İstanbul'un meşhur memba suları
Çırçır, Karakulak, Şifa suyu, Hünkâr suyu, Taşdelen, Sırmakeş… Bu isimler size hiç tanıdık geliyor mu? Sizler için, bir rahmet mucizesi olarak İstanbul'un memba sularının tarihini derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Boğaz yönündeki bir ağacın altından çıkmaktaydı.
İstanbul'un Anadolu yakasında zengin su membaları olan Çamlıca Suları, Büyük Çamlıca ve Küçük Çamlıca eteklerinden ve vâdîlerindeki tabakalardan toplanır. 1461 senesinde Fâtih tarafından akıtıldığı söylenen Büyük Çamlıca Suyu'nun kaynağı, Büyük Çamlıca tepesinin eteğinde, Boğaz yönündeki bir ağacın altından çıkmaktaydı. Bu memba, Yusuf İzzettin Köşkü'nün bahçe kapısı önündeydi.
Küçük Çamlıca Suyu ise Küçük Çamlıca tepesinin Büyük Çamlıca'ya bakan güney yamacından çıkardı. Bu su, önce IV. Mehmed (1648-1687) tarafından yaptırılan çeşmeden, sonra da Sultan Abdülmecid (1839-1861) tarafından bugün olmayan Hünkâr Köşkü bahçesinden geçirilerek Küçük Çamlıca çeşmesinden akıtılmıştı. Zengin konaklarında misâfirlere ikram edilen buzlu şerbetler bu suyla yapılırdı. Mehmed Hafid Efendi, bu suyun idrar söktürücü ve sindirimi kolay, hafif bir su olduğunu yazar.
Çamlıca Sularıyla Üsküdar ve civarının su ihtiyacı karşılanmış, çeşme ve sebillerin suyu sağlanmıştı. Çamlıca Sularıyla birleşen çeşitli su katmanları olup bunlar farklı isimlerle anılırdı. Çamlıca tarafındaki Tomruk, Şekerkaya, Tiryal Hâtun, Kısıklı ve Ömer Efendi Suları, çeşitli yollarla câmi, sebil, tekke gibi vakıf kuruluşlara ulaştırılırdı. İçerenköy tarafında Merdiven Köyü ile Karaman Çiftliği civârında akan Sazlıdere yanından çıkan kaynaklardan gelen sular, üstü kapalı ufak bir havuzda toplanır; buradan çıkan su, civardan gelen katma suları alarak dolduktan sonra Küçük Çamlıca tepesinin güney eteklerinden gelerek Acıbadem, Nuhkuyusu, Duvardibi, Paşakapısı ve Doğancılar civârındaki çeşmelerden akıtılırdı. Zamanla suyollarının çoğu harap olarak kayboldu.Z Dergisi, İstanbul'un Kaynak Sularından Hâtıralar: Halûk Perk Koleksiyonu İçme Suyu Pul ve Mühürleri
Suyun özelliği çam suyu olmasıydı
İstanbul'un Anadolu yakasında eski ve yeni iki Kayış Dağı Suyu vardır. Asıl eski kaynak suyu, Kayış Dağı'nın şehre bakan batı ciheti eteklerinden çıkardı. Kayış Dağı'ndan çıkan bu suyun özelliği çam suyu olmasıydı, yâni yağmur suyu çamların altından süzülerek kaynaklardan fışkırmaktaydı. Evliyâ Çelebi, Kayış Pınarı'nın ağaçlar içinde tatlı bir hayat suyu olduğunu söyler. Sultan III. Ahmed'in sadrâzamı Nevşehirli Ibrahim Paşa, Kayış Dağı eteklerinden bulduğu üç su kaynağını Kadıköy ve Üsküdar ile Kavak-Bağdat ve Şerefâbad kasırlarına akıttırmıştı. Vakıf suları şehremânetine geçtikten sonra Ibrahim Paşa'nın adı unutuldu. Kayış Pınarı'nın yanındaki av kasrından ve biraz ilerisindeki sultan çiftliğinden eser kalmamıştır. Eski Kayış Dağı suyunun bulunduğu yaşlı çamların yerini çalılar kaplamıştır.20 Mehmed Hafid Efendi, bu suyun idrar söktürücü sulardan olduğunu ileri sürmüştür.
Kayış Dağı'nın kaynak suları, katma sularla beslenerek çevredeki ve uzaktaki birçok semte (Erenköy, Içerenköy, Başıbüyük, Maltepe, Bostancı, Yeditepe, Ferhatpaşa, Üsküdar vd) ve kırk kadar çeşmeye ulaştırılmıştı. 1926'da dağın sağında ve solundaki sular toplanarak "Kayış Dağı Suyu" adıyla Kadıköy'e kadar akıtıldı. 1965 yılında eski isâle (akıtma) hattı yenilenerek İçerenköy, Kozyatağı ve Kadıköy semtindeki halk çeşmesine su verildi. Günümüzde bu çeşmelerin neredeyse hiçbirinden artık su akmıyor.