Osmanlı'da sinema tarihi
Sinema, bir sanat olmasının yanı sıra aynı zamanda da büyük bir endüstriydi. Hatta dönem dönem modayı, gelenekleri ve karakterleri bile etkiledi. Sinema ciddiye alınınca, yönetmenler filmlere has görsel bir dil oluşturdu. Böylece sinemacıların üslupları da ayırt edilmeye başlanmıştı. Günümüzde de büyük bir endüstri halinde devam eden sinema, teknolojik diğer gelişmelerin desteğiyle hızlı bir şekilde ilerliyor. Peki, Osmanlı'da sinema hangi serüvenlerden geçmişti?
Önceki Resimler için Tıklayınız
Fuat Uzkınay'ın "Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı" (1914) adlı film ise Türkiye'de sinemanın başlangıcı olarak sayılmakta ve çevrilen ilk Türk filmi olarak bilinmektedir. Ayastefanos Abidesinin Yıkılışı'nı belgeleyen dosyamızı buradan okuyabilirsiniz.
"Ayastefanos'taki Rus Abidesi'nin Yıkılışı" Türk sinema tarihinin ilk filmi olarak kabul edilir. Uzun yıllar bu filmin kayıp olmasından dolayı, çekilip çekilmediğine dair tartışmalar süregeldi. Osmanlı'nın Birinci Dünya Savaşı'na girdiğini ilan ettiği gün çekilen bu film, aslında Ruslara karşı verilen bir mesajdı. Filmin süresi bazı kaynaklarda 150 m. "belge film" olarak geçiyor. Filmin siyah-beyaz ve sessiz olarak çekildiği; mekanların ise Yeşilköy, Bakırköy olduğu biliniyor.
Osmanlı'daki sansür uygulamalarının genelde dayanak noktası devletin güvenliği için olmuş, bu daha çok yabancılara çekim izni verilmemesi şeklinde gerçekleşmiştir. II. Abdülhamid'in sinema ve fotoğrafla yakından ilgilenmesi sinemayı saraya sokmuştur. Sinemayı yasaklama nedeni ise sinema aygıtlarının yangınlara sebep olmasıdır. O dönem İstanbul'unda ahşap binaların çok olması bunun temel nedenidir.
I. Dünya Savaşı sırasında film çekme, sinemadan yararlanma düşüncesi ilk kez ordu içinde gelişti. 1915'te MOSD kuruldu ve belgesel film çekimlerine başladı. Kurtuluş Savaşı içerisinde sinemamızın daha farklı biçimde geliştiği, sanatsal bir gaye güdülmediği açıkça görülmekteydi. Kurtuluş Savaşı konulu filmleri şöyle sıralamak mümkün: "1923, Ateşten Gömlek (Muhsin Ertuğrul, Kemal Film) - 1928, Ankara Postası (Muhsin Ertuğrul, İpek Film) - 1932, Bir Millet Uyanıyor (Muhsin Ertuğrul, İpek Film) - 1948, İstiklal Madalyası (Ferdi Tayfur, İpek Film) - 1949, Vurun Kahpeye (Lütfi Ö. Akad, Erman Film) - 1950, Ateşten Gömlek (Vedat Örfi Bengü, Kale Film)."
Ülkemizde yapılan ilk film gösteriminin tarihi 1896'dır. 29 Aralık 1895'te, Lumiere kardeşlerin yaklaşık 50 saniyelik "Trenin Gara Girişi" filmi ilke kez Paris'te seyirciyle buluştuktan sonra ülkemize geldi. Bu film gösterimi II. Abdülhamid zamanında 1896'nın sonlarında Yıldız Sarayı'nda Bertrand adından bir Fransız tarafından yayıldı. Saraydaki herkes merakla sinematograf denilen bu sıra dışı cihazın sihrini görmek istiyordu. Sultan Abdülhamid sabırsızlıkla hazırlıkları bekliyordu. Bertrand hemen sarayda bir salona perde gerip tarihe geçen ilk sinema gösteriminin startını verdi. Başta Sultan Abdülhamid olmak üzere herkes hayranlıkla izledi.
Dünyanın ilk sinema filmi, Fransız Lumiere Kardeşler tarafından çekildiği kabul edilir. İlk sinema filmi, tren istasyonlarıyla ilgili bir belgesel filmiydi. Belgeselin ilk gösterimi Garden Cafe adlı yerde, 33 kişiden oluşan bir izleyici topluluğuna 28 Aralık 1895 yılında yapıldı.
1894'ün başları 1895'lerin sonları gibi bir tarihte William Dickson tarafından yapılan The Dickson Experimental Sound Film, Dickson ve Thomas Edison tarafından geliştirilen bir sesli film sistemi olan Kinetophone kullanılarak kaydedilmiş ilk sesli film olarak bilinir.
Türkiye sinemasında ilk sesli film ise İstanbul Sokaklarında adıyla 1928 yılında Muhsin Ertuğrul tarafından çekildi.