Oruç ibadetinin tarihi seyri
Ramazan ayının içindeki güzellik olan oruç, İslam'ın şartları arasındadır. İmsak vaktinden akşam ezanına kadar yemekten, cinsi münasebetten uzak durma şartları olan ibadet, esasında müminin manevi-maddi olarak temizlenmesini, arınmasını amaçlar. Oruç kişinin tekamülünü sağlayan önemli bir ibadettir. Resulullah (SAV) Ramazan ayı dışındaki nafile oruçları da ümmetine tavsiye etmiştir.
Önceki Resimler için Tıklayınız
🔹 Ayette yer alan "sizden öncekiler" ifadesi, ilk insan Hz. Âdem'e kadar bütün insanları içerir. Dinler tarihi araştırmaları da ilahî veya beşerî bütün dinlerde oruç ibadetinin var olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla insanların yeryüzünde var olduğu günden bu yana hiçbir fert ve hiçbir toplum dinsiz olmadığı gibi şekil, zaman, amaç ve içerik olarak farklı olsa da oruç ve benzeri ibadetlerden de yoksun olmamıştır. Bu gerçeği peygamberler tarihinde de bulabiliriz.
🔹 Oruç tutmak, diğer ibadetlere nazaran biraz meşakkatli olduğu için Allah, orucun farz kılındığını bildirirken, psikolojik rahatlatma sağlayacak ve emre muhatap olan Müslümanların üşenmelerini engelleyecek bir üslûp kullanarak oruç tutmanın önceki ümmetlere de farz kılındığını belirtmiştir. Bu üslûp, meselâ öteki ümmetlerde de bulunduğu anlaşılan namaz için kullanılmamıştır.
🔹 Dünyanın neresinde yaşarlarsa yaşasınlar bütün insanların hak veya batıl birer dini ve bu dinlerin dinî uygulamaları arasında oruç ibadeti de vardır. Brahmanizim, Hinduizm, Budizm ve Maniheizm gibi beşerî dinlerde de aslı ilahî vahye dayanan Yahudilik ve Hıristiyanlıkta da oruç ibadeti vardır. Bu dinlerdeki oruçların miktar zaman ve mahiyeti farklıdır. Budizm'de iki ayda bir oruç tutulur. Bu dinin kurucusu olan Buda'ya göre ebedî kurtuluşa (Nirvana'ya) erebilmek için nefsanî arzuları terk etmek gerekir. Nefsanî arzuları yenmenin en iyi yolu da oruç tutmaktır. Hintliler'in dini olan Brahmanizm'de mahalli ayların 11. ve 12. günlerinde oruç tutulur. (bk. Uysal, s. 4-5)
🔹 Tevrat'ta bazı günlerde oruç tutulması emredilmektedir. (Tevrat, Çıkış, 34/18) Yahudilikte tutulması gereken yegâne oruç "Yom-Kippur" adı verilen "kefaret orucu"dur. En büyük ibadet günlerinden biri olan "Kippur" günü en büyük oruç günü kabul edilir ve bu günde oruç tutmak farzdır. (bk. Levililer, 16/29-31; Sayılar, 29/7) İnciller'de oruç ibadetinden övgü ile söz edilir. (bk. Matta, 4/1-3, 6/16-19; 9/4; Markos, 2/19; Luka, 5/33-38) Katolik Hıristiyanlıkta iki oruç vardır: Şükran orucu ve Kilise orucu.
🔹 Hıristiyanlar genellikle çarşamba, cuma ve cumartesi günleri oruç tutarlar. Çünkü bu günler tövbenin kabul edildiği günlerdir. Peygamberimiz Hz. Muhammed (s.a.s.) Peygamberlikle görevlendirildiği zaman Hicaz bölgesinde oruç ibadeti vardı.
🔹 Peygamberimiz Medine'ye geldiği zaman Yahudilerin "âşûrâ" orucu tuttuklarını gördü, kendilerine bu orucu niçin tuttuklarını sordu. Onlar, "Bu gün hayırlı bir günüdür, bu günde Allah İsrailoğulları'nı düşmanlarından kurtardı. Musa (a.s.) bu günde oruç tuttu" cevabını verdiler. Bunun üzerine Peygamberimiz (s.a.s.), 'Biz Musa'ya sizden daha evla ve layığız' dedi ve âşûrâ orucunu tuttu ve ashabına da tutmalarını emretti.
(Buhârî, "Savm", 69; Müslim, "Sıyâm", 128; Tirmizî, "Savm", 49)
🔹 Peygamberimiz (s.a.s.), Ramazan orucu farz kılınmadan önce "eyyâm-i bîd" olarak nitelenen kamerî ayların 13, 14 ve 15. günlerinde de oruç tutardı.
(Ahmed, V, 246; Tirmizî, "Savm", 41, 54)
🔹 Ramazan orucu, hicretten bir buçuk sene sonra Medine'de Bedir Savaşı öncesinde Bakara suresinin 183. ayetinin inmesiyle farz kılınmıştır. Ayet şöyledir:
"Ey müminler! (Kötülüklerden ve haramlardan) korunmanız için oruç tutmak, sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de farz kılındı."
(Bakara, 2/183)
🔹 Bu ayette orucun mutlak olarak farz kılındığı bildirilmekte, ancak orucun ne zaman, nasıl ve kaç gün tutulacağı bildirilmemektedir. Bir sonraki ayette bu kapalılık kısmen giderilmiş, orucun "sayılı günlerde" tutulacağı beyan edilmiştir:
"(Oruç), sayılı günler(dedir). Sizden kim hasta ya da yolcu olur (da orucunu tutamazsa daha sonra) tutamadığı günler sayısınca başka günlerde oruç tutar. (Yaşlılık veya tedavi edilemeyen bir hastalık nedeniyle) oruca zorlukla güç yetirenler, bir yoksul doyumu fidye verirler. Bununla birlikte kim bir hayır yaparsa (daha fazla fakiri doyurursa) bu, kendisi için daha hayırlıdır. Eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır."
(Bakara, 2/184)
🔹 Bu ayetteki "sayılı günler" de açık değildir. Bu "sayılı günler" ile maksadın Peygamberimizin Ramazan orucundan önce her aydan tuttuğu üç gün oruç olduğu, Ramazan orucunun farz kılınması ile bu orucun kaldırıldığına dair Muâz b. Cebel, İbn Abbas ve Katâde b. Diâme'den rivayetler var ise de Taberî, "sayılı günler" ile maksadın Ramazan ayı olduğu görüşünü tercih etmiştir.
(Taberî, II, 130-132)
🔹 Bir sonraki ayette orucun Ramazan ayında tutulması açıkça bildirilmiştir: "O Ramazan ayı ki; insanlar için bir hidayet rehberi, doğru yolun ve hak ile batılı birbirinden ayırmanın apaçık delilleri olarak Kur'ân onda indirildi. Öyle ise içinizden kim bu aya ulaşırsa onu oruçla geçirsin. Kim de hasta veya yolcu olursa tutamadığı günler sayısınca başka günlerde tutsun. Allah size kolaylık diler, zorluk dilemez. Bu da sayıyı tamamlamanız ve hidayete ulaştırmasına karşılık Allah'ı yüceltmeniz ve şükretmeniz içindir.
🔹 Ayetteki "Bu aya ulaşan kimse onu oruçla geçirsin" cümlesindeki ay, Ramazan ayıdır.
🔹 Ayette farz olan orucun Ramazan ayında tutulması açıkça belirtilmekle birlikte nasıl tutulacağı, oruca ne zaman başlanıp ne zaman son verileceği bildirilmemekte, sadece Ramazan ayına erişen sağlıklı ve mukim kimselerin oruç tutmaları gerektiği, yolcuların ve hastaların daha sonra kaza etmek üzere oruç tutmayabilecekleri beyan edilmektedir.
🔹 "Oruca zor güç yetirenler, bir yoksul doyumu fidye verirler" (Bakara, 2/184) ayeti inince isteyenin oruç tuttuğunu, isteyenin fidye verdiğini, 185. ayet inince bu muhayyerliğin kaldırıldığını söylemiştir. (Müslim, "Sıyâm", 149-150; Ebû Dâvûd, "Savm", 2, I, 737)
🔹 "Öyle ise sizden kim bu aya ulaşırsa oruç tutsun" emri ile Allah'ın orucu sağlıklı ve mukim olan kimseler için farz kıldığını, hasta ve yolcular için oruç tutmama ruhsatı verildiğini, oruç tutmayıp fidye vermenin, oruca gücü yetmeyen yaşlılara özgü kılındığını bildirmiştir. (Ahmed, V, 246)
🔹 Bakara suresinin 187. ayeti inmeden önce müminler güneş batıp iftar ettikten sonra uyumamak ve yatsı namazını kılmamak şartıyla yiyip içebilirler, eşleriyle cima yapabilirlerdi. İftardan sonra uyur veya yatsı namazını kılarlarsa artık yeme, içme ve cinsel ilişki ertesi günü akşama kadar yasak idi.
(Ahmed, V, 247.)
🔹 Ensar'dan Sırma b. Kays adında bir mümin Ramazan ayında oruçlu olarak akşama kadar çalışmış, akşam evine gelmiş, namazı kıldıktan sonra yemek yemeden sabaha kadar uyuya kalmıştır. Ertesi günü Peygamberimiz kendisini çok bitkin, halsiz ve oruca dayanamaz bir durumda görmüş, "Ne oluyor, seni çok yorgun, bitkin ve halsiz görüyorum" diye sormuş, Sırma da "Ey Allah'ın elçisi! Dün, gün boyu çalıştım, akşam eve geldim, namazı kılınca uyuya kalmışım ve bir şey yiyip içmeden oruç tutuyorum" diye cevap vermiştir.
(Buhârî, "Savm", 15; Ebû Dâvûd, "Savm", 1; Ahmed, V, 247)
🔹 Sırma'nın çektiği sıkıntıyı çekenler, hatta bu kuralı ihlal edenler olmuştur. (Ebû Dâvûd, "Savm", 1) Meselâ Hz. Ömer akşam iftar ettikten sonra eşi ile ilişkiye girmiş, sonra yaptığına pişman olmuş ve durumu Peygamberimize bildirmiştir. Ashaptan bazıları da aynı hatayı işlemişlerdir. Bunun üzerine Bakara suresinin 187. ayeti inmiştir:
(Ahmed, V, 247)
🔹 "Oruç gecesinde kadınlarınıza yaklaşmak size helal kılındı. Onlar size örtüdürler, siz de onlara örtüsünüz. Allah (Ramazan gecelerinde hanımlarınıza yaklaşarak) kendilerinize ihanet ettiğinizi bildi, tövbenizi kabul edip sizi affetti.
🔹 Artık eşlerinize yaklaşın ve Allah'ın sizin için yazıp takdir etmiş olduğu şeyi arayın. Şafağın aydınlığı, gecenin karanlığından ayırt edilinceye kadar yiyin, için, sonra akşama kadar orucu tam tutun. Bununla birlikte siz mescitlerde itikâfta iken eşlerinize yaklaşmayın. Bunlar, Allah'ın koyduğu sınırlardır. Bu sınırlara yaklaşmayın. Allah kendine karşı gelmekten sakınsınlar diye ayetlerini insanlara böyle açıklar.
🔹 Ayetteki َ ُ ِحّل ا" helal kılındı" cümlesi, söz konusu yasağın kaldırıldığını ifade eder. Bu yasağın ne olduğu yukarıda zikrettiğimiz hadislerde beyan edildiği gibi ayetin içeriğinden de anlaşılmaktadır. Cinsel ilişkide bulunma yasağı itikâf halinde iken devam etmektedir.