10 maddede geçmişin izini günümüze taşıyan tarihi hanlar
Geçmişin izlerini günümüzde de yakalayabileceğiniz yerlerden biri olan tarihi hanlar, zamanın değişimine direnerek bizi eski günlerin yolculuğuna çıkarır. Selçuklu ve Osmanlı'da önemli yeri olan hanlar, tasarımlarına uygun olarak ticari amaçlı veya yolcular için inşa edildi. Aynı zamanda hem misafirhane hem de pazar olan, harp zamanlarında da erzak ve mühimmat ambarı olarak hizmet veren önemli görevleri de vardı. 10 maddede geçmişin izini günümüze taşıyan tarihi hanlar hakkında bilgiler derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Karaman'ın Ayrancı ilçesine bağlı Höyükburun köyü sınırları içerisinde olan ve Toroslar'dan ovaya inildiğinde ilk han olma özelliğini taşıyan yapının yaklaşık 800 yıllık olduğu tahmin ediliyor. Han, civardaki ören yerlerinden getirilen kesme taşlarla yapılmış. Muntazam bir yapısı var. Taşların üzerinde çeşitli işaretler, simgeler bulunuyor.
Hanın içinde belki bir metre kalınlığında hayvan pisliği var, çevresi ağıl. Köylüler belli zamanlarında hayvanlarını konaklatmış. Tavanın belli bir bölümü yıkılmış. Bazı taşlar da götürülerek ev yapımında kullanılmış. Mersin'den Niğde, Aksaray, Kayseri'ye en kısa ve güvenli yol, bu güzergahtan geçiyor. Atlas Han da bu yolun üzerinde inşa edilmiş. Toroslardan ovaya indikten sonraki ilk ve tek han burası.
Vezir Hanı İstanbul ili Fatih ilçesine bağlı Çemberlitaş semtinde bulunan ve bulunduğu sokağa adını veren Vezir Han, Sadrazam Fazıl Ahmed Paşa tarafından inşa ettirilerek, Köprülü Külliyesi'ne dahil edildi. Külliyenin en dikkat çekici unsurlarından biri ise kütüphanesiydi. Diğer bir özellik de Han'da çalışanların ve konaklayanların mutlaka ilim ve kitap aşığı olması gerektiğiydi.
17. yüzyıl hanı olarak İstanbul hanlarının genel karakterine uygun özellikler sergileyen Vezir Hanı'nın cephesi taş ve tuğla malzemeden inşa edilmiştir. Avlu cephelerinde de aynı malzemelerin kullanıldığı gözlenen Vezir Hanı'nın iç mekanlarında ise duvarlar moloz taştan örülmüştür.
İstanbul'un değişmeyen en önemli özelliği ticari ve sosyal hayatın her dönemde hareketli olmasıydı. Bu hareketli hayatın en büyük tanığı da İstanbul'un mucizelerinden biri olan Eminönü'ndeki Balkapanı Hanı olmuştur. Han, yapıldığı dönemlerde İstanbul'a deniz yoluyla gelen ticaret eşyalarının depolandığı yer olarak kullanılmaktaydı. Evliya Çelebi Seyahatname adlı kitabında da bu tarihi yapıdan bahsetti. Osmanlı'da ticaretin bel kemiği olan Han, Fatih Sultan Mehmet devrinde tadilat gördü ve binaya eklemeler yapıldı.