opüler müzik yavaş yavaş "dinlenen" bir şey olmaktan çıkıyor. Duyuluyor, işitiliyor, kulağa çarpıyor. En fazla eşlikçi bir ritim veya tanıdık bir nakarat olarak ilgimizi çekiyor. Sonra şarkılar bir yana biz başka yöne doğru yollarımıza devam ediyor gibiyiz. Dinlemek, başka bir şey. Seslerin kulağa çarpmasından seslere dikkatle kulak vermeye geçiş. Seslerin "belirtiler" olmaktan çıkıp anlamlar haline gelişi... Budur, dinlemek. İnsan, dinler. Dinledikçe içine doğru derinleşir. Bazen düşünüyorum da... Ya şarkıların sözleri olmasaydı? Onlar bizi alıp götürmeseydi? Günümüzün gitgide yavanlaşan pop müziğine bakınca cevap açık: Ses kirliliği içinde boğulur giderdik. Ses kirliliği dinlemeyi engeller.
***
Demlikte çayın fokurtusu, bir bebeğin nefes alıp verişleri, perdeleri havalandıranrüzgârın fısıltısı, gece yolculuklarında arabanın lastiklerinin asfaltta çıkardığı hışırtı... Bunları ve daha pek çok şeyi işitmekten dinlemeye geçsek, ne güzel olur! Asfaltın hışırtısını hafife almayın. Kapatın arabanın müzik çalarını, camı açın, ne dediğimi o zaman anlayacaksınız! Rüzgâr mı? Konuşur, dinleyene ne hikâyeler anlatır.***
***
Masumiyet kavramı el üstünde tutuluyor. Ama yetişkinler için mümkün mü bu? Yetişkinin masumiyeti, mahcubiyetidir.***
Aralık ayı benim için yılın geçen aylarına dönüp bakma ve değerlendirme vaktidir. Hele hafızamda saklanmaya çekilmiş güzel günleri ve yerleri şükürle yeniden aydınlığa çağırmanın tadı başkadır. İlkbahar nasıl coşkuyla geçti, yaz nasıl sıcacıktı! Küçükkuyu'ya gidiş gelişlerimin hatıraları farklı tabii. Manici Kasrı'nın terasında geçen akşamları özlüyorum... Bir de Venedik'te Zattere'ye akşamın inişini özlüyorum.***
Haftanın kitapları: Güzeli Kurtarmak (Byung Chul Han) ve Ay Tiradı (A.Ali Ural)
Haftanın dergileri: Sabit Fikir ve Muhayyel Dergi.
Haşmet Babaoğlu - Sabah
