Arama

  • Anasayfa
  • Tarih
  • Peygamber Efendimize doğumundan 7 asır önce yazılan mektup

Peygamber Efendimize doğumundan 7 asır önce yazılan mektup

İnsanlık tarihinde ibret verici hadiselerden biri de, Peygamber Efendimiz’in (sav) doğumundan 700 yıl önce yazılmış bir mektuptur. Bu mektup, Yemen Kralı Tubba tarafından yazılmış, altın mühürle mühürlenmiş ve Hz. Muhammed’e (sav) gönderilmiştir.

Peygamber Efendimize doğumundan 7 asır önce yazılan mektup
Yayınlanma Tarihi: 13.2.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 13.02.2018 17:38

YAHUDİLERİN BEKLEDİĞİ SON PEYGAMBER

Hem Yahudi, hem de Hristiyan din âlimleri, Tevrat ve İncil'de yer alan bazı metinlerden hareketle Arap bölgesinde "Ahmed" adıyla bir peygamberin geleceği beklentisindeydiler ve bu bilgiyi nesilden nesle aktardılar.

Hâttâ Yahudilerin önemli bir kısmı da, gelecek son elçiyi beklemek için Medine'ye yerleştiler. 400 Yahudi âlimi, bu nedenle Medine'ye geldi ve Medine'yi vatan edindi. Bu âlimlerin torunlarından bir kısmı, daha sonra Müslüman olarak "Ensar" adını aldı. Yani Ensar içinde, önceden Yahudi kökenli olup da Hz. Muhammed'e (sav) iman edenler de vardı. Resulullah'ın (sav) mücadelesinde sahabe olarak yanında yer edindiler.

MEDİNE'Yİ İŞGAL ETMEK İÇİN YOLA ÇIKMIŞTI

Peygamberimizin doğumundan yedi asır önce, Yemen hükümdarı Tubba, Medine'yi işgal için yola çıktı. Medine'ye geldiğinde oradaki Yahudi âlimler, kendisiyle konuşup Medine'yi işgal etmemesi için onu uyararak, "Medine korunmuş bir şehirdir. Orayı işgal edemezsin" dediler.

Gerekçe olarak ise, "Son Peygamber'in Medine'ye yerleşeceği" bilgisini gösterdiler. Bu bilgi, Tubba'nın ilgisini çekti. Yahudi âlimlerle uzun uzun konuşup Peygamberimizin geleceği hakkında bilgi aldı.

Bu bilgiler, onu o denli etkiledi ki, Medine'de Peygamberimizin yerleşmesi için bir ev bile yaptı. Kendisine bilgi veren bu din adamlarına da, birer ev ve cariye verdi. Sonra da uzun bir mektup yazdı. Mektubu altın mühürle mühürleyip bu âlimlerden en güvendiğine teslim etti.

TUBBA'NIN VASİYETİ: BU MEKTUBU SON PEYGAMBERE ULAŞTIRIN!

Tubba, bu mektubu teslim ettiğinde şöyle vasiyet etti: "Ben bu peygamberin hangi asırda geleceğini bilmiyorum. Her biriniz kendi çocuğuna bu mektubu ulaştırsın. Nesilden nesle aktarılacak bu mektup mutlaka o peygambere ulaşacaktır."

Tubba mektubu teslim ettikten sonra Yemen'e geri döndü. Ancak kalbini ve aklını Medine'de bıraktı…

MEKTUP, EYÜP SULTAN'A NASIL ULAŞTI?

Denildiğine göre, bu âlimlerin birisinin torunu olan -veya Medine'nin en asil ailelerinden birine mensup olan- Eyüp Sultan (esas ismi Halid bin Zeyd, eba eyyüp el-Ensari) bu mektuba sahip oldu. Mektup nesilden nesle, elden ele dolaşırken bir vesile ile Eyüp Sultan'a ulaştı.

Eyüp Sultan, bu mektubu sakladı. Hz. Muhammed'in (sav) Mekke'den çıkıp Medine'ye geleceğini duyunca da heyecanlandı ve mektupta adı geçenin Hz. Muhammed (sav) olduğunu anladı.

Güvendiği adamlardan birisi olan Ebu Leyla'ya bu mektubu verip şöyle dedi: "Yola çık! Hz. Muhammed'i (sav) yolda yakala. Bu mühürlü mektubu O'na teslim et. Böylece görevimizi yerine getirelim."

Eyüp Sultan (ra), bu mektubu gönderdiğinde, Hz. Muhammed'in (sav) kendisine misafir olacağını henüz bilmiyordu.

TUBBA'NIN MEKTUBU PEYGAMBERİMİZİN ELİNDE

Ebu Leyla isimli Medineli, mektubu Peygamberimize ulaştırmak için yola çıktı. Süleym kabilesinin güvenilir mensuplarından birisi olan Ebu Leyla hicret yolculuğundaki Peygamberimizi, Medine'ye gelmeden buldu.

Yolda Hz. Ebu Bekir (ra) ile karşılaştı ve onunla konuşmaya başladı. Henüz adını, nereden geldiğini ne için geldiğini söylememişti. İkisinin konuştuğunu gören Hz. Muhammed (sav), Ebu Leyla'ya adıyla hitap etti; "Sen Ebu Leyla mısın?" buyurdu.

Ebu Leyla şaşkınlık içinde "evet" dedi. Resulullah (sav) devam etti: "Tubba'nın bana yazdığı mektubunu ver."

Ebu Leyla'nın hayreti daha da arttı. Peygamberimize, "Beni nasıl bildiniz, adımı nereden bildiniz, bu gizli mektubu nasıl bildiniz?" deyince Resulullah (sav) cevap buyurdu: "Ben Allah'ın Peygamberiyim. Ben Muhammed'im."

Ebu Leyla, mektubu Peygamberimize teslim etti. Efendimiz mektubu okuması için Hz. Ebu Bekir'e uzattı. Hz. Ebu Bekir mektubun mührünü söktü ve içindekini okudu.

TUBBA'NIN MEKTUBUNDA NE YAZIYORDU?

Tubba'nın milattan 200 yıl önce yazdığı yedi asırlık mektup şöyleydi: "Şehadet ederim ki Hz. Ahmed Allah'ın Peygamberidir. Şayet ömrüm olur da, O'na ulaşırsam, O'nun yardımcısı veya amcasının oğlu gibi olurum. O'nun yanında yer alırım. O'nun düşmanlarıyla savaşır, yükünü hafifletirdim."

Mektup 7 asır önce yaşayan bir kralın imânını konu alıyordu. Gözünün önündekini göremeyen Ebu Leheb ve benzerlerinin hali ile, yedi asır öncesinden Allah'ın Resulünü gören bu kişi arasındaki fark ne kadar büyüktü! Tubba, 7 asır önceden imânını ilân ediyordu.

Bu mektubu dinleyen Hz. Muhammed (sav) şöyle buyurdu: "Sakın Tubba'ya küfretmeyin. Sövmeyin. O bir mü'mindir. Selâm Tubba. Aramıza hoş geldin!"

EYÜP SULTAN'IN EVİNİ KİM YAPTI?

Peygamber Efendimiz, Medine'de 7 ay boyunca Eyüp Sultan'ın evinde misafir olarak kaldı. Bu ev, tam 7 asır önce Tubba'nın Peygamberimiz için inşa ettiği o evdi.

Hz. Muhammed (sav), ondan 7 asır önce inşa edilen o eve gelmiş ve haberi olmadan o evde misafir olarak kalmıştı.

KUR'AN-I KERİM'İN IŞIĞINDA TUBBA

Eski Yemen krallarının unvanı olan Tubba, Kur'an-ı Kerim'de helâk edildiği bildirilen bir kavmin de adı. Kur'an'da Duhan Suresi'nin 37'inci ayetinde ve Kaf Suresi'nin 14'üncü ayetinde geçen Tubba adlı kavmin, günahkârlıkları ve peygamberleri yalanlamaları nedeniyle helâk edildiği bildirilir.

Tubba (çoğulu tebâbia), Yemen (Himyer) krallarının unvanıydı. İslâm kaynaklarına göre, onlara bu adın verilmesinin sebebi, kralların birbirinin yolunu izleyerek krallık yapmaları veya kendilerine tâbi olanların çokluğuydu.

Yemenlilerin aslını oluşturan Kahtânîler, Cürhüm ve Ya'rub olmak üzere iki kola ayrılmış, Ya'rub b. Kahtân bölgede ilk devleti tesis etmiş, Ya'rub'un soyundan gelen Sebe de bölgede birliği yeniden sağlayıp Sebe Devleti'ni kurmuştu. Bu devletin kuruluş tarihinin milâttan önce üç binli yıllara kadar gittiği tahmin edilir.

Sebe Devleti, Mukarribler (MÖ ? - MÖ 650) ve Melikler (MÖ 650 - MÖ 115) diye iki döneme ayrılmış, Sebe'nin soyundan gelen Himyer Himyerî Devleti'ni tesis etmişti. Güney Arabistan'da milâttan önce 115 yılından milattan sonra 525 yılına kadar hüküm süren Himyerî Devleti birincisine krallar, ikincisine tebâbia denilen iki döneme ayrılır.

Krallar devri, 4'üncü yüzyılın başına; tebâbia devri, 525 yılına kadar devam etmiştir. Bu dönemde kendilerine Tubba adı verilen Himyerî kralları Güneybatı Arabistan'ın tamamına hâkim olmuştur.

İslâm kaynaklarında Yemen krallarına Sebe, Himyer ve Hadramut'a sahip olmadıkça Tubba denilmediği belirtilir; dolayısıyla tebâbia Yemen'in birliğini sağlayan kralların unvanıdır.

RİVAYETLERE GÖRE TUBBA

Tebâbia dönemine, tebâbia krallarının sayısına ve Kur'an'da bahsedilen Tubba'nın yaşadığı çağa ilişkin İslâm kaynaklarındaki bilgiler çelişkilidir. Bazı tarihçiler Himyerî Devleti'nin ikinci dönemini tebâbia diye adlandırırken; bazıları Tubba devrini çok daha gerilere götürerek, bu sürece Sebe devrini dâhil eder ve tebâbia dönemini milâttan önce 15'inci yüzyılda Hâris er-Râiş ile başlatır.

Hâris er-Râiş liderliğinde ülkede birliğin sağlanmasıyla Sebe Devleti'nde tebâbia kralları ve yetmiş Yemen tebâbiası dönemi başlar. Buna göre Hâris er-Râiş, ilk Tubba'dır. Bölge halklarının ona tâbi olmasıyla kendisine Tubba denildiği de rivayet edilir.

İbn Haldûn, Tubba diye nitelendirilen ilk kralın Hâris er-Râiş olduğunda tarihçilerin ittifak ettiğini nakleder; İbn Kesîr de, Kur'an'da zikredilen Tubba kavminin Sebe halkından meydana geldiğini belirtir. Bu kanaati savunanlara göre, tebâbianın çoğu Sebe Devleti krallarıdır; fakat Himyer b. Sebe ve Himyer el-Asgar b. Sebe el-Asgar soyundan geldikleri için onlara ayrıca Himyer kralları denilir. Neşvân el-Himyerî, Himyerli tebâbianın sayısının yetmiş olduğunu, hepsinin Râiş'in soyundan geldiğini ve bütün bölgede hâkimiyet kurduklarını söyler. Tebâbianın sayısını dokuz, on altı ve yirmi altı olarak verenler de vardır.

TUBBA, YEMEN'İN BİRLİĞİNİ SAĞLADI

Tebâbia dönemini, Himyerî Devleti'nin ikinci dönemiyle (4'üncü - 6'ıncı yüzyıllar) başlatanlara göre Tubba unvanlı ilk kral olan Şemmer Yür'iş, 4'üncü yüzyılın başında Katabân ve Hadramut'u bertaraf ederek bölgedeki çatışmalara son vermiş, böylece Yemen'in birliğini sağlamış, ardından da Sebe, Zûreydân, Hadramut ve Yemanet kralı unvanını almıştı.

Güney Arabistan'da 4'üncü - 6'ıncı yüzyıllar siyasî açıdan Himyerî devridir. Bazı araştırmacıların Sebe kitâbelerinden hareketle ortaya koyduklarına göre sonraki dönem Sebe tebâbiası içinde ilk defa Şemmer Yür'iş ülkenin idarî taksimatına uygun şekilde Sebe, Zûreydân, Hadramut ve Yemanet kralı unvanını kullanmıştır.

Şemmer Yür'iş, bazılarının iddia ettiği gibi son Himyerî Devleti zamanında (4'üncü yüzyıl) değil; milâttan önce 9'uncu yüzyılda yaşamıştır. Çünkü kitâbelerdeki tarihlendirme milâdî takvime göre olmayıp Sebe takvimine göredir.

TUBBA PEYGAMBER MİDİR?

İlk Tubba'ya dair bilgiler gibi tebâbianın en meşhuru olan Ebû Kerib Es'ad Kâmil'in yaşadığı dönemle ilgili bilgiler de çelişkilidir. Kur'an'da zikredilen Tubba kavminin Sebe, Tubbaın da Ebû Kerib Es'ad olduğu ifade edilmekle birlikte onun yaşadığı döneme dair farklı tarihler verilmektedir.

Tebâbia devrini Himyerî Devleti'nin ikinci devriyle başlatanlara göre 4'üncü yüzyılın sonunda Ebû Kerib Es'ad, Orta Arabistan'a kadar ilerlemiş ve Şemmer'in kullandığı unvana, "Necid ve Tihâme Arapları'nın da kralı" ilâvesini yapmış, bu kralla ilgili çeşitli efsaneler ortaya çıkmıştır.

Bazı kaynaklarda Ebû Kerib Es'ad'ın milâttan önce 703-669 yılları arasında Sebe'de krallık yaptığı, kitâbelerde adının "Sebe, Zûreydân, Hadramut, Yemanet ve Necid ile Tihâme kralı" diye geçtiği, Kâbe'ye örtü giydirdiği, nebî mi yoksa kral mı olduğunun tartışıldığı belirtilmekte, İbn Abbas onun nebî, Kâ'b ise kral olduğunu ileri sürmektedir.

RESÛL-İ EKREM'İN DİLİNDEN TUBBA

Resûl-i Ekrem'den, "Tubba'a küfretmeyin, zira o Müslüman olmuştur"; "Es'ad el-Himyerî'ye küfretmeyin, zira o Kâbe'ye ilk örtü giydirendir" meâlinde hadisler nakledilir. Hz. Aişe (ra), Tubba hakkında şöyle demiştir: "Tubba'a sövmeyin, çünkü o salih bir kimse idi. Allah Teala, kavmini tenkit ettiği halde, onu tenkit etmemiştir."

Rivayete göre, Ebû Kerib Es'ad bir defasında Mekke'de altı gün kalmış, bu esnada rüyasında Kâbe'ye örtü giydirdiğini görmüş, ertesi gün Kâbe'ye rüyada gördüğü kumaştan bir örtü giydirmiş, ikinci gece başka bir kumaştan örtü giydirdiğini görünce bu defa o kumaştan bir örtü yaptırmış, üçüncü gece başka bir kumaştan örtü giydirdiğini görünce aynı kumaştan başka bir örtü giydirmiştir. Bu sebeple Kâbe'ye ilk örtü giydiren kimse diye tanınmıştır.

Bazı kaynaklarda Ebû Kerib'in Hz. Peygamber'den 700 yıl önce yaşadığı ve ona gıyabında iman ettiği bildirilmekte; bir kısım rivayetlerde ise onun Zebûr'a inanan bir kişi olduğu ve orada Hz. Muhammed'in niteliklerini bulduğu nakledilmektedir.

KAVMİ, HELÂK EDİLEN KAVİMLERDEN BİRİYDİ

Tebâbia döneminin son hükümdarı Zûnüvâs, Yahudiliği kabul etmiş ve bölgedeki Hristiyanları bu dine girmeye zorlamıştır. Bunun üzerine Habeş Kralı Kaleb Ela-Esbaha, Bizans İmparatoru I. Justinos ile anlaşıp Zûnüvâs'a savaş açmış ve Himyerî Devleti'ni yıkmıştır. Tebâbiadan sonra Yemen'de Habeşler hâkimiyet kurmuştur.

Kur'an'da günahkâr oldukları ve peygamberleri yalanladıkları için yok edildikleri bildirilen kavimler Nûh kavmi, Ashâbü'r-res, Semûd kavmi, Âd kavmi, Firavun'un taraftarları, Lût'un kardeşleri, Ashâbü'l-Eyke ve Tubba halkı şeklinde sıralanmaktadır. Helâk edildiği bildirilen Tubba kavminin kimliği söz konusu tübbaın kim olduğuna ve yaşadığı döneme bağlıdır.

Burada Tubba eğer Sebe halkı ise yine Kur'ân-ı Kerîm'de iki yerde Sebe'den bahsedilmekte ve birinde (en-Neml, 20-44) Sebe melikesinin Hz. Süleyman'ı ziyareti konu edilmekte, diğerinde (Sebe', 15-21) Sebe toplumunun şeytana uyup Allah'a kulluktan yüz çevirdiği ve bu yüzden büyük bir sel felâketiyle cezalandırıldığı belirtilmektedir. Kur'an'da Tubba halkının cezalandırılmasıyla ilgili bilgiler Sebe kavminin helâkine dair olabileceği gibi Himyerîler Devleti'nin tebâbia döneminin sonunda Ebrehe'nin Kâbe'yi yıkma teşebbüsünün sonuçsuz bırakılması ve onun Mekke'ye gelen ordusunun helâk edilmesine ait de olabilir.

Derlenmiştir.

Nihat Hatipoğlu – Sabah; Ömer Faruk Harman - TDV İslam Ansiklopedisi

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN