Arama

Eskinin hiç eskimeyen adı: Radyo

Yorucu bir gün sonunda trafiğin, kalabalığın, gürültünün ardından kulaklarınıza gelen ahenkli bir sesle mutlu olmayı başarabilen insanlardan mısınız? Evetse, siz eskinin hiç eskimeyen adı radyoya daha çok sarılmalısınız. Radyo demek eskinin lügatinde samimiyet kelimesinin karşılığını verir. UNESCO da bu samimiyetin gücüne dayanarak 13 Şubat’ı “Dünya Radyo Günü” ilan etmiş ve radyonun dünyanın en yaygın kullanılan kitle iletişim aracı olarak varlığını sürdürmesine bir nebze de olsa olanak sağlamış…

Eskinin hiç eskimeyen adı: Radyo
Yayınlanma Tarihi: 14.2.2018 00:00:00 Güncelleme Tarihi: 14.02.2018 12:07

2011 yılından itibaren, 13 Şubat olarak belirlenen Dünya Radyo Günü'nün yedinci yılını ve radyo yayıncılarının emek ve başarılarını kutluyoruz…

DÜNYADAKİ EVLERİN YÜZDE 75'İ RADYO SAHİBİ

Radyo, günümüzde gezegenin nüfusunun yüzde 95'ine ulaşabilme yetisiyle, dünyanın en yaygın kullanılan kitle iletişim aracı olarak varlığını sürdürmeye devam ediyor. Eğitimin, toplumsal tartışmanın, düşünce özgürlüğünün taşıyıcısı ve aynı şekilde, doğal afet zamanlarda bilginin hayati kaynağı olarak, radyoyu kutlamak amacı ile UNESCO, 13 Şubat'ı Dünya Radyo Günü ilan etti.

Teknolojik olarak nispeten basit ve masrafsız olan radyo, merkezden uzak ve dışlanmış topluluklara daha kolay ulaşabiliyor. Uluslararası Telekomünikasyon Birliği'ne göre, dünyadaki evlerin yüzde 75'i radyo sahibi. Ayrıca, haberlere ulaşmak ve iletişim kurmak için geniş bant bağlantı kullananların sayısı her geçen gün artıyor.

RADYO TARİHÇESİNE BAKARSAK…

İtalyan kâşif Guglielmo Marconi radyonun babası olarak kabul edilir. İngiliz bilim adamı James Maxwell 1865 yılında elektronik olarak üretilen radyo dalgalarının yayılma teorisini kurmuş ve Alman fizikçisi Heinrich Hertz, 1888 yılında Maxwell'İn teorisini pratik olarak gerçekleştirerek bu konuda öncülük etmişlerdir.

Marconi ile birlikte 1898 yılında ilk radyo resmen doğmuş oldu. İlk kullanımı gemiden sahile haberleşme içindi. 1923 yılında yüksek frekans radyo dalgalarının iyonosfere çarparak dünyaya döndüğü ispatlanınca radyo, deniz aşırı haberleşme de dâhil olmak üzere hızla yaygınlaştı.

İLK KEŞİF 3 S

Marconi bir gemide geliştirdiği radyo ile kıyıda bulunan hizmetçisine kablosuz telgraf aracılığıyla 3 tane S harfi yolladı. Mignani'nin asistanı da sinyali aldığı zaman ateş edecekti. Marconi 3 S'i yollama komutunu verdiğinde yeryüzünde ilk defa radyo dalgaları yayıldı, 3 S uzayda dolaştı, dolaştı ve alıcıya ulaştı. Alıcıya ulaştığını gören hizmetçi Mignani tetiği çekti. Deney başarılıydı. Böylelikle ilk radyo da pratik olarak çalışmış oldu.

TİTANİC FACİASI VE RADYONUN ÖNEMİ

1912 yılında yaşanan ve "Titanic faciası" olarak bilinen deniz kazası, gemilerde kullanılan iletişim sistemlerinin önemini ortaya çıkardı. Bir dönemin uygarlık simgesi olarak sunulan Titanic'in batışında telsiz sistemlerinin verimsiz kullanımına ilişkin savlar, denizcilik sektörü için radyo dalgalarının anlamını gözler önüne serdi.

Titanic'in battığı gece, buz dağına çarpmadan hemen önce, SS Amerika adlı geminin çevredeki buz dağına karşı gemileri uyarmasına rağmen, bu bilgiler Titanic'in kaptan köşküne ulaşamadı. Çarpışmanın hemen ardından Titanic'in gönderdiği imdat mesajları ise, çok yakın bir mesafede seyreden SS Kaliforniya adlı geminin telsiz operatörü uyuduğu için ulaşamadı. Titanic'te bulunan insanlar, okyanusun soğuk sularında hayatını kaybetti. İşin ilginç yanı ise, yaşanan bu facianın Marconi'nin ilk kıtalararası radyo sinyallerini gönderdiği bölgede, yani New Foundland'da gerçekleşmesiydi…

RADYONUN KİTLE İLETİŞİM ARACINA DÖNÜŞMESİ

Önceleri telsiz olarak adlandırılan radyonun bir kitle iletişim aracına dönüşmesi, halka radyo sinyalleri aracılığıyla iletiler gönderme düşüncesiyle başlar. Radyo alıcılarının satılması için radyo yayınlarının yapılması ve halkın ilgisini çekecek programların üretilmesi gerekiyordu. Bu noktada iki olgu öne çıktı. Bunlardan ilki, bir kitle yaratabilecek kadar çok radyo alıcısı üretmek ve bu radyoları tüketicilerin alabilmelerini sağlamak. İkincisi ise, radyo iletilerini düzenli ve sürekli bir biçime sokarak, radyo yayınları haline dönüştürebilmek.

Westinghouse Şirketi, Amerika'daki ilk radyo programı yayınlarını başlatarak, radyo alıcılarını pazara sürmeyi gerçekleştiren ilk firma olmayı başardı. 1923 yılına gelindiğinde Amerika'da yayın yapan radyo istasyonlarının sayısı altı yüzü buluyordu. 1927 yılında ise, RCA Şirketi, ilk network olan National Broadcasting Company, yani NBC'yi kurdu. NBC'nin radyo dünyasına girmesiyle birlikte, radyo yayıncılığı daha önce basın sektörünün yaşadığı bir sorunla karşılaştı. Bu sorun, bir radyo istasyonunun yayınlarını sürdürebilmesi için gerekli ticari gelirin elde edilmesiydi. Radyo istasyonları da basındaki ticari yapılanmayı örnek aldı ve basında reklam sektöründen sonra, radyo reklam sektörü oluşmaya başladı. Bu süreç radyo istasyonları için kaçınılmaz olmuştu. İstasyonların dinleyici sayısını arttırmak için birtakım çalışmalar gerçekleştirildi:


Bunlardan ilki radyo alıcısı fiyatlarını daha aşağıya çekecek yeni ve ucuz teknolojiler geliştirmek, diğeri ise radyo yayınlarının kalitesini artırmak amacıyla program içeriği üreten gruplara destek vermek.

RADYONUN GÜCÜ: Orson Welles'in "Dünyalar Savaşı"

1938'de 27 milyon Amerikalı ailesinin radyosu vardı. Dinleyicilerin çoğunluğu çeşitli gösteri kanalı olan NBC'yi dinliyordu. CBS (yüzde 3'lük bir dinleme oranına sahip) de, Orson Welles'in yönetmenlik yaptığı Mercury Theatre'a anten kurmuştu.

CBS, 30 Ekim 1938'de saat 20 sularında Welles'in Dünya Savaşı'nı yayınladı. CBS'nin yayını sürerken, NBC, kötü bir kahve markasının reklamını girdi ve yaklaşık 6 milyon dinleyici bir anda CBS'ye geçti. Korkunç bir panik dalgası birden ABD'yi sardı. Polis CBS stüdyolarını kuşattı, sokaklara çılgın bir kalabalık yayıldı. Amerika sokaklarında yüz binlerce kişilik yoğun bir göç başladı.

1973'de aynı türden bir yayın Belçika'nın altını üstüne getirdi. Bir kurgu minyatürleştirilmiş atom bombalı saldırıları duyurmuştu. 1985'te nükleer savaşa ilişkin bir kurgu film, Finlandiya'yı 1938'de ABD'ninkine benzer bir paniğe soktu…

RADYO YAYINCILIĞININ YAPILANMASI

Dönemin radyo yayınlarındaki gelişmeler aslında ülkelerin siyasal ve ekonomik yapılanmalarına göre belirli farklılıklar da gösteriyordu. Radyo yayıncılığının yapılanmasında 3 farklı model ortaya çıktı.

Bunlardan ilki yayınların bütünüyle devletlere bağlı kurum ve kuruluşlar tarafından yapıldığı tam devletçi model. İkincisinde ise radyo yayınları devlet ve özel sermaye ortaklığında gelişir ya da devlete bağlı bir özerk kurum tarafından yayınlar yapılır. Üçüncü modelde ise radyo yayınları bütünüyle ticari sermayeye bırakılır ve devlet bu modelde sadece düzenleyici ya da denetleyici bir görev üstlenir.

BBC NEDEN TARAFSIZMIŞ GİBİ GÖSTERİLİYORDU?

Amerika Birleşik Devletleri'nde daha çok ticari radyoların gelişimi gözlenirken, bazı Avrupa ülkeleri ise radyonun ticari yapılanmasını sınırlayacak yaptırımlar uygulandı. Örneğin İngiltere'de BBC istasyonu, devlete bağlı bir özerk bir yapılanmada yayın yapmasına rağmen, demokrasiyi koruma ve kamu yararını gözetme amacıyla tam bağımsızlığı hedef edindi. Günümüzde bağımsız ve tarafsız yayıncılığın örnek medya kuruluşu olarak BBC'nin gösterilmesinin nedeni, aslında bu kanalın radyo çağındaki genel tutumuna dayanır. Lüksemburg radyosu ise dönemin diğer radyolarına göre faklı bir çizgi yakalamıştı. Radyo yayınlarını önce vergi yoluyla finanse eden bu ülke, daha sonra reklama izin verildiğinde gizli reklamı yasaklayarak, sadece ücretli ilanlara izin verdi.

Fransa ve Belçika'da ise kamusal ve özel radyo yayıncılığını bir araya getiren bir yasal düzenleme gerçekleştirildi. Ticari olarak "en hızlı büyüyen radyo sektörü" Amerika Birleşik Devletleri'nde gözlendi. Bu ülkede, radyo istasyonları sadece sayısal olarak artmakla kalmamış, aynı zamanda radyo alıcılarının üretimi ve pazarlanmasında da önemli gelişmeler sergilenmişti. Türkiye'de ise 90'lı yılların ortalarına kadar radyo ve televizyon yayını yapma hakkı sadece devlet tekelindeydi. Ancak 1994 yılında gerçekleştirilen düzenlemelerle özel radyo ve televizyon yayıncılığı yasal bir konuma oturdu.

TÜRKİYE'DEKİ İLK RADYO YAYINLARI

Türkiye'de radyo yayınlarının tarihi 1927 yılına kadar dayanır. 1927 yılında Türkiye Telefon Telsiz Anonim Şirketi (TTTAŞ) tarafından yapılan denemeler Türkiye'de gerçekleştirilen ilk radyo iletişimi olarak kabul edilir. TTTAŞ'nin yaptığı bu deneme yayınları henüz kimsede radyo alıcısı olmadığından her akşam postane binasının kapısının üzerine yerleştirilen hoparlör aracılığı ile halka duyurulur. Kâr amacı güden bir şirket olarak devlet desteği ile kurulmuş olan TTTAŞ yaklaşık on yıllık bir sürede radyo yayıncılığına önemli bir ivme kazandıramaz. Bir bakıma, Türkiye'ye radyonun gelişi, 1927 yılı göz önüne alındığında hiç de geç sayılamaz. Fakat daha sonra yaşanan duraksama dönemi, radyonun Türkiye'deki gelişimini yavaşlatan bir süreç olarak göze çarpmaktadır. 1936 yılında ise radyo yayını yapma izni bir devlet kurumu olan Posta Telgraf Telefon İşletmesine (PTT) devredilir.

6 Mayıs 1927 tarihinde İstanbul Sirkeci'de Büyük Postane'nin stüdyoya dönüştürülen üst katından ilk anons yapılır. Bazı kaynaklarda anons sahibi olarak Eşref Şefik ve Sadullah Gazi Evranosoğlu isimleri geçse de asıl sesin sahibinin kim olduğu kesin olarak bilinmiyor.

Bu gelişme radyo yayınlarının doğrudan devlet kontrolü altına geçmesi açısından, Türk yayıncılık tarihinde önem taşır. Çünkü 1936 yılına kadar Türkiye'deki radyo yayınlarını gerçekleştiren TTTAŞ, bir devlet teşekkülü değil, özel sermaye ortaklığıyla kurulmuştu. 1940 yılında ise Türkiye'deki radyo yayınları izni T.C. Başbakanlığına bağlı olan Matbuat Umum Müdürlüğüne devredildi. 1946 yılına kadar süren bu dönem, radyo yayınlarının 1946 yılında Basın-Yayın ve Turizm Genel Müdürlüğünce yapılmaya başlamasına dek sürdü.

60'lı yıllarda, Ankara, Adana, Antalya ve Gaziantep illerine kurulan vericilerle yayın bölgesi daha da genişletildi. 1961 yılında ülkemizde iki milyona yakın radyo alıcısı varken, bu rakam 1980 yılında dört buçuk milyona ulaştı. 1964 yılında yayın yetkisi, TRT yani Türkiye Radyo ve Televizyon Kurumu'na aktarıldı ve TRT, tarafsız radyo yayınları yapmakla görevlendirildi.

Türkiye'nin radyo ile tanışma tarihleri:

1964'te Van, 1967'de Erzurum, 1968'de ise Çukurova Radyoları yayın hayatına adım atar. 9 Eylül 1974'te Ankara, İstanbul, İzmir, Erzurum, Diyarbakır, Antalya ve Çukurova radyolarının katılımıyla TRT 1 postası oluşturulur ve 24 saat kesintisiz yayın başlar. 1 Ocak 1975'te ise TRT2 ve TRT3 yayın hayatına merhaba der. TRT1'de müzik, eğitim, haber, reklâm, eğlence, drama programları; TRT 2'de eğitim-kültür, drama, haber, müzik programları; TRT3´de çok sesli müzik ve eğitici müzik programları yayınlanır.

ÖZEL RADYO YAYINLARI

Ülkemizde radyo yayın izni uzun süre sadece TRT'ye tanınmış, 20 Kasım 1994'te gerçekleştirilen anayasa değişikliği ile özel radyo ve televizyon yayınlarının yapılabilmesi olanağı sağlanmıştır. Fakat Türkiye'de yayıncılık üzerinde 64 yıl süren, devlet tekeli, diğer ülkelerde radyonun televizyona karşı yaşadığı gerilemenin gecikmesine neden oldu. Yetmişlerin başlarında toplumun büyük çoğunluğunda televizyon yoktu ve radyo 1970'li yılların sonuna kadar, dönemin hâkim kitle iletişim aracıydı. Oysa birçok Avrupa ülkesi o yıllarda renkli televizyon yayınlarına bile başlamıştı. Bu nedenle, televizyonun ülkemizde geç yaygınlaşması radyo için bir avantaj sağladı. Avrupa ve Amerika'nın 1930'lu yıllarda başlayıp, 1950'li yılların sonlarına kadar yaşadığı radyo çağı, ülkemizde 70'li yılların ortalarına dek sürdü. 1980 yılına gelindiğinde ise TRT'nin radyo yayınları ülkenin yüzde 90'ına ulaştı.

Doksanlı yılların başlarında ise yasal bir zemini olmamasına rağmen özel radyo ve televizyon yayınları fiilen başladı ve yaklaşık 4 yıl Türkiye'de yasal olmayan yayınlar dönemi yaşandı. Bu dönem içinde birçok radyo özel kanalı kuruldu ve bu radyo kanalları herhangi bir denetime maruz kalmadılar. Bu kanalların yayınlarını düzenleyecek herhangi bir yasanın oluşturulamaması, özel radyoların denetimini de imkânsız kılmıştı. Ancak 13 Nisan 1994 yılında kabul edilen 3984 sayılı Radyo ve Televizyonların Kuruluş ve Yayınları Hakkında Kanun ile birlikte, Türkiye'deki özel radyo ve televizyon yayıncılığı yasal konuma kavuştu. Bu yasayla birlikte yayınların düzenlenmesi ve denetlenmesi yine bu yasaya dayanarak kurulan Radyo Televizyon Üst Kurulu'na devredildi.

Bu gelişmeyle birlikte, artık günümüzde yerel ve ulusal yayın yapan yüzlerce radyo kanalı ortaya çıktı, tematik radyo istasyonları hızla kuruldu ve tüm istasyonlar Radyo ve Televizyon Üst Kurulu tarafından denetlenmeye başlandı. Radyo ve Televizyon Üst Kurulu'nun 2006 Yılı faaliyetleri Hakkında Rapor'una göre, 36'sı ulusal, 102'si bölgesel ve 9522'si yerel olmak üzere, 2006 yılında Türkiye'de toplam 1090 lisanslı karasal FM radyo istasyonu bulunuyordu.

2001 yılında kurulmuş olan Radyo Televizyon Yayıncıları Meslek Birliği (RATEM) sektör raporunun 2016 verilerine göre, günümüzde 34 ulusal, 83 bölgesel ve 839 yerel olmak üzere toplam 956 yayında olan radyo bulunuyor.

İLK DİNİ YAYINLAR

Türkiye'de Dini Radyo Yayıncılığının Gelişimi

Dini programların artan ağırlığına ve dini radyo-televizyon kuruluşlarının artan sayısına ek olarak Türkiye'de kamu hizmeti yayıncı kuruluşu olarak yayın yapan TRT ile Diyanet İşleri Başkanlığı'nın ortaklığında, 2013 yılında Diyanet Radyo, 2015 yılında ise Diyanet Kuran Radyo yayın hayatına başladı. Aynı şekilde 2012 yılında başlayan bir yıllık test yayınının ardından 2013 yılında, TRT Diyanet televizyon kanalı düzenli yayınlarına başladı.

Radyoda ilk Kur'an okuma yayını

Radyoda Kur'an okunmasına ilişkin haber şöyle yayınlanmıştı:

"Ankara ve İstanbul radyolarında haftada birkaç plakla Kur'an okunmasına karar verilmiştir. Bazı Müslüman memleketlerinde olduğu gibi, memleketimizde de radyoda Kur'an okunması için hükümete yapılan teşebbüsler neticesinde bu karar alınmıştır. Diyanet İşleri Başkanlığı ve Basın Yayın Umum Müdürlüğündeki hazırlıklar bitmiştir. Diyanet İşleri Başkanı Hamdi Akseki Ankara'da beraberinde Hafız Ali Osman ve Hisar Camii İmamı Hafız Ali olduğu halde Ankara Radyosu'na gitmiş ve ilk defa Kur'an'ın plağa alınması hazırlıklarında bulunmuştur. Diğer taraftan İstanbul'un tanınmış hafızları da Ankara'ya davet edilerek sesleri alınmıştır."

Hazırlıklar bitmiştir, sesleri alınmıştır gibi kesin ifadelere rağmen yayın 4 hafta sonra başlayabilmiş, 18 Ağustos 1950'de Cuma Ankara Radyosu'nda sabah program akışına girmiştir. Akış ise şöyledir:

7:30 Açılış, Memleket Saat Ayarı ve Program
7:35 Kur'an-ı Kerim (Plaktan)
7:45 Haberler
8:00 Müzik; saz sesleri (…)

İlk dini yayın haftada bir gün, Cuma günleri toplam on dakika şeklinde sadece Ankara Radyosu'nda yayınlanmaktaydı.

