Osmanlı Tarihinde Efsaneler ve Gerçekler, Halil İnalcık
Osmanlı tarihinin kaynaklarında birçok abartılmış olay ve efsanevi şahsiyet olması nedeniyle, okurların aklında, "Kaynakları bile böyleyse, biz kendi tarihimizi nasıl öğreneceğiz?" sorusu muhtemel olarak yer alacaktır. İşte bu soruya cevap verebilmek adına Halil İnalcık, özel olarak araştırdığı 18 konuya özel bir dosya hazırladı ve "Osmanlılar ne zaman bağımsız bir devlet haline geldi? Hayme Ana efsanesi nasıl doğdu? İstanbul'un kuşatmasındaki en kritik üç gün hangisi?" gibi soruların cevabını verdi.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Kuşatmada 20-22 Nisan'daki deniz savaşı ve Haliç'e Osmanlı donanmasının karadan indirilmesi fetihte sona götüren kesin bir aşamadır. Şimdiye kadar yazılıp çizilenlerde Osmanlı karargahındaki bu iktidar mücadelesinin sonuç üzerindeki kesin etkisi gereğince tartışılmamıştır. Bu makalede, 20-22 Nisan'da bu mücadelenin doruk noktasına çıktığını, genç Sultanın azim ve kararının fetihteki kesin rolü ayrıntılı olarak inceleniyor.
Boğazların Türkiye, Avrupa ve Ortadoğu için stratejik önemi açıktır. Buraları tutan devlet, büyük devlet olmak zorundadır. Kitabın bu bölümünde Boğazlardaki tehdit, Rusya'nın planları gibi önemli strateji konular yer alıyor. Boğazlar ve İstanbul, Doğu Roma İmparatorluğu'nun bin yıllık candamarı, Konstantinopolis de 330 tarihinden itibaren bu imparatorluğun merkezi olmuştur. İstanbul'u korumak için Doğu Roma Balkanlar'dan gelecek istilalara karşı Trakya'da denizden ve denize büyük bir sur yaptı, o dönemde Anadolu, Ege Denizi ve Karadeniz'deki Kırım'ın güney sahilleri bu imparatorluğun egemenliği altındaydı.
Osmanlı sarayı ve sultanlarının konu alındığı bölümde, Kösem Sultan'ın 1623-1632 döneminde oğlu adına veziriazamların "arz veya telhîs"leri üzerinde kendi el yazısıyla verdiği emirlere ait bazı belgeler yayınlanır. Belgeler "Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi"nde bulunur. Emirler, üzeri açık bırakılmış arz üzerine Kösem'in el yazısıyla yazılmış. Emirler, Valide Sultan tarafından "Sa'adetlü Arslanım" diye andığı çocuk padişah adına verilmekte, Valide Sultan bir çeşit naib-i saltanat gibi hareket etmektedir.
Haremde kafeste saklanan Şehzade Murad, veziriazamın ulema ile anlaşması sonucu tahttan indirilen I. Mustafa'nın ardından tahta getirilmiştir. Murad, o zamanlar 12 yaşında olduğundan, annesi Kösem lakabıyla bilinen Mahpeyker Valide Sultan, sarayda ve devlet işlerinde doğrudan doğruya söz sahibi olmuştur. Kösem Sultan bir çeşit saltanat "Naibi" gibi devleti idare etmiştir.
Halil İnalcık, Kösem Sultan'ın oğlunun sağlığını ve Yemen isyanıyla ilgili gelişmelerini sorduğu mektup, Topal Recep Paşa'ya mektup gibi birçok belgeyi yorumlayarak okuyucuya sunuyor. Ardından sipahi ayaklanması, Abaza Mehmed Paşa İsyanı, yeniçeri zorbaları, Bağdat Seferi akabinde reform önlemleri, Abaza Mehmed'in yeniden ayaklanması ve isyanın bastırılması gibi konuları belgeler eşliğinde açıklığa kavuşturuyor.
"Osmanlı devleti 600 yıllık varlığını kendi bürokratik sistemin borçludur. Osmanlı devleti, dünyanın en ileri bürokratik vasıtalarına, zengin arşivlere sahipti. Mesela Kıbrıs fethedildi; ertesi sene oraya bir tahrir komisyonu gönderildi. Toprak, halk, vergi sistemi, Mufassal Deftere kaydedildi; defter Kıbrıs'ın merkezden idaresi için güvenli bir başvuru aracı oldu. Macaristan'ın bir köyünün ne kadar buğday yetiştirdiğini geliri kimlerin paylaştığını bu defterlerden tespit edebilirsiniz. İkinci bir defter, İcmal Defteri ile gelirler, askeri sınıf arasında timar olarak taksim edildi.
Osmanlı devletinde kanunlar hâkimdir. Defter ve örfi kanunlar olmasaydı bu imparatorluk 600 yıl devam edemezdi. İmparatorluğu yürüten etkin bürokrasidir. O zaman Avrupa'da böyle bir defter sisteminin örneği yoktu. Osmanlı İmparatorluğu'nu 600 yıl boyunca bu kadar geniş bir alanda, çeşitli kavimler üzerinde idareci durumuna getiren bu bürokratik sistemdir. Böylece 70 yılımı bu arşivlerde çalışmaya verdim. Bugün dünyada artık Türk tarihçilerin görüşleri izleniyor."