Arama

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay
Mayıs 5, 2019
Manevi arınma için bulunmaz fırsat: Oruç
Sesli dinlemek için tıklayınız.

(Ramazan'a Hazırlık-2)

Bundan önceki yazımızda, oruç ibadetinin müminler için farz kılınış sürecinden kısaca söz ederek bu önemli ibadetin "takva mertebesine ulaşma" ve nefislerdeki "arınma" ameliyesine katkısından söz etmiştik. Yazının sonunda, "Nefis, ancak önemsenerek ve üzerinde dikkatle durularak terbiye edilirse, arınma ve yücelme/yükselme durumu gerçekleşir. İşte oruç, nefis tezkiyesi ve arınma için en önemli yardımcıdır, en değerli vasıtadır." ifadelerimizle cümlemizi bağlamıştık. Kaldığımız yerden devam ediyoruz.

NEFSİN TEZKİYESİ İÇİN ALLAH'A YÖNELMENİN ÖNEMİ

Tevbe kavramı -ki dilimizde onu daha ziyade tövbe kelimesiyle ifade ederiz- "Allah'a yönelmek, O'ndan bağışlanma dilemek" anlamına gelmektedir. Tezkiyenin, arınmanın ve temizlenmenin ilk şartı işte bu yöneliştir. Bu yöneliş olmadan, sonu Allah'ın hoşnutluğu olan Rıza Makamı'na da, kulluk şuurunu tüm benliğiyle hissetme mertebesi olan Takvâ'ya da ulaşmak mümkün olmaz. Gerek günahın insan kalbinde oluşturduğu travmanın ve bıraktığı olumsuz izlerin ve gerekse tevbenin önemini Sevgili Peygamberimiz (sav) bir hadis-i şerifinde şöyle ifade buyurmaktadır:

"Bir kul günah işlediği zaman kalbinde siyah bir leke meydana gelir. Eğer sahibi pişman olur, tevbe ve istiğfâr ederse bu leke kaybolur. Şayet kişi tevbe etmez ve günah işlemeye devam ederse, o zaman bu siyah nokta büyüyerek onun bütün kalbini kaplar. İşte Allah Taâlâ'nın,'Doğrusu şudur ki, onların yapıp ettikleri şeyler kalplerini kaplayıp karartmıştır/ kalplerinin üzeri pas tutmuştur.'(el-Mutaffifîn, 14) âyetinin manası budur." (İbn Mâce, Zühd, 29; Tirmizî, Tefsîr, 83)

Hadis-i Şerif, insanoğlunun yapıp-ettiklerinin birer "günah" fiil olması halinde kalbinde meydana getireceği manevi bir siyah "leke"den söz etmektedir. Anlaşılan odur ki, bu manevi leke, çoğala çoğala kalbi istila edecek bir hal alabilmektedir. Bu lekeden kurtuluşun tek yolu ise Allah'a yönelip O'ndan bağışlanma (istiğfar) dilemektir. İşte Ramazan ayı, böyle bir yönelişin ve bağışlanma dileğinin son derece cömert bir şekilde karşılığının verildiği mevsimdir. Zira oruçla ilgili hadislere bakıldığında Ramazan ayının, "af ve mağfiret vesilesi" olarak sunulduğu rahatlıkla görülecektir. Bu ise şu anlama gelmektedir: Kalbi, günahların oluşturduğu manevi kirlerden arındırmak ve bu sayede tüm benliğe yansıyacak bir arınma işlemiyle manevi anlamda nefs ve ruh dünyasında gerçekleştirilecek temizlik sayesinde yücelik/üstünlük mertebesine ulaşabilmek için oruç bulunmaz bir fırsattır. Zira bu müstesna ibadetin işte tam da bu yönüne dikkat çeken ifadeleriyle Nebiyy-i Muhterem (sav) Efendimiz şöyle buyurmaktadır:

"Ramazan ayı size bereketiyle geldi, Allah o ayda sizi zengin kılar, bundan dolayı size rahmet indirir, hataları yok eder, o ayda duaları kabul eder. Allah Teâlâ sizin (Ramazan ayındaki ibadet ve hayır konusunda) birbirinizle yarış etmenize bakar ve meleklerine karşı sizinle övünür. O hâlde iyilik ve hayırdan yana Allah Teâlâ'ya kendinizi gösteriniz. Ramazan ayında Allah'ın rahmetinden kendisini mahrum eden kimse bedbaht kimsedir." (Heysemî, Mecmau'z-zevâid, III, 344)

