İsmail Güleç
22.11.2025
İsmail Güleç
Modern Dünya mı Yoksa Barbar Dünya mı?
Tüm Yazıları

Modern Dünya mı Yoksa Barbar Dünya mı?

Prof. Dr. Şener Aktürk'ün ödül alan makalesi Türkçeye çevrilip Modern Dünyanın Kökenleri Batı Avrupa'da Müslümanların ve Yahudilerin Yok Edilmesi (Paradigma 2025) adıyla kitaplaştırıldı. Kitapta 11. asrın başlarında Endülüs ve Sicilya başta olmak üzere Batı Avrupa'da yaşayan birçok Müslüman toplum varken beş asır boyunca Hristiyan olmayanların sistematik bir şekilde yok edilmeleri sonucu 1526 yılında aynı topraklar üzerinde bir müslümanın bile kalmamasının nedenleri üzerinde duruluyor.

Yayınlandığı tarihten bu yana oldukça ses getiren makalenin temel savı şu: Modern dünyanın kuruluşundaki faktörlerin birincisi Orta Çağ Batı Avrupa'sında dinî azınlıkların yok edilmesidir. Yok edilen sadece Müslümanlar değildi, onların ürettiği kültür ve yüzlerce cami de ortadan kaldırılmıştı.

Ruhban sınıfı bir diğer deyişle Kilise'nin arzusu, teşviki ve zorlamasıyla türdeş, tek din ve tek mezhepten insanlardan oluşan toplumlara dönüştürülen Orta Çağ Batı Avrupa'sı modernizm çağının başlamasıyla görülmeye başlayan ulus devletlerin ve onların liderlerinin uluslarını inşa etmesine nasıl bir müsait zemin hazırladıklarını örnekler vererek anlatıyor.

Şener Aktürk, olaylara alışagelmiş yerden bakmak yerine farklı bir noktadan yaklaşıyor. Daha önce yapılmış etnik ve din temelli çatışma ve şiddet sonucu Müslümanlardan ve Yahudilerden arındırılmasının nedenlerini açıklayan çalışmalarda daha çok yerel, bölgesel ve ulusal seviyedeki dinamikler üzerine yoğunlaşılırken Şener Aktürk, sebebi 11-15. asırlar arasında gittikçe güçlenen dönemin uluslar üstü aktörü olan kilisenin politikalarında arar ve bulur. Ona göre Kilise tesiriyle Batı Avrupa'da yapılan etnik ve dinî temizliğin, yaşanan soykırımın üç evresi vardır:

  1. Papalık yani kilisenin Gregoryan reformu ile Batı Avrupa'da hakimiyetini pekiştiren ve uluslar üstü güce dönüşmesi.
  2. Kilisenin Hristiyan, hatta Katolik olmayan insanları insanlık dışı olarak tanımlaması,
  3. Batı Avrupa'nın parçalanmış siyasî yapısı içinde krallığını sürdürmek veya kral olmak isteyenlerin arzularına kavuşmalarında en etkili kurum olan kilisenin gözüne girmek için gösterdikleri çabalar.

Kralların desteğini almak için Kilise'ye yaranmak istemeleri Kilise'yi daha güçlendirirken politikarını da kolaylıkla uygulama imkanı veriyordu. Krallar da bunu bahane ederek siyasî rakiplerine karşı kendilerini savunma gerekçesiyle gerekli gördükleri durumlarda etnik ve dinî azınlıkları öldürdüler veya sürdüler. Papalığın isteklerini yerine getirmeyen kralların akıbeti tahtını kaybetmek ve topraklarının Haçlı askerleri tarafından çiğnenmek idi. Şener Aktürk, kitap boyunca Hristiyan olmayanların yok edilmesinde Kilise'yi sorumlu tutarak neden böyle düşündüğünü açıklayan ve destekleyen olayları sıralıyor.

