Arama

İsmail Güleç
Ekim 11, 2019
Havva olmasaydı Âdem adam olamazdı

Ben şanslı bir adamım, onca şey söyledikten sonra insanım diyecek halim yoktu, yazdıklarımı okuyan, okumakla kalmayıp bir de eleştiren ve bana akıl veren okurlarım var. Kendisi gibi düşünmediğim ve yazmadığım için eleştiren okurlarımla anlaşmada zaman zaman sıkıntı yaşasam da sonunda bir noktada buluşuyoruz.

Adamlık giderse insanlık da gider, başlıklı yazıdan sonra bu sefer başka bir okurumuz yazımızın eksik olduğunu, adam ile Âdem arasındaki ilişkiye değinmediğimi, adamlık dilden giderse Adem'in hakikatinin izah edilemeyeceğini söyledi ve bana Adem'i tanıtmamı istedi. Ben de onun ilk peygamber olduğunu ve insanlığın atası olduğunu ve bunları herkesin bildiğini söyledim. Yüzüme, senin gibi bir adama kim köşe verip yazdırıyor, der gibi müstehzi bir eda ile garip bir şekilde baktı ki nazar-ı şefkatle mi yoksa ibretle mi olduğunu anlayamadım. Ama hakkımda iyi düşünmediği kesindi.

Baktı ki ben anlamada sıkıntı çekiyorum, bu sefer açık açık söyledi. Adem ile Havva'nın tasavvufta ne anlama geldiğini yaz be adam demez mi! Bilmiyorsan Lütfi Filiz'in Noktanın Sonsuzluğu isimli kitabına bak, diye de yol gösterdi. Her zaman söylerim iyi yazarın yazardan daha akıllı okurları olmalı. Eve geldim ve kitabı hemen buldum. Sizin için ilgili yerleri özetledim.

Peki tasavvufta Âdem olmak nedir?

Tasavvufta da durum günlük hayattan farklı değil, Âdem olmak bir mertebe, bir idrak düzeyi. Bir yönüyle tasavvuf kişiyi Âdem oğlu mertebesinden adam oğlu mertebesine çıkarma gayreti. Çünkü Âdem olmadan adam olmak zor... Âdem'i adam yapan da Havva idi. O yüzden Havva'yı tanımadan Âdem adam olmadı.

Bizde de öyle değil mi? Evlenmeyeni adam sırasına katıyorlar mı? En azından bir zamanlar öyle değil mi idi? Sparta'da da Atina'da da böyleydi. Bir erkek bir yaşa gelmeden şehir meclisine kabul edilmezdi. Eski Türklerde de toyda bir mindere oturabilmek için bir şeyler başarmış olmak gerekiyordu.

Âdem kimdir?

Âdem; külli aklın, Havva da külli nefsin temsilcisidir. Külli akıl pozitif olduğu ve her pozitifin içinde de gizli bir negatiflik bulunduğu için, negatif olan külli nefs, yani Havva yaratılışta Âdem'in içinde gizlendi. Âdem içine baksa, bakabilse nefsini yani hevâsını yani Havva'sını görebilecek. Çünkü "Sıfat zatta gizlidir".

Âdem ve Havva iki farklı mertebe, bir yönüyle iki farklı insan, bir yönüyle de bir insanın iki farklı veçhesi. Zahirde iki farklı kişi, bâtında ise bir kişinin içindeki iki farklı durum. Dişilik ve erillik biyolojik olarak farklı, Âdem ve Havva basit bir erillik-dişilik durumu değil.

Cennette iken durum böyle idi. Ama dünya hayatının olması için bu gizliliğin âşikâr olması yani sıfatın, zatın içinden dışarı çıkması, Havva'nın yaratılması gerekiyordu.

Yaratılış itibariyle ilk ortaya çıkan pozitif, onun yansıması yahut aynası ise negatiftir. Pozitiflik ve negatiflik erkeklik ve dişilik olarak ortaya çıktı. Çünkü dünya hayatının başlaması ve devam etmesi için ikisine de ihtiyaç var. İkisinden biri olmaz ise bu dünya durur.

Yani, Allah Âdem'i yaratarak içindeki Havva'yı da meydana çıkardı. Bir iken iki oldu. Çünkü ikisi, iç ve dış olarak birbirinden ayrılmayan bir bütündü. Böylece Âdem'in adam olma imtihanı başladı. Onun imtihanı iki iken bir olmak, aslına rücu etmek. Atamızın maruz kaldığı bu imtihana biz de maruz kalıyoruz, o günden beri değişen bir şey yok.

Âdem'in anlamı

Arap harfleriyle yazıldığında Âdem kelimesi üç harften oluşur: Elif (1), dal (4) ve mim (40). Kelimenin başındaki elifi kaldırdığımızda geriye dem kalır. O da bu ânı ve her ânın aynı olduğunu ifade eder. Dem aynı zamanda kan ve zevk anlamına gelir. Kelimenin sonundaki mim ise, Muhammed'e bağlanışı ifade eder. Âdem, sırf hayır ve iyilik olduğu için başında elif vardır. Sonundaki mim de Muhammediyet nurunun hiç sönmeyeceğini gösterir ve onun kemâlâtına işaret eder. Ortadaki dal ise anasır-ı erbaa işaret eder. Yani bu dünyaya, imtihan dünyasına.

Ayrıca Âdem namazın sembolüdür. Elif kıyam, dal rüku ve mim secdeyi ifade eder. Adam olmak Âdem olmanın farkına vararak namaz kılmaktır. Namaz ise ikidir. Şeriat ve hakikat namazı. Şeriatta kılınan namazın hakiki namaz olması için beş vakitte kılınan namazı yirmi dört saate çıkarmak gerekir. Buna da namaz-ı dâim denir ve ancak adam olanların kılabileceği namazdır. Çünkü namaz bir yönüyle sultanın divanına ve huzuruna çıkmaktır. Kâmil insanlar her an namazdadır, huzurdadır.

Allah Âdem'i dünyaya indirmezden evvel ona "tüm esmaları öğretti" ve dünyaya indiğince yaşaması için ihtiyaç duyduğu tüm ortam hazırlanmıştı. Bu açıdan dünya âlemine gelen en son varlıktı. Gelmeden önce kendisinden önce yaratılanların tüm özellikleri ona öğretildi ve özellikler Âdem'de toplandı. Meleklerin ona secde etmesi de varlık aleminin Âdem'e hizmet etmeleri anlamındadır. Dünyada her şey ademoğlunun emrine verildi. Dağlar, ovalar, ırmaklar, madenler, hayvanlar, bitkiler. Ama zulmetmesi için değil tabi. Bu bahs-i diğer.

Şimdi size sorarım dostlar. Kadın-erkek ayrımı yapmamak için adamlığı ortadan kaldırırsak bu bahsi nasıl izah edeceğiz?

İsmail Güleç

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN