İstanbul'un tarihine damga vuran sikkeler
İstanbul'u farklı kılan önemli bir özelliği de, antik çağlardan günümüze uzanan etkileyici sikke geçmişidir. Aslında para hiçbir zaman salt bir ekonomik değer unsuru olmamıştır. Kültürün, inancın, gücün, savaşın ve barışın, birliğin ve ayrılığın ifade edildiği bir mecra olmuştur. Kısacası para, aslında onun dilini bilenlerle konuşur. Okumasını bilen için bir gazete niteliğinde olan tarihi sikkeleri sizler için derledik.
İlk kullanımı MÖ 8. yüzyıla uzanan sikkeler, en basit ifadeyle ait oldukları dönemin ticari bir aracı olarak tanımlanabilir. Bununla birlikte bu küçük eserler, dönemlerinin en önemli iletişim mecrası olma özelliği taşımaktadır. Sikke bunların da ötesinde "devletin mührüdür" egemenliğin kanıtıdır.
İstanbul'un ilk sikke üretimleri Halkedon'da gerçekleşti. Yeni gelen yerleşimciler Bizantion'u o kadar beğenmişlerdi ki, karşı kıyıdaki yerleşimcilerin kentine Bizantion'un güzelliğini göremedikleri için "Körler Ülkesi" adıyla yakıştırmışlardı. Bizantion sikkelerinde ise kentin sembolü olarak "inek" tasviri kullanıldı. Bu sembolün seçimi mitolojik bir efsaneye dayanıyordu.
Bizantion'un kurucuları, kendilerinden önce geldikleri halde karşılarında duran muhteşem güzelliklerle dolu yeri fark etmeyen Halkedonluların yurduna her ne kadar körler ülkesi adını yakıştırmış olsalar da; bu durum iki kent arasında ortak düşmanlara karşı ittifak kurulmasına ve işbirliği yapılmasına engel olmamıştır. Bu işbirlikleri kimi aman o kadar önem taşımış olmalı ki, iki kentin de adlarının yer aldığı ittifak sikkeleri basılmıştır.
MÖ 340-320 döneminde basılan ve "siglos" adı verilen bu gümüş Halkedon sikkesinde başak sütünde duran bir boğa görülüyor. Başak Halkedon kentinin önde gelen sembollerindendi. Başak Halkedon kentinin önde gelen sembollerindendi.
Boğa ise Kadıköy'de halen yaşamakta olan bir figür. Ön yüzünde görülmekte olan "KAAX" ibaresi Halkedon isminin kısaltılmamış bir ifadesidir. Sikkenin arka yüzünde ise incus ya da zımba olarak tabir edilen şekil görülmektedir.