Arama

1915 tehcir kararına karşı çıkan Osmanlı bürokratları

Celal Bey, Mazhar Bey, Faik Ali Bey ve nice sayamadıklarımız… Onlar isimleri unutulmuş ama insanlığı unutulmamış Osmanlı devlet adamları. Canları pahasına İttihatçıların emirlerine karşı durdular. Bilinenin aksine tehcir kararı, Osmanlı vilayetlerindeki tüm yöneticiler tarafından uygulanan bir karar değildi. Öyle ki bu kararı uygulamak istemeyen Osmanlı bürokratları, batıdan gelen Ermenileri ilçe ve köylere dağıttı. Kararı uygulamayanlar bölgeden sürgün edildi. İşte 1915 tehcir kararına karşı çıkan Osmanlı bürokratları…

"Ben valiyim, eşkıya değilim" diyerek sürgüne karşı çıkan Ankara Valisi Mazhar Bey, Ağustos 1915'de azledildi. Kütahya Mutasarrıfı Faik Ali (Ozansoy) da sürgüne karşı çıktı. Kütahya'ya gelen sürgünlere de yardımcı oldu. Kastamonu Valisi Reşad Bey, Yozgat Mutasarrıfı Cemal Bey, Erzurum Valisi Tahsin Bey, imha emirlerini tatbik etmeyen Osmanlı bürokratlarıdır.

Sürgüne engel olmaya çalışan Malatya Belediye Reisi Azizoğlu Mustafa Ağa, bir İttihatçı fedai tarafından vurularak öldürüldü. Tehcire karşı çıkan Lice Kaymakamı Hüseyin Nesimi Bey, Beşiri Kaymakam Muavini Sabit Bey, Basra Valisi Ferid Bey, Müntefik Mutasarrıfı Bediî Nuri Bey ve gazeteci İsmail Mestan; İttihatçı Diyarbakır Vâlisi Dr. Reşid Bey'in emriyle öldürüldü. Kaynak: Prof. Dr. Ekrem Buğra Ekinci

  • 3
  • 10
KONYA VALİSİ CELAL BEY
KONYA VALİSİ CELAL BEY

Tehcir kararını uygulamadı ve nüfusu dengelemek için batıdan gelen Ermenileri ilçe ve köylere dağıttı. Kararı uygulamadığı için 1915'te görevden alınarak bölgeden sürgün edildi.

Mehmet Celal Bey, 1915'teki Ermeni katliamı tanıklığını şu sözlerle anlatır: "Benim Konya'daki halim elinde hiçbir tahliye vasıtası olmadığı halde nehir sahilinde duran adamın haline benziyordu. Nehirde su yerine kan akıyor ve binlerce masum çocuklar, kabahatsiz ihtiyarlar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler bu kan akıntısı içinde yokluğa doğru akıp gidiyorlardı. Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım ve diğerleri zannederim bir daha dönmemek üzere akıp gittiler."

MEHMET CELAL BEY KİMDİR?

Mehmet Celal Bey, 1863'te İstanbul'da doğmuş, 1883'te Mülkiye Mektebi'nden mezun olmuştur. Ticaret ve Ziraat Nezareti tarafından Almanya'ya öğrenime gönderilmiştir. 1908'de Mülkiye Mektebi müdürlüğünde bulunmuş, 1910'da Erzurum Valiliği'ne atanmıştır. 1911'de de Dâhiliye Nazırlığına getirilmiştir. Aynı yıl Edirne Valisi olmuştur. 1913'te de Ticaret ve Ziraat Nazırlığı yapmış, 1914-1919 arasında Halep, Konya ve Adana valiliklerinde bulunmuştur. Mehmet Celal Bey, 1923'ten sonra İstanbul Reji Başmüdürlüğüne getirilmiş, 1926 yılında İstanbul'da ölmüştür. Cenazesine kalabalık bir Ermeni nüfusu da katılmıştır. Taksim Meydanı civarındaki mezarı 1940 yılında bölgede yapılan geniş çaplı düzenlemeler sonucu üzerinden yol geçilerek yıkılmıştır. Celal Bey'in yazısının önemi, Ermeni göç ettirme olayını vali olarak Halep'te ve Konya'da yaşamış olmasından kaynaklanmaktadır. Tehcir sırasında gördüğü kanunsuzluklara karşı çıktığı için de görevinden alınan birkaç idareciden biridir.

  • 4
  • 10
KÜTAHYA MUTASARRIFI FAİK ALİ (OZANSOY) BEY
KÜTAHYA MUTASARRIFI FAİK ALİ OZANSOY BEY

Ünlü şair ve yazar Süleyman Nazif'in kardeşi, tehcir kararı çıktığında Kütahya valisiydi. Bu kararı en başından reddetti ve maiyetine, Balıkesir, Afyon, İzmit ve Adapazarı gibi yakın şehirlerden Kütahya'ya gelen Ermenilere karşı iyi muamelede bulunmaları emrini verdi. Bölgesinde tehciri önleyebilen Faik Âli Bey, sürgün durumunda olan çocuklar için Ermenice eğitim verilen bir okul kurdu.

FAİK ALİ BEY KİMDİR?

Faik Ali Bey, 26 Mart 1876'da Diyarbakır'da dünyaya geldi. Mutasarrıf ve valilik görevlerinde de bulunmuş olan babası Said Paşa, aynı zamanda döneminin önemli şair ve tarihçilerindendir. Ağabeyi Süleyman Nazif ise, dönemin cesur gazetecilerinden olmakla birlikte, aynı zamanda özellikle hicivleriyle günümüzde de tanınan usta bir şairdir. Bu ortamda yetişen Fâik Âli Bey de, tıpkı büyükbabası Süleyman Nazif Efendi, babası Said Paşa ve ağabeyisi Süleyman Nazif Bey gibi, saygın siyasetçi kişiliğinin yanı sıra edebi alanda da pek çok eserler bırakmış bir şair ve yazardır. Diyarbakır Askeri Rüştiyesinde aldığı eğitimin ardından 1893 yılında İstanbul'a gelen Fâik Âli Bey, burada Mekteb-i Mülkiye'den mezun oldu. 1899 yılında maiyet memuru olarak ilk görev yeri olan Bursa'ya atandı. Sındırgı, Burhaniye ve Pazarköy Kaymakamlıkları ile meşrutiyetin ilanından sonra Mudanya Kaymakamlığı görevlerinde bulundu. Kırşehir Mutasarraflığını reddetmesinin ardından, Midilli, Beyoğlu, Üsküdar ve son olarak da Kütahya Mutasarrıfı oldu.

Bölgesinde tehciri önleyebilen Faik Âli Bey, sürgün durumunda olan çocuklar için Ermenice eğitim verilen bir okul kurmuştur. Sefil halde yollarda bekleyen Ermenilere besin ikmalinde bulunmuştur. 14 Ocak 1918'e dek Kütahya'da kalan Faik Âli Bey, Gelibolu'ya atanmasını kabul etmeyerek İstanbul'a döndükten sonra, yaşamını öğretmenlik yaparak sürdürmüştür. Daha önceleri de Servet-i Fünun ve ardından Fecr-i Âti akımlarının önde gelen dergilerinde eserleri yayınlanan Faik Âli Bey, soyadı kanunuyla 'Ozansoy' adını aldıktan sonra 1936 yılında oğlu Munis Faik Ozansoy ile birlikte bir edebiyat dergisi çıkarmıştır.

  • 5
  • 10
ANKARA VALİSİ MAZHAR BEY
ANKARA VALİSİ MAZHAR BEY

1915 Ağustosu'nda Ermenileri tehcir etmeyi reddettiği için görevden alınır ve memuriyetten atılır. Mondros Mütarekesi'nden sonra Ermenilerin başına gelenleri araştırmak üzere kurulan komisyona müfettiş olarak atanır. Burada çok önemli bir görev yerine getirir, katliamlarla ilgili bir sürü delil toplar. Bugün, o döneme dair bildiklerimizin ortaya çıkmasındaki rolü büyüktür.

18 Haziran 1914'te görevine başlayan Mazhar Bey, soykırım dönemindeki tavrını şu sözlerle dile getirmiştir: "Ermenilerin tehciri hakkında İstanbul'dan Dahiliye Nazırı'ndan aldığım emirleri anlamazlığa vurdum, biliyorsunuz ki diğer bazı vilayetler tehcir işleri ikmal ettikleri halde ben başlamamıştım. Atıf Bey geldi, Dahiliye Nazırı'nın Ermenilerin hini tehcirinde katl ve imha edilmeleri hakkındaki şifayi emrini tebliğ etti. Ben de, hayır Atıf Bey, ben valiyim, eşkıya değilim, ben yapamam, bu sandalyeden kalkarım sen gelir yaparsın dedim."

Mazhar Bey, 8 Temmuz 1915'te Talat Paşa tarafından görevden alınmış ve yerine vekaleten İttihat ve Terakki delegesi Atıf Bey getirilmiştir.

  • 6
  • 10
LİCE KAYMAKAMI HÜSEYİN NESİMİ BEY
LİCE KAYMAKAMI HÜSEYİN NESİMİ BEY

Galatasaray Lisesi ve Mülkiye mezunu Giritli Hüseyin Nesimi, bir Osmanlı aydını ve bürokratıdır. 1915 Ermeni tehciri sırasında Lice kaymakamıdır. Ermenilere yönelik uygulamalara karşı çıktığı için Diyarbakır valisi Dr. Reşid'in emriyle öldürülür; çevre halkı tarafından öldürüldüğü yere gömülür. Mezar kalıntıları Diyarbakır Lice karayolu üzerinde, Kocaköy ilçesi yakınlarındadır. Burası hala "Tirba Qeymeqam" (Kaymakam mezarı) olarak anılıyor.

Tehcir esnasında oranın kaymakamı bulunan şehid-i mazlum Nesimi Bey, Ermenileri muhafaza ederek vali tarafından verilen emri icra etmemiş ve mesleğinde merdane sebat eylemiş bulunduğundan Türk unsuruna mensup olmayan bazı jandarmalar göndererek Kaymakam Bey makhuren ve mahbusen merkez-i kaza olan Lice kasabasından alarak yolda âlem-i ebediyete i'sal edilmiştir.

HÜSEYİN NESİMİ BEY KİMDİR?

Hüseyin Nesimi Bey, 1868'de Girit'in Hanya kazasında dünyaya geldi. Kadirî mezhebine bağlı Şeyh Fatinzade Ahmet Ata Efendi'nin oğludur. Dönemin sosyal katılımcı ve hümanist görüşlerini benimsemiş ve oğlu Abidin (Abdin olarak da tanınır) Nesimi'nin de belirttiği gibi, Bektaşi mezhebine yakın durmuştur. Mülkiye'de okuduğu sırada dönemin devrimci hareketinde yer aldığından, devlet memuriyetinde amir olma hakkı elinden alınmış, ancak 1901 yılında II. Abdülhamit'e sunduğu kalkınma planından sonra yeniden iade edilmiştir.

Meslek hayatına 1890 yılında Kalem Kâtibi olarak başlayan Hüseyin Nesimi Bey, 1893'te Girit Vilayeti Muhasebe Kâtipliği ve 1899'da Hanya Belediyesi Başkatipliğine atanır. 1901'de sürgün olarak getirildiği Palu Kazası Kaymakamlığı görevinden istifa ederek ayrılır ve ikinci Meşrutiyete dek (1908) İstanbul'da serbest çalışır. 1909 yılından itibaren, Navervan, Tercan (Daha önce Erzurum Mamahatun, şimdi Erzincan'a bağlıdır), Kiğı (Daha önce Diyarbakır, şimdi ise Bingöl'e bağlıdır), Vilçetrin ve Premedi kazalarında çalıştıktan sonra, Nisan 1914'te Savur ve 13 Ocak 1915'te Diyarbakır'da Lice kaymakamlığına atanır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN