Arama

İsmail Güleç
Ocak 21, 2023
Editörlük ve kitapta bölüm yazarlığı meselesi

Doçentlik kriterlerinin ardından akademik teşvik için hazırlanan yönetmelik ve yönergelerde kimi kavramlar iyice birbirinin içine girdi ve karmaşık bir hâl almaya başladı. Daha önce hocalarımızda görmediğimiz kimi yeni adetleri görür olmaya başladık. Yeni adetlerden iki örnek vereceğim. İlki editörlük, diğeri de kitapta bölüm yazarlığı.

Editörlük

Bir akademisyenin iki görevi vardır. Ders vermek ve araştırma yapmak, yaptığı araştırmanın sonuçlarını paylaşmak. Bir üçüncü görev olarak bildiklerini toplumla paylaşmak da ilave edilebilir. Yapılan araştırmalar ise mahiyetine ve amacına göre muhtelif biçimlerde yayınlanır. Tez, makale, bildiri ve kitap temel dört yayın biçimidir. Tez öğrenci ile hocası arasındadır ve hocanın yaptığı işlerin bir kısmı da editörlüktür.

Editör sözlükte "yayımcı" ve "yazıları yeniden düzenleyerek yayıma hazırlayan kimse" olarak tarif edilir ve bu tanım akademik çalışmalarla ilgili olmayıp daha çok yayınevleri ile ilgilidir. Akademide editörlük iki farklı şekilde gerçekleşir. İlki bir derginin yöneticiliğidir. Dergiye gelen makalelerin ilk inceleyicisidir, yayınlamaya değer bulduğunu hakemlere gönderir, göndereceği hakemleri seçer ve gelen raporlara göre makaleye son halini verip yayınlayan kimsedir. Yetkin bir şekilde bir derginin editörü olmak ciddi birikim ve bilgi ister ve zor bir iştir. Bunu ancak alanındaki yayınları yakından takip eden başarılı akademisyenler yapabilir. Bir derginin editörü olmak prestijli bir iştir ve herkes editörlük yapamaz.

Bir akademisyenin yapabileceği ikinci tür editörlük kitap editörlüğüdür. Özellikle birden fazla veçhesi olan konuları, farklı alanlarda uzmanlara yazdırarak ortaya koymak üzere yapılan çalışmalardır. Mesela II. Mahmut dönemi Osmanlı Tarihi içinde önemlidir, denilir. Neden önemli olduğunu göstermek için II. Mahmut dönemi Osmanlı Devleti'nin siyasi, askeri, tarihi, kültürü, sanatı, musikisi, şiiri, eğitim, ekonomi, toplum ve daha birçok bakımdan incelenerek ortaya koymak isteyen bir akademisyenin yaptığı iş editörlüktür. İlk önce konuyu belirler, o konunun araştırılacak yönlerini tespit ettikten sonra o konuları yazacak en iyi araştırmacıları bulur. Daha önce tespit edilen formatta yazılar sipariş edilir. Gelen yazılar değerlendirme sürecinden geçtikten sonra kitaplaşır. Bu işi yapana da editör diyoruz ve bu da çok ciddi ve prestijli bir iştir ve her babayiğidin harcı değildir. Ciddi birikim ve akademik titizlik ister.

Şimdi yeni bir editörlük türü ile karşı karşıyayız. Tek yazarlı kitapların başında bir editör yazısı görüyoruz. Bir metnin kitap olmadan önce okunup muhtevasının değerlendirilmesi hakemliktir. Yayınevinin seçtiği format ve üslupta metnin düzeltilmesi ise akademik bir iş değildir, yayınevinde çalışan mesleği editörlük olan kişilerin görevidir. Dolayısıyla akademik bir iş değildir.

Yayınevleri editör istihdam ederler. Editörler hem yayınlanacak kitapları tespit ederler hem de yayınların yayınevinin tercih ettiği şekil şartlarını yerine getirmeye çalışırlar. Bu sürecin bir parçası da konuyu bildiği düşünülen bir uzmana danışmaktır. Dolayısıyla burada akademisyenin yaptığı danışmanlıktır ve yukarıda izah ettiğimiz editörlükle ilgisi yoktur. Bu tür editörlükler kanaatimce ne doçentlikte ne de teşvikte kabul edilmelidir.

Kitapta bölüm yazarlığı

Özellikle sene sonuna doğru sayıları artan e-postalarla davet edilen kitapta bölüm yazarlığı akademik yozlaşmaya çok canlı bir örnektir. Birbiri ile ilgisi olmayan birçok yazının bir başlık altında bir araya getirilmesi ve dijital baskı ile yayınlanması ve bunun da kitapta bölüm olarak sunulması maalesef çok yaygınlaştı.

Kitapta bölüm yazarı demek, özellikle birden fazla uzmanlık isteyen konuların uzmanlar arasında paylaşılarak yazılmasıdır. Osmanlı Tarihi konusunda bir kitap hazırlamak isteyen bir yayınevi veya editör, Osmanlı tarihinin kuruluş, yükselme, duraklama, gerileme ve çöküş dönemlerini farklı akademisyenlere yazdırarak bir kitap meydana getirebilir. Bu dönemlerden her birini yazan akademisyen kitapta bölüm yazarıdır. Beşi bir araya gelerek bir konuyu tamamlamıştır. Bu örneği tüm alanlara teşmil edebilirsiniz. Konu bazen bir kavram bazen de bir şahıs olabilir. Burada esas konu bütünlüğüdür.

Hatıra ve armağan kitaplarda yayınlanmak üzere gönderilen yazıları da kitapta bölüm olarak kaydediyoruz. Ama o yazılar aslında kitapta bölüm değil, birer makaledir. Teşvik veya doçentlik başvurusu hazırlayanlar bu konuya yeterince dikkat etmediği için mecburen bu tür makaleleri de kitapta bölüm olarak yazıyoruz. Ama kitapta bölüm değiller.

Bir yazının kitapta bölüm sayılması için iki şart vardır. İlki akademik bir kaygı ve üslupla yazılması, diğeri de yazının kitapta diğer konularla bir ilgisi olması ve bir boşluğu doldurmasıdır. Bir kitapta toplanan bir edebiyatçının muhtelif dergilerde çıkmış kırk hikayesini Latin harflerine aktarıp yayınlamak kitapta bölüm olarak kabul edilmez. Birbiriyle ilgisi olmayan konularda yazılmış yazılardan oluşan kitaptaki makaleler de kitapta bölüm değildir. Maalesef bunları gösterecek bir şık olmadığı için makale ve bildiri olmayan her yazı kitapta bölüm olarak kaydedilmektedir.

Maalesef sayıları çok az olan kimi akademisyenlerin üç kuruş için kuralları aşırı yorumlayarak puanlarını yükseltmeleri akademik ahlak sorunudur. Ancak büyük çoğunluğun sorunu, akademik metin türlerinin başvuru evrakında açıkça tarif edilmemesi ve kimi çalışmaların gösterileceği şıkların bulunmamasıdır.

YOKSİS, Doçentlik ve akademik teşvik için girilen sayfaların bu gözle tekrar gözden geçirilmesi, özellikle editörlük, makale ve bölüm yazarlığı meselesi üzerinde bir kez daha durulmalıdır.

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN