Fatma Bayram Röportajı: İyilik Hem İmanlı Hem Ahlaklı Hem De Zarif Olmaktır
TK Yayınları'ndan çıkan İyiler Yalnız Değildir, Fatma Bayram'ın Bakara Suresi 177. ayet kapsamında, iyiliği ele aldığı önemli bir eser… Çoğumuz aslında iyiliğin tam olarak tanımını yapamıyoruz hatta kime iyi diyeceğimizi dahi ölçemiyoruz. Bunu ölçemezken nasıl iyi olunacağını da haliyle bilemiyoruz. Algısını yitirdiğimiz bu kavram karşısında bazen tüm ahlaki değerlerden yoksun birine "ama iyi insan" diyerek ne kadar çok hataya ve yanlışa sürüklendiğimizi fark edemiyoruz. Bu noktada bu kıymetli eser bizi, iyiliğin çok yönlü yani iman, ibadet ve ahlak boyutlarıyla tanıştırıyor. Tam burada Fatma Bayram ile "iyilik karşısında yanılsamaya düşmemek için" eseri ön plana alarak, bir röportaj gerçekleştirdik.
Özge Özkul: Kur'an-ı Kerim'den Sureler ve Dualar, Bir Vaizenin Okumaları, Bir Vaizenin Günlüğü, En Güzel İsimler 99 Esma Sonsuz Mana, En Güzel Kıssa, Bir Vaizenin Penceresi, Altı Dakika, Elmalılı Hamdi Yazır ile Kur'an Sohbetleri, 15 Dakika ve İyiler Yalnız Değildir… İyiler Yalnız Değildir, 10. kitabınız oldu. Kitaba ilham olan Bakara Suresi 177. ayeti kerimesi çerçevesinde kitabın hikayesini ve bu ayetin iyilik noktasındaki yerini anlatır mısınız?
Fatma Bayram:
Çok uzun süredir üzerinde düşündüğüm ve çeşitli mahfillerde yaptığım konuşmalarda dikkatlere arz ettiğim bir ayetti bahsi geçen ayet... Çünkü iyilik tanımının fazlasıyla sündürüldüğü bir dönemdeyiz ve ayet, yoruma ihtiyaç bırakmayacak şekilde detaylı olarak tarif ediyor, iyiliği… Genel eğilimlere çoğunlukla kuşkuyla bakan bir yapım olduğu için de dikkatimi çekmiş olabilir. Malumunuz günümüzün genel eğilimi, iyilik kavramını inanç ve ibadet boyutundan ayrıştırma yönünde… Melekût âlemiyle bağlantısı kopmuş, üstelik de insanlar arası ilişkilerde sadece görgü ve nezakete indirgenmiş bir iyilik tanımının bu ayete kıyasla ne kadar sığ ve yanıltıcı olduğunu sayısız kere gözlemlemek de bu kanaatimi pekiştirdi. Ayette birine "iyi" dememiz için inanç esaslarını yani Allah'ın üzerindeki hakkını kabul eden, bunun gereği olarak ibadetlerini yerine getiren ve insanlar arası ilişkilerde ahlaka riayet eden biri olmasının gerektiği anlatılır. Bugün çoğumuzun yaptığı gibi bunlardan biri diğerine kurban edilmez. İyi olmak için namaz yeter veya ahlak yeter ibadet gerekmez gibi parçalanmışlıklara prim vermez. Tevhidin sonucu da budur. Bütün boyutlarımızla iyiliği gerçekleştirmemizi ister.
Özge Özkul: Ahlaka ve iyiliğe dair pek çok sorunun cevabını net veren eserlerden birini kaleme aldınız. Kitabınızdaki başlıklardan biri olan şu soru ile devam etmek istiyorum: "Ahlak değişir mi?"
Fatma Bayram:
İslam ahlakçıları ahlaki yapımızı iki kademeli olarak ele alır. İlki doğuştan getirdiğimiz karakteristik özellik ve eğilimlerimizdir. Kur'an-ı Kerim ve Sünnet-i Şerif'te bunun değişmeyeceğine dair güçlü ifadeler var. Bana sorarsanız bu kabulün iki önemli sonucu var: İlki, şakile veya mizaç denilen bu esas yapıyı zorlamaya kalkmamak konusunda aileleri ve eğitimcileri uyarmak; ikincisi de doğuştan gelen bu yapının asla bizim için kötü olmayacağını bilmenin kendimizle barışma konusundaki yardımıdır. Allah'ın bizim için seçtiği bizim için kötü olabilir mi? Önemli olan bu malzemeyi doğru yönde kullanmaktır.
