Osmanlı sokaklarının simgesi; seyyar satıcılar
Yayınlanma Tarihi:
16.02.2019 09:43
Güncelleme Tarihi: 16.02.2019 09:45
Omuzlarında iki kefeli terazileri, küfeleri, ya elinde ya sırtında sepet, heybe, sele, güğüm belindeki kuşakta dirhemleriyle Osmanlı'nın sesi, rengi, kokusuydu seyyar satıcılar... Osmanlı toplumu içerisinde seyyar satıcıların ayrı bir yeri vardı. Her satıcının sesi, makamı, söylediği maniler ayrı, her birinin mahalleden geçiş saati değişikti. Seyyar satıcılar gün doğumuyla başlayıp gecenin ilerleyen saatlerine dek sokak aralarında ya da meydanlarda satış yapardı. Osmanlı'daki günlük hayatı gösteren fotoğraflarının yanında, Osmanlı'nın son yılları ile Cumhuriyet'in ilk çeyreği arasındaki döneme dair birçok yazışma, fotoğraf ve belge erişime açıldı. Osmanlıca, Arapça, İngilizce, Fransızca ve Farsça dillerindeki belgelerde, Sultan Abdülhamid ve Enver Paşa'nın mektupları ve önemli isimlere ait hatıratlar yer alıyor. Sizler için Osmanlı'nın günlük hayatına dair hiç görmediğiniz fotoğraflarını derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız6/107
SAKA
Hatta XV. yüzyılda evlere para karşılığı su taşıyan sakaların bir araya gelmesiyle "saka loncası" kurulmuştu. Hemen her mahallede bu loncaya kayıtlı bir saka bulunurdu. Su genellikle sebillerden temin edilirdi. Sakalar sâdece İstanbul halkının değil Yeniçeri Ocağı'nın suyunu da temin ederlerdi. Padişahın sarayında su teminine ayrı bir önem arz ederdi ki bu işten sakacıbaşı sorumluydu. Sakacıbaşı sarayın su hizmetlerini kendisine bağlı görevliler vâsıtasıyla yürütürdü. Suyu bir gelir aracı olarak görenlerin dışında bir de bu işi sadece hayır vesilesi olarak gören sakalar da vardı. Örneğin, derviş sakalar adı verilen bir zümre, halka parasız su dağıtırdı.