Arama

Mustafa Özcan
Temmuz 3, 2017
Genlerin Savaşı!

'Sabık Mısır Müftüsü' denilince akla hemen Muhammed Abduh düşer. Zira 200 yıl boyunca Mısır'ın hilafsız belki de en tartışılır şahsiyeti o'dur. Bu nedenle de ismine atıf boldur. Lord Cromer'in dediği gibi çığır açmıştır ve bir müzahir/destekçi ordusu vardır.

Son dönemlerde ise ciddiyetiyle değil de daha ziyade Dahi Halfan gibi sansasyonel çıkışlarıyla gündeme gelen Ali Cum'a da 'sabık müftü' olarak anılmaktadır. Zaman hızlı yıpratıcılardan olduğundan dolayı artık 'eski' ibaresi de sık kullanılmaktadır. İdari hayatta hala gedikliler bol olsa da artık sosyal hayatta zamanın etkisiyle ilişkiler çok çabuk yıpranmakta, eskimekte ve bağlılıklar geçmişte kalmaktadır. Ali Cum'a refleksleriyle veya eski tabirimizle infialleriyle de gündemden inmeyen fenomenler arasındadır. Bazen ağlıyor, ağlatıyor bazen de gülüyor, güldürüyor. Muhabbeti de husumeti de güçlü. Özensiz, rahat kişiliğinden bahsedilebilir. Hatta bu yönüyle çok kez Mısırlıların deyimiyle tehric/ soytarılıklar da yapabilmektedir. İhvan'dan yüz bulamadığı için karşıtlarına yelken açmıştır. Ruhundaki ezikliği sansasyonel çıkışlarıyla tamire yeltenmektedir. Kuraldışı fetvalarıyla ün salmıştır. Son sıralarda kural dışılıklarını tarih sahasına da yansıtmaktadır.

Bunlardan birisi Katar'ın isminin etimolojik kökeniyle alakalı olanıdır. Ezcümle şunları söylemiştir: Hariciler, ümmetin başının belasıdır ve bunların erken yerleşim birimlerinden birisi Katar'dır. Harici fitnesi hicri 37 ile 81 yılları arasında Arap Yarımadasını kasıp kavurmuştur. Katri İbnü'l Fücae Irak'tan çıkarak Azarika koluna bağlı taraftarlarıyla birlikte Katar'a yerleşmiştir. Katar'ın adı da buradan gelmektedir. Kaderin bir cilvesi ve günümüze bakan yüzlerinden birisi de; Katri İbni Fücae ile mücadele edenlerden birisinin de harici avcısı Muhallib Bin Ebi Sufra'nın olmasıdır. Ne hikmetse o da günümüzde Birleşik Arap Emirlikleri olarak bilinen ülkenin sınırları içinde doğmuştur. Zamanın Emevi Valisi Haccac bin Yusuf es Sakafi, Katri İbni Fücae'nin peşine adamlar salmış ve onlar da Katri'yi Taberistan'da kıstırmışlar, enselemişlerdi. Katri İbni Fücae'nin saf dışı edilmesinin tarihi 79 olup, Haricilerin genel olarak tenkil edildikleri ve tarih sahnesinden silindikleri 81 hicri yılından iki yıl öncesine denk gelmektedir.

Ex Müftü Ali Cuma burada bir tefeülünü dile getirmekte; hesaplamalarına göre er ya da geç 2 yıl içinde Katar'ın Katri İbni Fücae'nin akıbetini boylayacağını varsaymaktadır. Bu iyimserliğini neye borçlu ya da bunun ciddi bir dayanağı var mı? Her halde Katar'ın tasfiyesi, tarih sahnesinden silinmesi noktasında günümüzün Haccac'larına güvenmektedir. Katri İbni Fücae'nin iyi bir süvari, cengaver, fasih ve şair olduğunu söyledikten sonra tarihin tekerrür ettiğini ve devreden ve tevarüs eden genlerin günümüzde de birbirleriyle çarpıştıklarını ifade etmektedir. Katri'nin yerini Katar, Mühellib Bin Ebi Sufra'nın yerini de BAE'nin aldığını savunmaktadır. Ali Cum'a'ya göre, neredeyse 1350 yıl sonra tarih yenilenen genleriyle aynı bölgede yeniden sahnelenmekte, tekerrür etmektedir.

*

Oysa ki, Ali Cuma'a'nın tezlerine yakından baktığımızda elimizde kalmaktadır! Vasfi Ebu Zeyd ve Kuveytli tarihçi Abdulaziz el Uveyd ' tezlerinin neresini düzeltelim' diye yakınmakta, dert yanmaktadırlar. Bir yanlışı tashih etmek on doğruyu dillendirmekten zordur.

Birincisi, Katar'ın kadim ifadelerinden olan 'Katara' veya 'Catara' Yemen gibi kadim coğrafya isimlerinden birisidir. Milattan sonra 150 yıl kadar eskiye dayanan Klaudyos Batlamyus'un haritalarında Katar ismi Katara veya Catara şeklinde yer almaktadır. Keza hicri 882, miladi olarak 1477 tarihlerini taşıyan basımlarda da Katar bu isimle yer almaktadır. BAE ise devlet olarak 1971 ve sonrasında doğmuştur.

İkincisi, Katri İbni Fücae bugün Kuveyt sınırları içinde yer alan Adan olarak anılan yerde dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Caune Bin Mazin et Temimi iken Katri lakabını almıştır. Haricilerle vuruşan El Mühellib Bin Ebi Sufra ise Ezdi kabilesinden olup bugün Umman sultanlığı sınırlarında kalan Duba'da dünyaya gelmiştir. Kaldı ki erken tarihlerde Katar, devesiyle ve Yemen gibi işlemeli elbiseleriyle tanınmaktadır. Kısaca marka bir isimdir ve bölgedir. Buranın ürünleri de Katar markası taşımaktadır. Ali Cuma gibiler ise tarihi güncelleme adına tarihi güncel kavgalara alet etmenin yollarını aramaktadır. Ortada bir genler savaşı yok aksine tarihin genleriyle oynama var! Vatan ve milletleri birbirlerine düşürmek için din ve tarihin verileriyle; Ali Cum'a'nın deyimiyle genleriyle oynama var. Tarihi günümüze denk düşürmek için verilerle oynuyorlar, şaklabanlık yapıyorlar!

Benzeri çarpık bakış açısı Osmanlı-Katar ilişkilerinde de mevzubahis. Osmanlı-İngiliz rekabeti arasında kalan ve bu gergefte gerilim yaşayan Katar Osmanlı'nın Basra Valisinin yanlış politikalarına rağmen sadakatini sürdürür. Türk basını bu sadakati öne çıkarırken boykot ülkelerini temsil eden basın yayın organları ise 1893 yılında yaşanan El Vecbe (Al-Wajba Battle) Savaşını öne çıkarmaktadırlar. Kısaca tarih üzerinden ihtilafları kaşımakta ve saklı kinleri açığa dökmeye gayret etmektedirler. Vecbe Savaşının mahiyeti şudur: Basra Valisi Muhammed Hafız Paşa yeni vergiler ihdas eder. Osmanlı adına Katar Kaymakamı olan Katar Şeyhi Casım Muhammed Al-i Sani ise bu yeni vergilere karşı çıkar. Bunun üzerine ilişkiler gerilir ve Şeyh Casım kaymakamlıktan istifa eder. Hafız Paşa ise onu yola getirmek için yollara düşer; Katar'a gider. Şeyh Casım Muhammed Al-i Sani ise önce Daayin ardından da Vecbe'ye çekilir ve orada savunma hazırlıkları yapar, savunma hatları kurar. Muhammed Hafız Paşa Şeyh Cabir'in üzerine gidince gafil avlanır, kuvvetleri yenilir ve çekilirler. Bunun üzerine İkinci Sultan Abdulhamid, Muhammed Hafız Paşa'yı Basra valiliğinden azleder ve ilişkiler yeniden rayına girer. Şeyh Cabir İngilizlerin giderek bölgeye sarkmaları ve yerel yönetimleri sıkıştırmaları üzerine aynen Mısır'da Mustafa Kamil veya Muhammed Ferid'in yürüttüğü politikalara benzer politikaya sarılır. Osmanlı ile ilişkileri sıkılaştırarak İngilizlerin ağırlaşan gölgesinden kurtulmak ister. Lakin bazen Vecbe Savaşı öncesinde olduğu gibi mali politikaları İstanbul ile yerel yönetimler arasındaki ilişkileri gerer, gölgeler.

Şimdi Katar ile bozuşan ve ona karşı boykot silahını kullanan Körfez ülkeleri Katar namına veya adına Vecbe savaşını hatırlatıyorlar. Lisan-ı halleriyle 'Türkiye'ye Vecbe tarzı bin kötek atarız' diyorlar. Halbuki, bugün Muhammed Hafız Paşa'nın tarzını tam da onlar temsil ediyor. Bunu kendilerine hatırlatsalar daha iyi olur. Zira Vecbe savaşında benzerlikler Türkiye'den ziyade boykotçu ülkelere intibak etmektedir. Sözgelimi Trump ile birlikte bunlar Katar'ı teröre destek vermekle suçluyorlar. Asıl bu yönde tarih tekerrür etmektedir. O dönemde İngilizler henüz terör iddialarını keşfetmemişlerdi onun yerine Katar Kaymakamı Şeyh Casım'ı korsanlık (piracy ) yapmakla suçluyorlardı. (http://www.qatar.qa/English/Qatar/ElWagbaBattle). Kurgu üretmek yerine tarihi biraz da doğru yönüyle hatırlasınlar.

İngilizler ikinci suçlama olarak da, Şeyh Casım'ı İngiliz tüccarlara kötü davranmakla itham ediyorlardı. Boykotçu ülkeler şimdi Türkiye'yi hem Katar'la aynı safa koyuyorlar hem de Vecbe Savaşını hatırlatıyorlar! Bu ne perhiz bu ne lahana turşusu. Selefi oldukları için belki de pek mantık talim etmemişler! Ali Cuma'a'nın tutarsız ve teğet geçen benzetmelerine mukabil burada gerçekten de bir takım sahici benzerlikler var. Araplar bu durumu anlatmak için bir deyime başvururlar:

Ma eşbenelleyletü bil bariha. Bugün dünü ne kadar da andırıyor! Zinhar tarihten benzetmeler çıkartılabilir ama yanlışı doğrusunun yerini tutmaz.

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN