkinci ülke ise Türkiye. İran'ın tepkileri hesaplı mıydı, samimi miydi? Bilemeyiz. Bunu şundan söylüyoruz İran ile BAE arasında zaman zaman pürüzler çıksa da iş hacimleri sürekli yükselen ve artan iki ülke. Aralarında ihtilaflı üç ada olsa da bunun bağımsızlık öncesine dayandığı biliniyor veya BAE liderlerinin bu adaları Şah'a sattıkları (1971) yönünde gayri resmi duyum ve iddialar var. Bununla birlikte BAE adalar meselesini kurcalamakta, gündemde tutmakta fayda umuyor. İran'a arada kapanmamış dosyalar olduğunu hatırlatıyor. İran karşısında BAE kırılgan bir ülke. İran adeta kıta gibi bir ülke. Nüfusu ve yüz ölçümüyle geçilmez ve geçirmez bir kale hükmünde. BAE bunun farkında. İran'ın bölge ülkelerinde bilhassa BAE'de ticari kolonileri bulunmaktadır. Bir vakitler İstanbul'da Cenova ve Venediklilerin ticaret kolonileri bulundurmaları gibi.

İsrail bu adımla birlikte stratejik dengeleri altüst etti. Söz gelimi Lübnan ile Suriye üzerinden İsrail çevrilmiş sayılır. Suriye ile Lübnan'daki İran varlığı en azından şu aşamada İsrail'i rahatsız ediyor. Elbette 2011 ve sonrasında İsrail İran'ın varlığını Suriyeli devrimcilere nazaran yeğ sayıyordu. Tercih ediyordu. Amus Gilad'ın o zamanki tespitleri de bunu gösteriyor. Şu anda ise İran'ın dengeleyici varlığına pek ihtiyaç kalmamış durumda. En azından İsrail İran'a karşı Rusları yeğliyor. Dolayısıyla BAE üzerinden İran denklemi tersine çevirmiş durumda.

ABD Araplar ile İsrail arasındaki askeri çekişmelerde Araplar lehinde harekete geçer mi? Bugüne kadar çekişmeler hep Arapların aleyhine seyretti. ABD sadece silah sattı ve nüfusunu pekiştirdi. Bu durum İran'ın gücünden değil ABD'nin kaypaklığından ve kararsızlığından ileri geliyor. Trump sürekli olarak İran dosyasıyla ilgilenen isimleri değiştirse de politikası değişmiyor. İran'ın rejimini değil davranışlarını değiştirmek.

Peki İsrail, Amerikalılar hilafına Araplar için gözünü karartır mı? Bu varılan anlaşma BAE ile arasında bir askeri paktı da kapsıyor veya barındırıyor ise İsrail Araplar uğruna İran ile kapışır mı? Bunun için kesin bir şey söylemek zor. Lakin İsrail kartlarını ve seçeneklerini çeşitlendirmiş ve artırmış olacaktır. Nazari olarak erken müdahale imkanına kavuşmuş olur. İsrail artık Körfez'dedir. Suudi Arabistan ve İran ile komşudur. Dahi Halfan'ın diliyle söyleyecek olursak İsrail Tel Aviv etrafındaki çemberi kırarak Arap başkentlerine uzanmıştır. Şimdi bir değil Arap ülkeleri sayısınca başkenti vardır. Amiyane tabirle ev sahibinin bir evi varsa kiracının sayısız evi bulunmaktadır. Abdulbari Atvan İran'ın nefes borusunun İran Körfezi olduğunu ve nükleer tesislerinden limanlarına ve sanayi tesislerine kadar ülkenin can damarının burada attığını, kümelendiğini söylemektedir. İsrail İran'ın can damarına komşu olmuştur. Abdulbari Atfan biraz daha ileriye giderek İsrail-BAE paktının Türkiye ile İran'a karşı olduğunu bunun da karşı ittifakı doğurabileceğini yani Türkiye İran beraberliğini sağlayabileceğini söylemektedir. Daha da ileri giderek karşı cephe önermektedir. Ona göre, Suriye'de karşılıklı bazı pürüzler olsa bile yükselen BAE (Arap)- İsrail tehdidi iki ülkeyi bir araya getirebilir.

Türkiye'de de benzeri tezleri seslendirenler bulunmaktadır. Bunlardan birisi de DİPAM yetkililerinden Ahmet İşcan. Türkiye ile İran'ın Katar meselesinde ve 25 Eylül 2017 Kürdistan referandumunda ortak hareket ettiklerini ve sonuç aldıklarını hatırlatmaktadır.

İsrail-Arap ekseni

İsrailli oryantalist Daniel Schueftan BAE-İsrail anlaşmasının normalleşmeden öte stratejik eksen mahiyeti taşıdığını ve İsrail'in yalnızlığını kırdığını ifade etmektedir. Bu eksenin içine potansiyel olarak İsrail'den maada Mısır, Suudi Arabistan, Ürdün, Bahreyn ve Umman Sultanlığını da girmektedir. İsrailli tarihçi karşı kutba da İran ile Türkiye'yi yerleştirmektedir. İsrailli oryantalist İsrail ile BAE arasındaki anlaşmanın zamanlamasını da Obama'nın ikizinin yani Jeo Biden'ın Beyaz Saray'a yerleşerek İran ile nükleer anlaşmayı ihya etme ihtimaline bağlamaktadır. Bu adımın gerisinde nükleer anlaşmanın yenilenmesi korkusu yatmaktadır. Buradan da anlaşıldığına göre Araplar ABD yerine daha fazla güvenlikte ortak gördükleri İsrail'e itimat ediyorlar. Büyük şeytan ABD İran'ı idare edilebilir buluyor ve tehlikesini ontolojik görmüyor. İsrail ise paranoyak tabiatı gereği tehlike hissini abartıyor. Daniel Schueftan İsrail'in ve Arapların tehlike algısının 70 yıl içinde değiştiğini hatta tersine döndüğünü ve altüst olduğunu ifade etmektedir. İsrail, İran, Türkiye ve Etiyopya ile birlikte düşman Arap ülkelerini çevreleme politikası izlerken şimdi durum tam tersine dönmüş ve Araplar ile ortak cephe halinde Türkiye ile İran'a karşı eksen politikası izlemeye başlamıştır. Arap-İsrail eksenine karşı Türk-İran ekseni. İsrailli oryantalist bu eksen politikasına Yunanistan ve Kıbrıs Rum Kesimini de ilave etmektedir. Akdeniz'de ve Libya'da Araplar, Yunanlılar ve Yahudiler ortak hareket etme çabası içindeler.

İsrail-BAE ittifakı Daniel Schueftan'a göre bir nevi BOP'un çekirdeğini ihya etmektedir. İsrail modernizm ile teknolojisini ortaya koyarken ve hizmete sokarken BAE de mali kaynaklarını seferber etmektedir. Sanki bu satırlar 1990'lı yıllarda BOP'un fizibilitesini yazan Şimon Peres'in Yeni Ortadoğu kitabından fırlamış ve çıkmış görünüyor. Böylece yeniden başa döndük!

Bu ittifaka diğer Arap ülkeleri de katıldığında ortaya yekpare bir kitle çıkacaktır. İşte bu Şimon Peres'in hayal ettiği İsrail merkezli yeni Ortadoğu projesidir. Bu proje daha sonra Bush tarafından ABD'nin de içine dahil edildiği daha geniş bir projeye dönüştürülmüştür. Lakin merkezinde İsrail vardır. Şimon Peres'in gönüllü olarak tasavvur ettiği bu Ortadoğu birliği Bush tarafından sopa ile inşa edilmek istenmiştir. Daniel Schueftan'a göre BAE-İsrail ittifakı İran'ın yerini sarsarken Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın umutlarını söndürmüş ve Filistinlilerin de halüsinasyonlarını yerle bir etmiştir.Bu tahliller Arap cephesinde yankısız veya karşılıksız kalmıyor. Nitekim Suudi Arabistan istihbaratının eski müdürlerinden Türki Faysal İsrail-BAE ittifakını tebrik etmiş ve bunun Türkiye, İran ile Katar'a karşı yapıldığını söylemiş ve bu ülkeleri 'yıkık ülkeler' olarak tanımlamıştır. Suudi Arabistan'ın İsrail kervanına katılması ise zaman meselesidir. Damat Jared Kushner'e göre İsrail-Suudi Arabistan beraberliği geride kalmış bir mesele sayılabilir.

Hedef Türkiye mi?

Haaretz yazarlarından Zvi Bar'el 'Deal With UAE Admits Israel to Center of Mideast Conflicts' başlıklı makalesinde Türkiye'nin anlaşmaya İran'dan fazla tepki gösterdiğine değinmiştir. İran ilişkileri askıya alma meselesini gündeme getirmezken Türkiye bunu gündemine almıştır. Zvi Bar'el bu farklılığı şöyle izah ediyor: İran ile BAE ticari olarak ortak sayılırlar. Türkiye ise rakip durumdalar. Bu ikili anlaşmanın mimarlarından olan BAE'nin Washington Temsilcisi Yusuf el Uteybe Arap dünyasının baş belasının ve baş düşmanının Türkiye olduğunu ileri sürmüştür. Nitekim bunu teyiden Mossad da Türkiye'nin İran'dan daha büyük bir tehdit olduğunu düşünüyormuş. Mossad Başkanı Yossi Cohen İran'ın kırılgan olduğunu belirterek "asıl tehdit Türkiye" demiş. İran bölgede artık demode bir güç.

Zvi Bar'el'in İlgili makalesine göre 2002 yılında Beyrut'ta ortaya atılan Arap Barış Planı ( Abdullah Planı) bu yeni gelişme ile birlikte tarihin çöplüğünü boylamış ve son nefesini vermiştir. Irak asıllı Yahudilerden Shlomo Muavvaz, BAE-İsrail paktının hedefinin Türkiye ve enerji politikaları olduğunu ifade etmektedir. Muhtemel ve müstakbel ticari rakibini bastırmak isteyen BAE İsrail ile birlikte geniş çaplı bir ittifaka giriyor. Bu ittifakta adeta yok, yok. Mısır, Yunanistan bu eksenin diğer ayakları ve bazı parçaları (https://twitter.com/salehelnaami/status/1296792274031050756).

Mustafa Özcan

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN