Arama

İlk Müslüman kadın hükümdar Raziye Sultan'ın iktidar savaşı

Sekiz asır önce kadının değil siyasette, sosyal hayatta bile yerinin olmadığı bir dünyada, dört yıl boyunca Hindistan gibi bir ülkeyi idare etmişti, Raziye Sultan. Delhi Sultanlığı'nın ilk ve tek kadın hükümdarıydı. Dini, dili, örf ve adetleriyle birbirinden derin farklılıklara sahip bir coğrafyada sultanlık yaptı. Ata binmeyi, ok, kılıç kullanmayı haremde oturup nakış işlemeye tercih etmişti. Cuma hutbelerinde belki de ilk defa bir kadının adı okundu, sikkeler, en süslü hil'atlerle donandı, Abbasi Halifesi dahi onun sultanlığını kabul edip onaylamak zorunda kaldı.

Aybeg başlangıçta Afgan kökenli Muhammed Guri'nin ordusunda sıradan bir askerken kısa sürede başarıları ve kahramanlıklarıyla önce başkomutanlığa, oradan da Delhi tahtına yükselmiş ve kendi devleti, Kutupşah Hanedanlığını kurmuştu. Ne tesadüftür ki, aynı yüzyılda Mısır'da Eyyübi Hanedanlığına son verip Memluk Devleti'ni kuran Türk beyinin ismi de Aybeg'di. Kanla, soyla gelen asalet anlayışı, başta Hindistan olmak üzere birçok devlette görülen kast ve sınıf sistemi çoğunluğu Kıpçak kökenli Memlukler arasında yoktu. Başarılı, liyakat ve erdem sahibi bir köle en üst makamlara kadar yükselebiliyordu. Araştırılmaya fazlasıyla ihtiyaç duyulan Türk tarihinin gizemli bir yüzüydü Memlukler.

  • 7
  • 15
İYİLİK VE ERDEMLERİYLE ANILAN İLTUTMUŞ
İYİLİK VE ERDEMLERİYLE ANILAN İLTUTMUŞ

Kutbeddin Aybeg Delhi'nin fethinden hemen sonra Kuvvetül-İslâm Camii ile Kutup Minar'ın inşasını başlattı. Bir cevgan oyununda attan düşüp hayatını kaybedince yerine damadı İltutmuş geçti. O da Aybeg'le aynı kaderi paylaşıyordu. Onlarınki köle pazarlarından başlayıp kapıkulluğuna, oradan da saraya uzanan; zekâları, sadakatleri, bilgelikleri, savaş ve siyasetteki yetenekleri, doğru ve dürüstlükleri sayesinde taçlanan mucizevi hayat öyküleriydi.

Adalet mülkün, yani devletin temeliydi. Bu sebeple sultanların her biri hak ve hukuku, düzeni tesis etmeyi ve âdil olmayı ilke edinmişlerdi. İbn Battuta iyilik ve erdemleriyle anılan İltutmuş 'un adalet konusunda gösterdiği hassasiyeti şöyle anlatıyordu:

"Hint halkının tümü beyaz elbise giyer. O mazlumların ve şikâyetçilerin renkli elbise giymesini emretti. Halkın dertlerini dinlediği özel günlerinde veya atla gezintiye çıktığı zamanlarda renkli giyinmiş bir kimse gördüğü zaman ona zulmedeni bulur, hakkını alırdı ondan. Bu konuda diğer hükümdarları geride bırakacak dereceye geldi ve şöyle dedi: 'bazılarına geceleri de zulüm yapılır! Bunların hakkını almakta da hızlı davranmak istiyorum!' Bu sözlerinden sonra sarayının kapısına, iki burcun üstüne iki mermer aslan heykeli koydurttu. Bu heykellerin boynuna zincirler bağladı. Zincirlerin ucunda koca bir çan vardı. Haksızlığa uğramış bir zavallı gece vakti gelip çanı sallar, sultan bunu işitir işitmez yerinden kalkar, tarafları dinler ve meseleyi çözerdi."

İltutmuş, Moğol akınlarına karşı durmuş nadir sultanlardan biriydi, üstelik bu saldırıları lehine çevirmiş Cengiz'in zulmünden kaçıp Hindistan'a sığınanlara, âlimlere, sanatçılara kucak açmış, kalıcılıklarını sağlamak üzere onlara devletin önemli kademelerinde makam ve mevkiler vermişti.

Kadınların sultan olmayacağı konusunda hemfikir olan Kırklar Meclisi, ne yazık ki vefatından sonra kızı konusundaki vasiyetini yerine getirmedi: "Benim oğullarımda hayır yoktur. Hepsi işret âleminde ziyan-ı vakt iderler. Agâh olunuz ki benden sonra umûr-i devleti çekip çevirmeye kadir kişi sadece Raziye Hatun'dur. Zira Raziye her yönden erkek kardeşlerinden üstündür. Gerçi kadındır ama zekâ ve basiret bakımından biraderlerinin hepsinden üstündür."

  • 10
  • 15

Babasının sözlerini onaylarcasına büyük oğul kısa sürede hazineyi boşalttı. Annesi Terken Sultan onun zafiyetlerini kapatmaya saraydaki rakiplerini birer birer ortadan kaldırmakla başladıysa da, ana- oğulun saltanatları ancak birkaç ay sürdü. Bu arada Raziye'nin erkek kardeşi öldürüldü. İbn Battuta, Raziye'nin bu olay karşısında sessiz kalmadığını anlatıyordu:

"Raziye hoşnutsuzluğunu hemen gösterdi. Rükneddin onun da öldürülmesini istedi. Rükneddin bir Cuma günü namaz kılmak için saraydan ayrılırken Raziye mazlumlar gibi renkli elbise giymiş; büyük cami yakınında bulunan ve devlethane adıyla bilinen eski sarayın damına çıkmıştı. Oradan halka seslendi: 'Kardeşim Rükneddin, öz kardeşim Muizziddin'i yok etti. Şimdi de beni ortadan kaldırmayı düşünüyor!' Bu cümleden sonra babası Şemseddin Lelmiş'in halka yaptığı iyilikleri birer birer hatırlattı. Bu etkileyici nutkun ardından ahali akın akın toplandı, mescitte bulunan Rükneddin'e hücum ettiler. Onu yaka paça tutup Raziye'nin huzuruna getirdiler. Raziye onların karşısına çıkıp kesin buyruğu verdi: 'Öldüren öldürülür!' Kardeşine kısas olsun diye onu temizlediler. Son birader yaşça pek küçük olduğundan halk Raziye'nin başa geçip ülkeyi yönetmesi konusunda oybirliğine vardı. Bu kadın okunu ve sadağını yanına alıp devlet erkânıyla yola çıktığında onun erkek gibi ata bindiği ve yüzünü örtmediği görülürdü."

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN