İstanbul'un yokuş yukarı dünyası: Merdivenleri
İnişli, yokuşlu ve bol trafikli yollar, kaldırımları işgal eden araçlarla, modern şehirlerde yaya olarak hareket mekânlarımız her geçen gün yok olurken, İstanbul'un değişime direnen son kaleleri merdivenli sokaklar, varlığını sürdürmeye devam ediyor. Sizler için İstanbul'un yokuş yukarı dünyasından birkaç merdivenli sokağı listeledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Art nouveau tarzı mimarisiyle oldukça ilgi gören Kamondo Merdivenleri bu sokaktadır. İstanbul'da merdiven deyince akla ilk gelen yerdir, Kamondolar. Yahudi kökenli ünlü bir ailedir. İspanyadaki kilise engizisyonundan kaçarak Osmanlı'ya sığınmış, Galata'ya yerleştirilmiştir. Aile kısa zamanda inanılmaz bir servet sahibi olmuş, son dönemde padişahlara borç verecek kadar zenginleşmiştir. Merdivenleri Abraham Salomon de Kamondo, Avusturya Lisesi'nde okuyan torunlarının yokuşu rahat çıkmaları için yaptırmıştır. Galata'daki iş yerlerinden Pera'daki evlerine gitmelerini kolaylaştırması amaçlanmıştır. 43 basamaktan oluşan merdivenler sağlı sollu iki koridorla 14 ve 29. Basamakta birleşir sonra yeniden ayrılır. İstanbul'un modernleşmesine önemli katkılar sağlayan Kamondolar, Cumhuriyet kurulmadan önce Fransa'ya yerleşmiş, II. Dünya Savaş'ında Nazi işgaliyle tam bir çöküş yaşamıştır. Yaptırdıkları gösterişli binalar ise Beyoğlu sınırları içerisinde halen mevcut.
Draman ve Ayvansaray arasındaki bölgede yer alan tarihi bir yokuştur. Etrafında Kariye Müzesi, Tekfur Sarayı, Hançerli Panayia Kilisesi, Hammami Muhyiddin Camii, Kefevi Camii gibi tarihi yapılar bulunmaktadır. Yokuş, Sultan Çeşmesi ile Paşa Hamamı Caddeleri arasında uzanan merdivenli bir sokaktır. Yokuş ismini karşısındaki mescidin arkasında yer alan iki sahabe mezarından alır. Bu bölgenin zenginliği İstanbul'un 7'inci yüzyılda Emeviler tarafından kuşatıldığı dönemden kalma sahabe mezarlarıdır. Eyüp'e adını veren Ebu Eyyub el-Ensari başta olmak üzere Fatih bölgesinde Karaköy ve Eyüp arasında 26 sahabe metfundur.
Açık hava müzesi niteliğindeki Zeyrek bölgesi "Serçe'den başka kuş, Zeyrek'ten başka yokuş bilmemek" deyimiyle anılır. Otantik İstanbul sokağının güzel bir örneğidir. Bizans sarnıçları, manastır, kilise kalıntıları, camiler, medreseler, hamamlar, türbeler ve çeşmelerden oluşan pek çok tarihi eser bu semtte toplanmıştır. Arnavut kaldırımları sokağa tatlı bir eğim verir.
Sokak iki köprüyü de gören harika bir boğaz manzarasına sahiptir. Kuzguncuk'ta Menteş Sokağı'ndan İcadiye Caddesi'ne inen merdivenli dar bir sokaktır. 102 basamaktan oluşan merdiveni sürprizlidir. Salah Birsel, Bereketli Sokağı şöyle anlatır: "Bir yamaç üzerine kurulmuş sokağın alt başında durup yukarıya doğru baktığınızda evlerin iki tütün dizisi gibi sıra tuttuğunu görürsünüz. Daha doğrusu bunlar gök kubbeye asılmış pandantifleri beşibirliklerdir. Orada çokça oyalanırsanız üstünüze üstünüze gelirler."
Mihrimah Sultan Camii'nin güney tarafından Sultantepe'ye çıkan merdivenli nefis sokaktır. Burasının eski ismi Büyük Yokuş'tu. Yokuş'un Boğaz'ı gören noktasında Mihrimah Sultan'ın sarayı bulunuyordu. Sarayın Mimar Sinan tarafından yapıldığı sanılmakta. Ne zaman yok olduğu ise bilinmemektedir. Bu yokuşun sakinleri arasında çok önemli bir isim daha vardır. II. Mahmud devrinde şeyhülislamlık yapan Zeynelabidin Efendi'nin konağı Yeni Dünya Sokağı'nın tam karşısına gelen yerdeydi. Konağın yerinde şimdi bir apartman yükselmekte. Sokak İstanbul'un en görülmeye değer yokuşları arasında yer alır. Yokuşun ortalarına yerleştirilen banklar mola verip nefeslenme imkanı sağlar. Eski İstanbul'da bu tip yokuşlara aramgâhlar yerleştirilirdi. Aramgâh Farsça bir kelimedir ve dinlenilecek yer manasına gelir. Hala aramgâhlara ihtiyaç duyulan birçok yokuşumuz olmasına rağmen bu duraklara çok azında rastlarız. Kaynak: Nihayet Dergisi