Kitabın benim için önemli taraflarından biri de günümüzde yaşanan kıyım ve haksızlıkları anlamama yardımcı olmasıdır. 16. asırla başlayan Protestan hareketleri, Kilise'nin gücünü azatlmakla birlikte dinî sebeplere ilaveten mezhep, ırk, ideoloji ve iktisâdî sebepler bahane gösterilerek soykırım ve etnik temizlik devam etti. 20. yüzyılda etnik temizliklerinden birini gerçekleştiren SSCB'nin ideolojisini yaymak ve herkesi kominist yapmak için hegemonyası altındaki ülkelerde yaptıklarının Kilise'nin yaptıklarından farkı yoktu. Kilise'nin yerini parti ve politbüro, ruhban sınıfını da Kominist parti üyesi olan yöneticiler almıştı. Çin ve Kamboçya'daki Pol Pot rejimi için de aynı şeyleri söyleyebiliriz. Taha Kılınç'ın Doğu Türkistan Seyahatnamesi başlıklı kitabında anlattıkları Çin'in 21. yüzyılda soykırımının farklı yöntemlerle devam ettiğini gösteriyor.

Şener Aktürk, bin yıl önce Kilise'nin başlattığı bu soykırım ve etnik temizliğin Arap yarımadasında ve Suriye'de Şii din adamlarının, Arakan'da Budist rahiplerin desteğiyle de yapılmaya çalışıldığına dikkatimizi çeker. İsrail'in Filistinliler için yaptıkları ve Gazze'yi ortadan kaldırmak için yaptıklarında Kilise'nin on asır önce yaptıkları arasında bir fark yoktur. İsrailli bir bakanın Filistinlileri ve Müslümanları insanımsı olarak değerlendirmesi on asır önce ilan edilen Grogeryan reformunu hatırlattığını söylemeye gerek var mı?

Şener Aktürk'ün üzerinde durduğu ve dikkatimizi çektiği bir diğer husus Avrupa Birliği'nin bir Hristiyan kulübü olduğu gerçeğidir. Hatta daha da ileri gidip Katolikliği merkeze alan bir vizyondan mülhem kurulduğunu söyler. AB sürecini anlamak 10-15. asırlarda yaşanan olayları bilmekle mümkün olabileceğine dikkatimizi çeker. İngiltere'nin iki defa reddedildikten sonra üçüncü başvuruda kabul edilmesi ve daha sonra ayrılmasının ardında bu tarihi çatışmanın da tesiri olduğunu ve çekirdek kadroda Katolik vizyonun hâlâ etkili olduğunu düşünür. AB-Kilise ilişkisi üzerine sayısız örnek verilebilir. Birkaç sene önce Avrupa Birliği'nin kurucularından kabul edilen ve bu görüşü ilk kez seslendiren Fransızların başbakanı Robert Schuman'ı aziz ilan etmesi kanaatimce Kilise'nin AB'nin kurulmasındaki tesirini göstermek için tek başına yeterlidir.

Şener Aktürk'ün çok önemli bulduğum bir diğer görüşü 10. asırda Doğu Avrupa ve İspanya, Batı Avrupa, Sicilya ve İtalya'da Müslümanlar ve Yahudiler yaşarken Kilise'nin politikaları sonu beş asır sonucunda bir Müslüman ve Yahudi kalmaması bize Batı'da gelişen İslam medeniyeti ve tarihini unutturmuş olmasıdır.

Günümüz dünya siyasetini ve Batılıların politikalarını anlamak, modernleşme ile başlayan hareketlerin ne olduklarını öğrenmek için Şener Aktürk'ün bu değerli çalışmasını okumak gerektiğini ifade etmeliyim. Ülkenin yönetiminde yer alması muhtemel her öğrencinin okuyacakları kitaplar arasına mutlaka Batı kimliğini inşa eden Papalık liderliğindeki ruhban sınıfının bu nasıl yaptığını örnekler üzerinden anlattığı bu kitabı okumaları gerektiğini söyleyerek sözlerimi tamamlayım.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.

YAZAR ARŞİVİ

İsmail Güleç

İsmail Güleç Diğer Yazıları