TÜRKİYE'NİN RADYOLARI TEK ÇATI ALTINDA

Türkiye'nin en büyük ve en köklü medya grubu Turkuvaz Medya, yakın bir zamanda radyonun dijital halini "Turkuvaz Radyolar" adı altında topladı. Toplumun tümünü kucaklayan altı farklı radyosu ile Turkuvaz Radyolar, günün 24 saati, haftanın 7 günü yayın hayatını sürdürmeye devam ediyor.

Türkiye'nin radyosu Radyo Turkuvaz, 4 yıl önce ara verdiği karasal yayın hayatına geri döndü. 1 Ocak 2018 tarihi itibariyle tüm Türkiye'de 24 saat canlı yayında dinleyicisiyle buluşan Radyo Turkuvaz böylece daha geniş kitlelere ulaşma hedefinde. Başarılı radyocu Füsun Alkan, Radyo Turkuvaz'ın yayın ve müzik koordinatörlüğünü üstlenirken, aynı zamanda 'Gönül Dostu Füsun' programıyla da dinleyicilerine sesleniyor. Ayhan Güngör (Hopdedik Ayhan), Utku Erdoğan, Ferhat Hakan, Uğur Eracil ve Erdem Durmuş gibi tecrübeli isimler de Radyo Turkuvaz kadrosunda yer alıyor. Yayınlarına dijital ortamda da devam edecek olan Radyo Turkuvaz, İstanbul'da 93.5, Ankara'da 90.2, İzmir'de 101.0 frekanslarında yayın hayatına devam ediyor.

Radyo Turkuvaz'ı dinlemek için tıklayın...

HUZURUN TEK ADRESİ VAV RADYO

Sabah Gazetesi, Takvim Gazetesi, Atv, A Haber gibi önemli medya kuruluşlarını bünyesinde bulunduran Turkuvaz Medya Grubu, Vav Radyo'yu 2016 yılı itibariyle yayın hayatına geçirdi. Radyonun yayın merkezi İstanbul. Şu an İstanbul'da 105.2 ve Ankara'da 101.3 frekansından ve internetten yayın yapıyor.

Vav Radyo'yu buradan dinleyebilirsiniz...

Huzurun tek adresi Vav Radyo'da kulaktan kalbe giden yol çizilirken, hayata ve insana dair her şeyi bu radyoda bulmanız mümkün. Kuran-ı Kerim meali, Hz. Muhammed'in hayatı, Kuran'dan kıssalar, Ashab-ı Kiram'dan örnekler, büyük İslam âlimlerinin kısa hikâyeleri ve sağlam kaynaklardan temel İslami bilgiler gibi önemli dinletiler, dinleyenlere ulaştırılmaya devam ediliyor. Alanında yetkin isimlerin konuk olduğu programlarda tarih, düşünce ve hayata dair hoş sohbetler de dinleyiciler ile buluşturuluyor. Gönül kapımızı aralayan ilahiler ile de kulaktan kalbe bir yolculuğa götürüyor. Nostaljik bir alışkanlığı da gün yüzüne çıkaran Vav Radyo, radyo tiyatrosunu yayın akışına ekleyerek, günümüzde yaşatmaya devam ediyor. Karasal yayınla evde, işyerinde, aracınızda rahatça dinleyeceğiniz radyonuza; cep telefonu ve tabletinize indireceğiniz akıllı telefon uygulaması ile kolayca erişmeniz mümkün.

Vav Radyo tüm şehirler frekans bilgileri...

Bunların yanı sıra sporun keyif ve heyecanına A Spor Radyo sayesinde kesintisiz ulaşabilmek mümkün. Romantizmden vazgeçemeyenler içinse Turkuvaz Romantik'te, hem en güzel aşk şarkıları hem de hasretin - ayrılıkların eşsiz besteleri dinleyicilerle buluşuyor. Müziğin devlerinin unutulmaz, zamansız ve hiçbir zaman eskimeyen eşsiz besteleri içinse Turkuvaz Efsane var.

Turkuvaz Radyolar ulaşmak için tıklayınız...

FİKRİYAT

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN