Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethettikten sonra bir nakışhanenin kurulmasına öncülük ettiğini biliyor musunuz? Peki ya, Osmanlı çini sanatının temellerini atan üç çini ustasının kimler olduğunu ve bu üç ismin üsluplarının neden tarihe geçtiğini? Veya dünyadaki hangi üslubu Osmanlı çinilerine nakşettiklerini?
Fatih Sultan Mehmet, İstanbul'u fethettikten sonra önemli bir şehir olması için bir yandan hızla onarım faaliyetleri başlatırken, diğer yandan sarayda bir Nakışhane kurulmasına öncülük edip, himayesine almıştı.
Fatih, hekimler, âlimler, fazıllar, şairler ile ilim ve edebiyat toplantıları yapmış, zaman zaman ise hattatlar, mücellit ve nakkaşlarla temaslarda bulunmuştu.
Kurulan bu nakışhanenin baş üstadı Baba Nakkaş Mehmed Efendi'dir. O dönemde bu nakışhane, bir nevi Güzel Sanatlar Akademisi gibi hizmet görürdü. Üstatların denetiminde çok özenle seçilmiş talebeler hem eğitim görürler hem de çalışırlardı.
Bu nakışhane 19'uncu yüzyıla kadar sarayın tezyinatı, kütüphane kitaplarının hazırlanması, tersim edilmesi, tezhip yapılması, tezyin-i teferruat ve modasına kadar her türlü detayla uğraşmıştır.
Nakışhane'nin üstat Baba Nakkaş yönetiminde çini desenleri tasarımı olarak geliştirdiği bir üslup kendi adıyla "Baba Nakkaş Üslubu" olarak tanınmıştır.
Bu üslup İstanbul'da yapılan evani eşya üzerine mavi beyaz olarak uygulanmış, mavi renk olarak çok koyu bir kobalt rengi kullanılmıştır.