Somut yaşantının odak noktası olarak alınması
Fenomenoloji kelimesi eski Yunancada ortaya çıkma manasına gelen “phainomenon” kelimesi ile öğretmek anlamına gelen logos kelimelerinin birleştirilmesi ile bir araya gelmiş bir kelimedir. Fenomenoloji kelimesi ilk olarak 20. yüzyılın ilk yarısında Edmund Husserl tarafından kullanılmıştır.
"Fenomenolojinin bir temel bilim, bir ilk felsefe (philosophia prima) olması, yapılması mümkün olan her felsefi kritik için temel hazırlaması, araştırmalarına hiçbir teori veya hipoteze dayanmadan başlamasını gerektirir. Bu nedenle o, kendi meşruluğunu kendi malzemesi ile sağlamak zorundadır."
Fenomenoloji kelimesini Türkçeye görüngübilim şeklinde çevirmek de mümkündür. Fenomenologlar, Türkçeye obje olarak da çevirebileceğimiz fenomenlerin alanını inceler. Burada söz konusu olan fenomenler duyularımıza hitap eden real ya da duyulara hitap etmeyen irreal fenomenler olabilir.
Görüngübilime göre ise Metafizik sahip olduğu önemini yitirmeye başlamıştır ve Fenomenolojinin asıl amacı normal somut yaşantıyı odak almak ve böylece ilerlemesini yavaşlama noktasına getirmiş felsefenin yeniden hızlanmasını sağlamak olarak açıklanmaktadır.
FENOMENOLOJİK FELSEFİ AKIMIN İLK ADIMI
Fenomenolojinin bir felsefe olarak görülüyor olmasının sebebi ise fenomeni betimlemek için kullandığı yöntem doğrultusunda yeni kavramlar ve kategoriler oluşturmasıdır.
Edmund Husserl çalışmaları sırasında sürekli olarak felsefeye yeni bir yön verme eğilimindedir ve ona göre felsefe her tür sonradan inşa edilmiş kurgusal bağıntıdan ayrı olarak kendini özsel olarak temellendirmektedir. Hegelciliğin etkisini yitirdiği ve Yeni Kantçılık etkisini felsefi yönelimlerde etkisini çok fazla arttırdığı bir dönemde Edmund Husserl felsefenin muhakkak yeni bir bakış açısına sahip olması gerektiğini düşünmekteydi. Metafizik spekülasyonlardan ve bilimci ön yargılardan arınmış yeni bir felsefi düşünce yapısı hayali kuran Husserl fenomenolojik felsefi akımın da ilk adımlarını atmıştır.
Bazı kaynaklarda bir felsefe olarak ele alınmak yerine bir yöntem olarak kullanılan fenomenoloji dolaysız olarak verilen fenomeni betimlemek için kullanılan bir yöntem olarak da açıklanabilir. Fenomenolojinin bir felsefe olarak görülüyor olmasının sebebi ise fenomeni betimlemek için kullandığı yöntem doğrultusunda yeni kavramlar ve kategoriler oluşturmasıdır. Bu özelliği ile fenomenolojiyi yeni bir felsefe akımı olarak görmek de mümkündür.
20. yüzyıl düşünürlerinden Heidegger, Sartre, Frankfurt Okulu'ndan Foucault felsefe eğitimleri esnasında fenomenoloji akımından güçlü bir şekilde etkilenmişlerdir. Husserl, felsefe konusunda şu değerli sözleri sarf eder: "Zaman ve mekâna bağlı olmayan, genel, ideal "objeler" (özler) vardır. Biz, bunları, fenomen olarak görünebilir, algılanabilir bir hale getirebiliriz. Bu özler, kesin ve genel geçer bir bilimin temelini oluştururlar. Böylece, felsefe de kesin bir bilim olur."
DİĞER FELSEFE AKIMLARI İLE BENZERLİK VE ÖZE GERİ DÖNÜŞ
Nesneyi öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkileri sırasında gördüğü, duyduğu ya da genel anlamı ile algıladığı aynı zamanda da deneyimlediği her şey olarak tanımlamaktadır.
Fenomenolojinin diğer felsefe akımlarına benzer yanları incelendiğinde konusu bakımından diğer felsefe akımlarına benzerlik gösterdiği görünmektedir. Fenomenoloji de diğer felsefe akımları gibi özne ve nesne ilişkisini konu alarak çalışmalarına devam eder. Pozitivizm ve ampirizm felsefeleri ile arasındaki benzerlik fenomenolojinin nesne kavramını ele alışında kendini göstermektedir. Fenomenolojide bu diğer iki felsefede olduğu gibi nesneyi öznenin dış dünya ile kurduğu ilişkileri sırasında gördüğü, duyduğu ya da genel anlamı ile algıladığı aynı zamanda da deneyimlediği her şey olarak tanımlamaktadır. Bu ortak özelliğe rağmen fenomenolojinin bu iki felsefe akımına karşı bir tutum halinde olduğu da bilinmektedir.
Fenomenoloji yöntemini çok kısaca açıklamak gerekirse "özlerin araştırılması" şeklinde açıklamak mümkündür. Burada bahsedilen sonuç ne olursa olsun çözümün araştırılması için öze geri dönmek gerektiğidir. Bu özelliği ile Fenomenoloji algının özünün tanımlanması olarak da açıklanabilir.
Fenomenolojik yöntemlerin diğer bir ortak noktası ise gerçekliğin kendisi şeklinde bir ifadeyi reddediyor olmalarıdır. Bunun açıklamasını yine öz üzerinden yapan fenomenoloji gerçeklik olarak algılanan her şeyin aslında özün gerçeklik algısı olduğunu söylemektedir. Bu neden ile fenomenolojiye göre genel bir gerçeklik değil sadece özün gerçekliğinden bahsetmek mümkündür.
Kaynakça
Öktem, Ülker; Fenomenoloji ve Edmund Husserl'de Apaçıklık (evidenz) Problemi, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Dergisi 45,1 (2005) 27-55.
Yasal Uyarı: Yayınlanan köşe yazısı/haberin tüm hakları Turkuvaz Medya Grubu'na aittir. Kaynak gösterilse dahi köşe yazısı/haberin tamamı özel izin alınmadan kullanılamaz.
Ancak alıntılanan köşe yazısı/haberin bir bölümü, alıntılanan habere aktif link verilerek kullanılabilir. Ayrıntılar için lütfen tıklayın.