İslam ahlakçılarının ve özellikle sufilerin değiştirmek için üzerinde ısrarla durdukları ahlaki yapımız ise sonradan kazandığımız kısımdır. Bunlar iyi ya da kötü olabilir. İyilerin muhafazası ve pekiştirilmesi, kötü olanların ise mümkünse giderilmesi, mümkün değilse azaltılması bütün tasavvufi mücadelenin eksenini oluşturur. Bu konuda "ben böyleyim, değişmek elimden gelmez, beni böyle kabul edin" gibilerinden değişime ve gelişmeye kapalı yaklaşımların Kur'an ve sünnette öfke, kin gibi olumsuz duyguların, ikiyüzlülük ve cimrilik gibi kötü davranışların düzeltilmesini veya kontrol edilmesini emreden ifadelere ters düştüğünü görmek de benim için öğreticiydi. Bu ifadeler bana, ahlakın bile görece hale getirilmeye çalışıldığı günümüz dünyasında kendi yükselişimiz için dönüşmeye ve gelişmeye açık olmamız ve kendimizle uğraşmamız gerektiğini, bu çabanın boşa gitmeyeceğini gösteriyordu.
Özge Özkul: "İyilik" kavramını üç boyutuyla ele aldığınızda iman, ibadet ve ahlak arasındaki bu güçlü bağ, sizce modern dünyanın hangi sorunlarına çare olabilir?
Fatma Bayram:
Bu çok harika bir soru. Bilmem ki ben yeterince güçlü bir cevap verebilir miyim bu ufuk açıcı soruya? Şuradan başlamayı deneyeyim: Zaman zaman kalbimiz, zihnimiz, bedenimiz/hayvani yönümüz ve içinde yaşadığımız toplum bizden birbiriyle çelişen şeyler ister. Biz de bunları nasıl telif edeceğimizi yani aralarında nasıl bir denge kuracağımızı bilemeyiz ve hangisi baskın çıkarsa diğerlerini onun için feda ederiz. Bu kimileri için duyguları kimileri için bedeninin ihtiyaçları kimileri içinse ailesi ve toplumu olur. Bu ayetin temsil ettiği iyilik hali ise bir sistem dahilinde her boyutumuzun hakkını vermeyi, böylece bütün boyutlarımızla iyilik dairesi içinde kalmayı sağlar. Üstelik de zaten tevhid ilkesi gereği bu boyutlar birbirinden tamamen bağımsız değildir. Yani biz ibadet ederken ahlakımızı, inançlarımızı güçlendirirken ibadetlerimizi, ahlakımızı iyileştirirken diğer ikisini beslemiş oluruz. Bir örnek vermek gerekirse ibadetlerin şahı olan namaz, sayısız hikmetleri yanında, sadece irademizi güçlendirmesi sayesinde dahi hem inançlarımıza bağlılığı hem de ahlaki amaçlar uğruna kendimizi kontrol edebilmeyi pekiştirir. Kısaca, bedensel sağlığın iyi olması gibi manevi sağlık da bütüncüldür. Sadece dolaşım sisteminin iyi olması sağlık için yeterli olmadığı gibi manevi iyilik hali de karakterimizin iç içe geçmiş üç boyutu olan zihin, duygu ve davranış boyutlarının iyiliğine bağlıdır. Günümüz post modern dünyasının her şeyi birbirinden koparan dağınıklığına karşı bu yaklaşımın bütünselliği evrendeki tüm varlıkların etkileşim içinde olduğu, dolayısıyla birbirinden kopuk bir iyilik halinin mümkün olmadığını anlatabilir.
Özge Özkul: Eserde iyilik kavramını merkeze alarak pek çok durağa uğruyorsunuz, bu yönüyle "İyiler Yalnız Değildir" hayata benziyor. Kitabın pek çok veçheye bakması hali için neler söylersiniz?
Fatma Bayram:
Bu gerçeklik kitabın keşfettiği bir şey değil, aksine kendi küçük objektifinden yansıtmaya çalıştığı büyük bir perspektif. Bahsi geçen ayette meleklere imanın iyilik şartları içinde zikredilmesi bende, iyilik yolunda tek başımıza kalsak bile yalnız olmadığımızı çünkü meleklerin orada olduğu hissini uyandırdı. İman sahibi biri için doğru yolda tek başına kalmak, yalnız kalmak anlamında değildir. O, bize kıyasla zamansız varlıklar olan melekler yanında evvelce o yolda yürüyen ve hatta gelecekte yürüyecek olan ruhlarla da beraberdir. Firavunun karşısında hakkı söyleyen her müminin yanında Musa'nın durduğunu hissetmesi demektir bu. İyiler asla yalnız değildir.
Özge Özkul: İyiler Yalnız Değildir, üç temel bölümden oluşuyor: İyilik, İyilerin Halleri ve İyiliğin Temelleri'nin arasında nasıl bir bağ mevcut?
Fatma Bayram:
Bu aslında yukarıda konuştuğumuz inanç, ibadet, ahlak bütünselliğinin bir yansıması. Görünen, görünmeyen unsurlarıyla bütün varoluş Bir'den gelir, Bir'e gider. Öyle olduğu için de hepsi bir "bağlantısallık" içindedir. Elmalılı'nın deyişiyle "Alemde her şey bir şey ve bir şey her şey içindir", varlığın kaynağını görebilenler bu birliği de görürler. Göremeyenler için her şey dağınık ve saçılmış haldedir. Mütevazı kitabımız, bu bütünselliği minicik ölçütte de olsa yansıtabildiyse, ne mutlu bize…