Osmanlı silah sanayisiyle tarihe damga vurdu
Bir devletin tarih sahnesinde hem var olabilmesi hem de önemli rol oynayabilmesi için en başta gelen şart kendi silah sanayiini oluşturmasıdır. Osmanlılar, bunu başardıkları için tarihe damgalarını vurmuşlardı.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Osmanlılar havan topunu, bomba ve humbarayı da etkin bir şekilde üretip, kullanıyorlardı. Osmanlı top sanayiinin merkezi olan Tophane-i Âmire'de değişik boylarda top üretimi yapılmaktaydı. Bu toplar arasında en heybetlisi şaykaydı. Şayka, dışında Osmanlılar yine oldukça büyük boyutlu balyemez ve orta boyutta kolunburna toplarını ve daha küçük çapta ise, bacaluşka, kulverin, darbzen ve şahi toplarını üretmekteydiler.
En küçük çapta ise günümüz bazukalarına benzer ve yeri geldiğinde bir kişinin taşıyabileceği şakaloz, prangı ve saçma gibi topları üretmekteydiler. Osmanlı ordusu, sanılanın aksine büyük top değil, hareketli küçük ve orta boyutlu topları daha çok kullanıyordu. Osmanlı topları metalürjik açıdan belli bir kaliteye sahiptiler. Toplar yüzde 10,15 kalay ve yüzde 89.58 bakır içeriyordu. Bu oran mükemmel kalitede top üretimi sağlayan bir alaşım oranıydı. Osmanlı silah sanayiinin en büyük zafiyeti ise standardizasyon eksikliğiydi. Her topun ve her güllenin çok farklı boyutları vardı ve bu durum büyük karmaşaya sebep oluyordu.
Osmanlı, tüfek üretiminde dünyanın önde gelen sanayilerinden birine sahipti. 15. yüzyıldan itibaren Osmanlı ordusu kullandığı fitilli tüfek mekanizmalarında en önde gelen ülkeydi. Avrupalı gözlemciler, Türk tüfeklerinin metalinin iyi kalitede olduğunu özellikle belirtirler. Osmanlı tüfeklerinde kullanılan spiral halinde dürülen yassı çelik levhalar, barutun yanması esnasında ortaya çıkan basınca namlunun yüksek mukavemet göstermesini sağlamaktaydı.
Osmanlı tüfeklerinin namluları daha kaliteli madenden yapılıyor, yassı çelik teknolojisi kullanıyor ve daha yüksek menzilde atış yapıyordu. Bu kalitesinden dolayı Osmanlı tüfekleri her yerde aranır hâle gelmişti. İran'daki Safevî Devleti, Hindistan ve Endonezya'daki Müslüman emirlikler, hatta Çin bile Osmanlı tüfeğinin peşine düşmüştü. Osmanlı ateşli silah teknolojisinin ana tüketim maddesi olan barutun imalatına da özel önem gösterilmekteydi. Barutun ham maddesi olan güherçile (potasyum nitrat) imparatorluğun, çok farklı bölgelerde çıkarılmaktaydı.
Osmanlılar güherçile üretiminde kendi kendine yeten bir devletti ve düşmanlarına karşı en büyük üstünlüklerinden biri de buydu. Barut, 106.432 kıyye güherçile (% 75), 17.024 kıyye sülfür (% 12) ve 19.152 kıyye odun kömürü (% 13) şeklindeki karışım oranlarından hareketle, üretiliyordu. Avrupa standartlarıyla aynı çizgi ve aynı kalitedeydi.
Osmanlı silah sanayii 18. yüzyılın sonlarına kadar Avrupa devletleriyle boy ölçüşebilecek derecede üretken ve faaldi. 18. yüzyılın sonlarında Osmanlı İmparatorluğu'nda silah ve barut üretilmeye devam edilmekle birlikte, silahların ve barutun kalitesi Avrupa'da üretilenlerin gerisinde kaldı. Avrupa'da gittikçe modernleşen silah sanayii arayı açınca, Osmanlı İmparatorluğu 19. yüzyılın ikinci yarısından itibaren Avrupa ve Amerika'dan büyük miktarda silah ithal etmeye başladı.
II. Abdülhamid döneminde ithalatın yanısıra yerli silah sanayii kurulmaya çalışıldı. Bakırköy'de dumansız barut, Zeytinburnu'nda fişek fabrikası, Tersane'de top fabrikası ve tüfenkhane kuruldu. İthal olarak gelen silahların bazı aksamları Osmanlı tezgahlarında üretildi. Bu üretim 1897 Yunan Savaşı'nın kazanılmasında önemli rol oynasa da büyük devletlerle olan savaşlarda yeterli olmadı.