Huzurlu toplumun temeli: Nezaket
Huzurlu, mutlu ve güvenilir bir toplumun temelini nezaket oluşturur. Bu önemli erdem, toplumlar arası ilişkiyi geliştiren ve yönlendiren önemli unsurlardandır. İnsanların nezaket içerisinde olması onları bir düzen, doğru ve ihlâslı davranışlarla birbirine kenetler. Kişilerin temiz fıtratını gün yüzüne çıkarır. Peygamber Efendimizin (sav) hayatı pek çok şeyde olduğu gibi nezaket konusunda da en güzel örneği oluşturur. Gelin bu mefhuma daha yakından bakalım.
NEZAKET NEDİR?
🔹Nezaket "başkalarına karşı incelikle davranma, incelik, terbiye, edep, kibarlık, naziklik" anlamlarına gelir.
🔹Nezaket, insanlara saygılı ve seviyeli yaklaşma, kötü davranışlardan sakınmaktır. Her durumda karşısındakine erdemli bir tutum takınmaktır.
🔹 Bu ahlaki erdem, zarafet, incelik, saygı ve sevgi sahibi olmak, hoşgörü, yumuşaklık, tevazu, sade olmak, empati gibi birçok kavramı içerir.
➡İnsanları incitmekten sakınan, başkalarının huzur ve mutluluğuna katkı sağlayacak şekilde söz ve davranışlarda bulunan kimselerin ise nezaketli olduğunu söylememiz mümkündür.
SOSYAL YAŞAMIN TEMELİNİ OLUŞTURAN DAVRANIŞ
🔹Nezaket, toplumlar arası ilişkiyi geliştiren ve yönlendiren önemli unsurlardan biridir. Sosyal yaşamın temelini bu nezaket kuralları oluşturur. İnsanların saygı, sevgi temeline dayanan ilişkilerini yürütebilmesi için öğrenilmesi ve öğretilmesi gereken geçmişten gelen önemli kurallar bütünüdür.
🔹 Bir arada yaşamın belirli kuralları vardır. İnsanlar, nezaket ölçülerine riayet ettiği ölçüde birbirlerini sever, sayar ve mutlu bir hayat yaşar. Selâmlaşma, vedalaşma, sofra düzeni, yeme-içme alışkanlıkları gibi nezaket kuralları da sosyal yaşamın en önemli iletişim araçları arasında yer alır.
🔹Nezaket esaslarına riayet edildiği ölçüde insanlar birbirlerini sayar, sever ve huzur içinde yaşarlar. Nezaket ölçülerini aşarak sağlıklı bir sosyal nizamı temin etmek mümkün değildir.
➡ Ömrümüz, iyilik yolculuğundan ibarettir. Nezaket, adalet, merhamet, samimiyet gibi pek çok unsuru da içerisinde barındırır. Her insanın kalbinde var olan iyilik tohumunun yetişmesi de ancak kişinin kendi elindedir. Nezaket ve merhamet ile ona can suyu verebilirsiniz.
(x) Dr. Kamil Yaşaroğlu'nun sunumuyla yayımlanan
(x) İslam Ahlakı programını dinlemek için tıklayın
İSLAM'A GÖRE NEZAKET
🔹İslam'da Müslümanların hayatına samimi ve gösterişten uzak bir nezaketin hâkim olması istenir. Giyim-kuşam, insanlar arası ilişki gibi her türlü söz ve tavırda bu halin hakim olması gerekir.
"Mü'min; insanları kötüleyen, lânetleyen, kötü söz ve çirkin davranış sergileyen kimse değildir." (x) (Tirmizî, Birr, 48)
Peygamber Efendimiz (sav) bu hadis-i şerifiyle nezaketin dile yansıyan boyutunu ifade eder. Nitekim Kur'an-ı Kerim'de de yüce Allah şöyle buyurur: "Sen onlara sırf Allah'ın lütfettiği merhamet sayesinde yumuşak davrandın. Eğer kaba, katı kalpli olsaydın, hiç şüphesiz etrafından dağılır giderlerdi. Onları affet, onların bağışlanmasını dile, iş hakkında onlara danış, karar verince de Allah'a güven, doğrusu Allah kendisine güvenenleri sever. Bize dair kötü bir davranışta bulunsa dahi imkan ölçüsünde iyilikle mukabele edilmesi gerekir. Çünkü bir şekilde bu iyilik ona sirayet edecektir." (Âl-i İmrân suresi, 159. ayet)
(x) Âl-i İmrân suresi 159. ayetin tefsiri 📕 ve meali 🔊
(x) Fikriyat podcatlerden Âl-i İmrân suresini dinlemek için tıklayın
🔹İnsanların nezaket içerisinde olması onları bir düzen, doğru ve ihlâslı davranışlarla birbirine kenetler. Kişilerin temiz fıtratını gün yüzüne çıkarır.
PEYGAMBERİMİZİN HAYATINDAN NEZAKET ÖRNEKLERİ
🔹Peygamber Efendimizin (sav) hayatı ise pek çok şeyde olduğu gibi nezaket konusunda da en güzel örneği oluşturur. Kimseye hiçbir zaman kaba davranmamış, kötü muamelede bulunmamış, haksızlık etmemiş ve kötü bir söz sarf etmemiştir.
🔹 Yüce Allah, peygamberleri kullar arasından seçmiş ve onların örnek olması bakımından peygamberlere pek çok vasıf vermiştir. Böylece onların günlük yaşamda diğer bireylerle olan ilişkileri, aile içi yaşamlarında ya da mesleki hayatlarındaki tutumları, dini davranışları diğer insanlar için birer örnek teşkil etmiştir.
🔹 Allah, Kur'an-ı Kerim'de Resul-i Ekrem Efendimizi (sav) insanlara örnek olarak tanımlamış ve onun bu vasıfları ayette şöyle zikredilmiştir:
"İçinizden Allah'ın lutfuna ve âhiret gününe umut bağlayanlar, Allah'ı çokça ananlar için hiç şüphe yok ki, Resûlullah'ta güzel bir örneklik vardır."
(x) Ahzâb suresi 21. ayetin tefsiri 📕ve meali🔊
(x) 🔊 Ahzâb suresini dinlemek için tıklayın.
🔹Peygamber Efendimiz (sav) kendisine soru sorulduğu zaman en güzel şekilde cevap verirdi. İnsanlara son derece nazik davranır, iyilik yapıldığında teşekkür ederdi. "İnsanlara teşekkür etmeyen, Allah'a da şükredemez." (Tirmizi, Birr, 35; Ebu Davud, Edeb, 12) buyurarak Müslümanları da teşvik ederdi.
🔹 Enes bin Malik (ra), Peygamber Efendimizin (sav) yanında yetişen sahabilerden biriydi. Bundan dolayı insanlarla nasıl iletişime geçeceğini bizzat en güzel kaynaktan öğrendi. O'nun (sav) eşsiz nezaketini şöyle anlatır: "Allah Rasûlü yolda bir kimseye rastlayıp onunla konuştuğu zaman, o kimse dönüp gidinceye kadar mübarek yüzünü ondan çevirmezdi, önce kendisi dönüp gitmezdi. Birisiyle tokalaştığı zaman, karşısındaki elini çekinceye kadar o elini çekmezdi. Hiçbir zaman onun dizlerini, yanında oturan kişinin dizlerinin önünde görmedik."
🔹İnsanlara büyük değer veren yolda karşılaştığı kişilere selam verir ve dua ederdi. Kibirlenme, büyüklük göstermezdi. "Ey insanlar! Hepiniz ademdensiniz, adem ise topraktandır. İnsanlar tarağın dişleri gibi birbirine eşittir. Kimsenin diğerine takva dışında üstünlüğü yoktur" diyerek herkesin eşit haklara sahip olduğunu belirtirdi.
🔹 Sözün en güzeline ilk önce en yakınlarımız, ailemiz layıktır. Ömür boyu sevgi, huzur ve güvenin oluşması ancak böyle mümkün olur. Peygamber Efendimiz de bundan dolayı "Sizin en hayırlınız, ailesine karşı en hayırlı olanınızdır. Ben de aileme karşı en hayırlı olanınızım." (Tirmizî, Menâkıb, 63) buyurur.
🔹 Aile içinde huzur ve mutluluk, sağlıklı bir iletişimle kalıcı hale gelir. Resulullah (sav) "Allah'a ve ahiret gününe inanan ya hayır söylesin ya da sussun" (Ebû Dâvûd, Edeb, 122, 123) buyurarak müminlere daima hayrı dile getirmeyi ve hayırlı olanın peşinde koşmayı öğütler.
🔹 Peygamber Efendimiz kimsenin kusurunu yüzüne vurmazdı. Hz. Aişe (ra) şöyle bildirir: "Allah Rasulü (sav) ne, bir kimseyle ilgili bir şey (şikâyet) ulaştığında, 'falancaya ne oluyor da böyle söylüyor' demez, 'bazı kimselere ne oluyor da böyle söylüyorlar' derdi." (Ebû Davud, Edeb, 6)
➡ Bu hadis insanları kırmadan yapılan bir hatanın genel uyarıya dönüştürerek benzer hatayı işleyebileceklerin nasıl eğitililebileceği konusunda önemli ders verir. Toplum içerisinde görgü kuralları diğer adıyla "adab-ı muaşeret" olarak bilenen nezaket ölçüsüyle hareket etmek Peygamber Efendimizin (sav) tavsiye ettiği hususlardandı.
🔹 Peygamberimizin sevgili torunu Hz. Hüseyin, babası Hz. Ali'ye, meclisinde bulunan arkadaşlarına karşı Resulullah'ın (sav) nasıl davrandığını sorduğunda şu cevabı almıştır: "Allah Resulü (sav) her zaman güler yüzlü, yumuşak huylu ve alçak gönüllü idi. Asla kaba, katı kalpli, şarlatan, kötü sözlü, cedelci, kusur bulucu, değildi. Arzu etmediği şeyleri görmezlikten gelir, kendisinden beklentisi olan kimseleri hayal kırıklığına uğratmaz ve onları isteklerinden mahrum bırakmazdı. Kendini üç şeyden uzak tutardı: Tartışma, boşboğazlık ve malayani. İnsanlara karşı da şu üç şeyden sakınırdı: Hiç kimseyi kötülemez, ayıplamaz, gizliliklerine vakıf olmak istemezdi. Sadece sevabını umduğu (yararlı bulduğu) konularda konuşurdu. Hz. Peygamber konuşurken, meclisinde bulunan dinleyiciler, başlarının üzerine kuş konmuşçasına hiç kımıldamadan kulak kesilirlerdi. Sustuğunda ise onlar konuşur fakat huzurunda hiç çekişmezlerdi. Bir kimse konuşunca sonuna kadar hepsi onu dinlerdi. Hz. Peygamber'in yanında, onların hepsinin sözü, ilk önce konuşanın sözü gibi ilgi görürdü. Ashabın güldüklerine o da güler, onların şaşırdığı şeylere o da hayret ederdi. Yanına gelen gariplerin (bedevilerin) kaba saba konuşmaları ile pervasız sorularına/isteklerine sabrederdi. Bir isteği olan ihtiyaç sahibini gördüğünüzde talebini karşılayın buyururdu. Sadece, yapılan iyiliğe denk düşen övgüyü kabul eder ve haddi aşmadığı sürece hiç kimsenin sözünü kesmezdi. Aksi halde onu men ederek veya oradan kalkarak sözüne engel olurdu." (x) (Tirmizî, Şemâil, s.290-291, H. No: 352, Beyrut-1412.)
🔹Bir seyahatte Enceşe adlı bir hizmetkâr, tegannîde bulunarak develeri hızlandırmıştı. Bunun üzerine Resulullah (sav), hızlanan develer üstündeki hanımların zayıf vücutları incinebilir düşüncesiyle, zarif bir teşbihte bulunarak:
"Yâ Enceşe! Dikkat et, billurlar, kristaller kırılmasın!" buyurdu. (x) (Buhârî, Edeb, 95; Ahmed, III, 117)
🔹Peygamber Efendimiz (sav) düşmanına dahi nazik tavır gösterirdi. Bir gün yanına gelen bir Yahudi heyeti, selam veriyormuş gibi yaparak "es-sâmu aleykum" (ölüm üzerinize olsun) deyince, yanında bulunan Hz. Aişe (ra), "ve aleykümü's-sâmu ve'l-la'netü" (ölüm ve lanet sizin üzerinize olsun) diyerek karşılık verdi. Bunun üzerine Allah Resûlü (sav) "Yavaş ol ey Aişe! Allah her şeyde rıfkı (yumuşaklığı) sever." diyerek müdahale etti. "Dediklerini duymadın mı ya Resulallah?" diyen Hz. Aişe'ye (ra) Allah Resulü (sav) "Ben de onlara "ve aleyküm" (size de) dedim." buyurdu. (Buhârî, Edeb, 35)
🔹Resulullah, kadınları hor gören, kız çocuklarını gömen bir toplumu medenileştirerek örnek bir toplum haline getirdi.
MEDENİYETİMİZDE NEZAKET ÖRNEKLERİ
🔹 9. asırda yaşamış alimlerden olan Hatim, nezaketli insan modelini oluşturur. Feridüddin-i Attar'ın "Tezkiretü'l-Evliya" isimli kitabında naklettiğine göre bir kadın, bir şey sormak için Hatem'in yanına geldi. Kadın derdini anlatırken birden yelleniverdi ve utancından kıpkırmızı kesildi. Hatem kadının utandığını fark edince, "Kulağım ağır işitiyor, söylediklerini duymadım, yüksek sesle konuş" dedi. Hatem'in durumu fark etmediğini düşünen kadın derin bir oh çekerek rahatladı. İşitmesi normal olduğu halde, kadını o zor durumdan kurtarmak için böyle bir çare düşünen Hatem'in o günden itibaren, kadın ölene kadar on beş yıl sağır gibi davrandığı nakledilir. İşte bu nezaket âbidesi insan o zamandan bu yana "Hatemü'l-Esamm" (sağır Hatem) diye anılagelmiştir.
🔹 İslam ile yoğrulan medeniyetimizde de nezaket örnekleri mevcuttu. Osmanlı döneminde cami duvarlarına oyularak yapılan yardımlaşmanın gizliliğini esas alan "sadaka taşları", güven duygusunun pekiştiği "yitik taşları", at veya atlı araçlara binmeye kolaylaştıran "binek taşları" ve hamalların yol boyunca dinlenmesini sağlayan "mola taşları" ile medeniyetimizin zarafetini yansıtır.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.