Osmanlı'nın manevi kurucusu Dursun Fakih kimdir?
Osmanlı, 600 yıl dünyaya hükmederek dev bir imparatorluk oluşturdu. Söğüt'te başlayan tarihi yolculuk, üç kıtaya yayıldı. Bu imparatorluğun manevi kurucularından biri olan Dursun Fakih, devletin istiklal alameti sayılan hutbeyi okudu. Osman Gazi ile birlikte gazalara katılan alim, Osmanlı'nın ilk kadısıydı. Şeyh Edebali'nin talebesi ve damadı olan Dursun Fakih, Anadolu'da birliğinin oluşmasına hizmet etti. Dursun Fakih'in hayatı hakkında bilmeniz gerekenleri derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Osman Bey, fethettiği yerleri beşe böldü ve Bilecik'i Şeyh Edebali'nin idaresine bıraktı. Bilecik'te kalan Dursun Fakih, Edebali'nin vefatından sonra fetva işlerini yürüttü. Kadı olarak atanan Dursun Fakih, dini malumatı özellikle de İslam hukukuna dair bilgileri oldukça iyiydi.
Böylece Dursun Fakih, Osmanlı tarihinin ilk kadısı, yani hakimi oldu. Kadı, hukuku ve idari örgütlenmeyi temsil ederdi.
Osmanlı Devleti zamanında adalete fazla önem verilir ve sistemin temelinin adalet olduğuna inanılırdı. Bu yüzden kadılar, bağımsız olarak görev yaparlardı. Kadının hükmü olmadan kimse cezalandırılamadığı gibi, vergi toplanması, tahrir yapılması gibi idari tasarruflar da kadının bilgisi olmadan gerçekleştirilemezdi. Padişahlar bile mahkemelere ve kadılara karışamazlardı. Mahkemeler gerektiğinde padişah karşısında halkın haklarını korurdu. Kanunlar padişahın da üstündeydi.
Prof. Dr. Halil İnalcık, fıkıh okumuş Edebali ve Dursun Fakıh'ın, Osmanlı uç gazi beylerinin danışmanları olduğunu söyler. Özellikle Orhan Gazi'nin devlet işlerinde, divan ve askeri teşkilatını kurumlaştırırken Şeyh Edebali'ye danışması dikkat çeker. Prof. İnalcık, Dursun Fakih'in yaşadığı çevre hakkında şöyle bir tespitte bulunur:
"Savaş, şeyhlerin desteklediği gazi liderler etrafında, çoğu zaman bu liderlerin adını taşıyan grupların teşekkülünü sağlar. Gaziler, başarı gösteren ünlü liderler, beyler, etraflarına toplanırlar, onun bayrağı altına koşarlar... Uç hayatı büyük tehlikelerle dolu olup şahsi teşebbüsü ister. Zira serhaddın öte tarafında aynı ruhla hareket eden Hristiyan serhad teşkilatı, batı ucunda Bizanslı akritai vardır. Etnik bakımdan uç cemiyeti çok karışıktır. Buraya hareket kabiliyeti büyük göçebelerle merkezden kaçan siyasi muhalifler, rafızîler, maceracılar kaçıp sığınmışlardır. Hinterlandda hakim muhafazakâr yüksek medeniyet şekilleri (teoloji, saray edebiyatı, şer'i hukuk) karşısında uçta mistik ve eklektik henüz kalıplaşmamış bir haklı kültürü (rafızi tarikatlar, mistik ve epik bir edebiyat, örfi ve milli hukuk) hakimdir."
Prof. Dr. Halil İnalcık, Osmanlı Devleti'nin kuruluş döneminde fakihlerin önemine ve devlet yönetimindeki fonksiyonlarını şöyle belirtir: "Osman bir bölgeyi ele geçirdikten sonra bu ülkeyi nasıl örgütleyeceğini, dini kuralları fakılardan sormaktadır… İleri gelen fakılar, Sünnî İslâm hukukunu bilen insanlar olarak idarede önemli rol oynamışlardır… Osman Gazi zamanında İslâm hukukunu bilen kişilerle devlet kuran bey arasında sıkı ilişkiler, vakfiyeleri yazan bir çeşit bürokrat vardı. Beyliği teşkilâtlandırma, sosyal hayatı düzenleme bakımından bu fakılar ve ahiler son derece önemli bir rol oynamışlardır. Din adamlarının ilk dönemlerde devletin örgütlenmesi ve beylere danışmanlık yapmış olmaları, ilk vezirlerin de onlar arasından seçilmiş olması olayını açıklar.
Dursun Fakih, Anadolu'da milli birlik ve kültür birliğinin oluşmasına hizmet etti. Zamanında çok temiz ve hakkında çok iyi zanlar beslenen büyük bir insandı.
Yunus Emre, Âşık Paşa ve Gülşehrî ile aynı çağda yaşayan Dursun Fakih, kadılığı ve hatipliği dışında Osmanlı'nın ilk şairlerinden biriydi.
Bilinen tek eseri Gazavatnamesinde, Hz. Peygamber'in başta Hz. Ali olmak üzere Halid b. Velid ve diğer sahabeler ile birlikte, puta tapan Benî Pinhân kabilesinin reisi Mukaffa'a karşı giriştiği savaşları anlattı.