Kurban ile ilgili ayetler ve hadisler
Kurban, İslam alemi için büyük bir müjde vesilesidir. Her sene büyük bir coşku ile beklenen Kurban Bayramı ise bunun bir göstergesi. Bu ibadet, kulları Rabbine yakınlaştırır. Sonuç olarak Kurban Bayramı bir teslimiyet sınavıdır. Kurban ile ilgili hususlar hem Kur'an-ı Kerim'de hem de hadislerde geçmekte. İşte, sizler için kurbanla alakalı hadis-i şerifleri ve Kur'an-ı Kerim'de geçen ayetleri sizler için bir araya getirdik.
🔹
"Haccı ve umreyi Allah için eksiksiz yerine getirin; engellenirseniz kolayınıza gelen bir kurban gönderin. Kurban, mahalline ulaşıncaya kadar başlarınızı tıraş etmeyin. Fakat içinizden biri hasta ise veya başından bir rahatsızlığı varsa (tıraşını olup) oruç veya sadaka yahut kurban olarak bir fidye ödesin. Güvenlikte olduğunuzda hacdan önce umre yapan kişi, gücünün elverdiği türden bir kurban kessin. Bulamayan ise hac sırasında üç gün, döndükten sonra da yedi gün yani tam on gün oruç tutmalıdır. Bu, ailesi Mescid-i Harâm civarında oturmayanlar içindir. Allah'ın buyruğuna saygılı olun ve bilin ki Allah'ın cezalandırması çok şiddetlidir.
Bakara Suresi - 196. Ayet
AYETİN TEFSİRİ:
Sözlükte hac "amaçlamak, yönelmek" demektir. Dinî bir terim olarak "belirli vakitte Arafat'ta bulunmak (vakfe) ve usulüne uygun olarak Kâbe'nin çevresinde dönmek (tavaf) suretiyle yerine getirilen ibadet"i ifade eder.Hac ismini taşıyan sûrede (22/27, 29) Hz. İbrâhim'e hitap eden ve "İnsanlar arasında haccı ilân et..." buyruğu ile başlayan âyetlerden anlaşıldığına göre hac, Kâbe'nin de bânisi olan Hz. İbrâhim'den kalma bir ibadettir. Bazı rivayetlerde bu ibadetin tarihi daha da gerilere, hatta Hz. Âdem'e kadar götürülmektedir (bk. Salim Öğüt, "Hac", DİA, XIV, 386). Câhiliye döneminde de –bazı putperest uygulamalar karıştırılmış olmakla birlikte– Kâbe'yi tavaf, Arafat ve Müzdelife'de vakfe, sa'y, kurban kesme gibi uygulamalarla hac ve umre devam ettirilmekte; hacılara yönelik beslenme, barınma, güvenlik gibi hizmetler de düzenli biçimde yürütülmekteydi. İslâmiyet'in doğuşu sırasında da aynı uygulamalar mevcuttu.
🔹
Onlar, "Doğrusu Allah, ateşin yakıp bitireceği bir kurban getirinceye kadar hiçbir peygambere inanmama hususunda bizden söz aldı" diyenlerdir. De ki: "Benden önce nice peygamberler size mûcizeler ve dediğiniz şeyi getirmişlerdi. Doğru söylüyorsanız onları niçin öldürdünüz?"
Âl-i İmrân Suresi - 183. ayet
AYETİN TEFSİRİ:
Sözlükte masdar olarak "yaklaşmak", isim olarak da "Allah'a yakınlık sağlamaya vesile kılınan şey" anlamına gelen kurban kelimesi, dinî bir terim olarak "ibadet maksadıyla belirli şartları taşıyan hayvanı usulünce boğazlamak veya bu şekilde boğazlanan hayvan" demektir. İnsanlık tarihi boyunca hemen bütün dinlerde kurban uygulamalarının bulunduğu tesbit edilmiştir (bk. Mâide 5/27; Hac 22/28-34, 67; Kevser 108/2).
🔹
"Âdemoğlu kurban bayramı gününde Allah için kurban kesmekten daha daha sevimli bir iş yapmamıştır. Şüphesiz o kesilen kurban, kıyamet günü boynuzları, kılları ve tırnakları ile gelir. Hiç şüphe yok ki, kurbanın kanı yere düşmeden önce Allah katında kabul görür. Öyleyse gönüllerinizi kurban ile hoş edin."
(Tirmizî, "Edahî", 1.)
🔹
Ey iman edenler! Allah'ın işaretlerine, haram aya, boyunları bağsız ve bağlı kurbanlıklara, rablerinin lütuf ve rızasını dileyerek Beytülharâm'a yönelmiş kimselere sakın saygısızlık etmeyin. İhramdan çıkınca avlanabilirsiniz. Mescid-i Harâm'a girmenizi engellediler diye bir topluma karşı duyduğunuz kin, sakın aşırı gitmenize sebep olmasın. İyilik ve takvâ hususunda yardımlaşın, günah ve haksızlık yolunda yardımlaşmayın. Allah'tan korkun, çünkü Allah'ın cezası çetindir.
Mâide Suresi - 2. ayet
AYETİN TEFSİRİ:
Rivayete göre Hutam b. Hind el-Bekrî adında bir adam Medine'de Hz. Peygamber'in huzuruna gelerek kendisini kavminin temsilcisi diye tanıtmış, arkadaşlarıyla birlikte gelip müslüman olacaklarını söylemiş ve İslâm'ın ne olduğunu öğrenmek istemişti. Hz. Peygamber de İslâm'ın, Allah'tan başkasına tapmamak, namaz kılmak, zekât vermek ve oruç tutmak olduğunu anlatınca Hutam, "Senin bu anlattıkların biraz güç, ben dönüp bunları kavmime anlatayım, kabul ederlerse ben de kabul ederim; eğer kabul etmezlerse ben onlarla beraberim" deyip Hz. Peygamber'in huzurundan ayrıldı. Yurduna dönerken Medineliler'in meralarda yayılmakta olan develerini de sürüp götüren Hutam, ertesi yıl Yemâme'den bir ticaret kervanı yükleyip hacca gelmiş ve bir yıl önce götürdüğü develerin birçoğunun boynuna gerdanlık takıp kurbanlık olarak Harem-i şerife sevketmişti. Bunu haber alan müslümanlar, adamın kervanını vurmak için Hz. Peygamber'den izin istediler. Bunun üzerine bu âyet inerek müslümanların ona saldırmalarını engellemiş ve hac ibadetiyle ilgili işaretlere saygılı olmalarını emretmiştir (Taberî, VI, 54; Vâhidî, Esbâb-ı Nüzûl, s. 139-140; Ebüssuûd, İrşâdü'l-akli's-selîm, Beyrut, ts., III, 4).