"Kim Allah'a inanarak ve karşılığını Allah'tan bekleyerek Ramazan orucunu tutarsa geçmiş günahları bağışlanır." (Buhârî, Îmân, 28)

Yukarıdaki hadisler, Allah'a iman ve O'na yönelişle tutulan oruçların başlı başına bir af ve mağfiret vesilesi olduğunu ortaya koymaktadır. Öte yandan, "Her iftar vaktinde Allah tarafından cehennemden azad edilenler vardır. Bu her gece böyledir." (İbn Mâce, Sıyam, 2) şeklindeki hadis-i şerif de Ramazan ayında Allah Teâlâ'nın sonsuz rahmetinin enginliğini ortaya koymaktadır. Böylesi bir zenginlikte tecelli eden af ve bağışlanma mevsiminden istifade edememek ve beklenen bu arınmayı gerçekleştirememek ise Sevgili Peygamberimizi son derece üzmekte ve şu sözleri söyletmektedir: "Ramazan'ı yaşadığı halde günahlarını bağışlatamayan kimseye yazıklar olsun". (Tirmizî, Daevat, 100)

KADİR GECESİNİN KADRİNİ BİLMEK, İLK GECEYLE BAŞLAR…

Bilindiği üzere, Kur'an-ı Kerim, adına bizzat bir surede işaret edildiği üzere Kadir Gecesi'nde nazil olmaya başlamıştır. Ramazan, aylardan bir ay; içindeki geceler de gecelerden birer geceydi. Ancak Cibril-i Emîn, o gece sözlerin en değerlisi ve en güzeli olan Allah Kelâmı'nı, son peygamber olarak seçilen Muhammed Mustafa'ya (sav) getirdiği için, o gece "bin aydan daha değerli/kıymetli/hayırlı" bir hale dönüştü. Her Ramazan yeniden tekrarlanan bir manevi şölenin yaşandığı bu zaman diliminin farkında olmamızı dileyen Allah Teâlâ o gecenin önemini kavrayabilmemiz için Kadr Suresi'ni indirdiği gibi, Duhan suresinde de o geceden bahseden ayetlere dikkatimizi çekti. Resul-i Ekrem (sav) Efendimiz de o gecenin faziletini ifade eden hadis-i şerifler irad etti. Ancak şunu önemle belirtelim ki, Ramazan ayının özellikle son on gecesi içinde olduğu ifade edilen ve bir kişinin 83 yıllık ömrüne bedel bir geceyi yakalayabilmek ve değerlendirebilmek, kanaatimizce ilk Ramazan gecesinin bizdeki kıymeti ve değeriyle alakalıdır. Onu nasıl karşılar ve nasıl bir değer atfedersek, Leyle-i Kadr'in kıymetini o derece bilme ve değerlendirme imkanına kavuşacağız dersek mübalağa etmiş olmayız.

İşte Ramazan'a hazırlık babında bugünümüzün akşamının ve gecesinin, bizim için böyle bir anlamı ve önemi vardır. O halde, Ramazan gecelerinin ibadeti olan Teravih ve iftar anındaki sevinci yaşamamızın temel şartı olan sahur bizi beklerken, ikisine de samimiyet ve kulluk şuuruyla icabet etmek, her günümüzün bir arınma imkanına vesilesi olacağı gibi bizi hazırlıklı ve donanımlı bir şekilde Kadir Gecesi'ne de ulaştıracaktır, inşâallah…

Ramazan-ı Şerifiniz, teravihiniz ve sahurunuzla birlikte başlayan ve sonuna dek aynı heyecanı duyduğunuz ibadetler, salih ve makbul amellerle dolu, maddi-manevi bereketler ve güzelliklerle bezeli bir ay olması niyazıyla, mübarek olsun efendim…

Prof. Dr. Mehmet Emin Ay

Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu’na aittir. Kaynak gösterilse veya habere aktif link verilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı ya da bir bölümü kesinlikle kullanılamaz.
Ayrıntılar için lütfen tıklayın.
2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN