Deprem kuşağında Müslüman olmak - Fatma Bayram
İmtihan fani dünyada bulunduğumuz müddetçe insanoğlunun gerçeği... 6 Şubat 2023 günü ülkemizde acısı hiç dinmeyecek bir felaket yaşadık. Tarifi, izahı mümkün olmayan bir acı... Evet inananlar olarak kendimizi sürekli sorgulamamız, neye hazır olup olmadığımızı kendimize sormamız gerekiyor. Fakat faniliğin geçiciliğini o kadar çabuk unutuyoruz ki bel bağlamamamız gereken bir dünyanın aslında hiç olmadığını idrak edemiyoruz. İşte kıymetli yazarımız Fatma Bayram hocamız, bu noktada kalplere biraz da olsa farkındalık kazandıracak bir yayın yaptı. Yayının herkese ulaşması ve nasiplenebilmesi için sözlü ve yazılı şeklini sizlerle paylaşmak istedik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
🔸 Felaket anında ne yapacağız? İkinci aşamaya geçtik. Felaket anında yapılacaklara gelince, biz sıradan insanlarız, yani ben kendim için söylüyorum, sıradan insanlarız. Sıradan insan demekle neyi kastediyorum? Yani şu anda afet bölgesinde acil hizmette ön safta çalışan biri değiliz. Böyle bir yeterliliğimiz maalesef yok. Biz sıradan insanlar, o afette hizmet edenlere yardım edebiliriz, yardımcı olabiliriz, destekleyebiliriz. Peki bu yardımı ve desteği nasıl yapmalıyız? Altını çiziyorum, koordinasyonla.
🔸 Bir Müslüman ahlakının afet anında yapması gereken bir başka şey; bu afet isterse bir savaş olsun arkadaşlar isterse doğal afet olsun, isterse başka bir şey olsun fark etmez. Haberleri yayma konusunda aşırı derecede titiz olması gerekir. Bu konuda Nisa 83 ve Hucurat 6. ayetleri üzerinde dikkatle düşünmenizi tavsiye ediyorum. Bir haber duyduğunuzda o haberi gerekli otoritelerden teyit etmeden paylaşmayın. Haberleri yayma orucu tavsiye ediyorum. Her duyduğunu söylemek kişiye günah olarak yeter diyor, Peygamberimiz (SAV). Yani başka hiçbir günahı olmasa, her duyduğunu aktarmak kişiye günah olarak yeter.
Nisa 83: "Kendilerine güven veya korku veren bir haber geldiğinde onu yayıyorlar. Hâlbuki onu Resûlullah'a ve aralarından yetki sahibi kimselere götürselerdi, içlerinden haberin mana ve maksadını çıkarabilenler şüphesiz onu anlarlardı. Size Allah'ın lütfu ve rahmeti olmasaydı, azınız müstesna, şeytana uyup giderdiniz."
Hucurat 6: "Ey iman edenler! Bilmeden birilerine zarar verip de sonra yaptığınıza pişman olmamanız için, yoldan çıkmışın biri size bir haber getirdiğinde doğruluğunu araştırın."
Böyle bir afet anında, ister bir sel, deprem, yangın felaketi olsun, buralarda müminlerden ölenlerin şehit olduğunu Efendimiz (SAV) çok kuvvetli rivayetlerle bize haber veriyor. Allah onların bu yaşadığı felaketi asla zayi etmez. Allah katında en ufak bir fark bile kıyamet gününde karşımıza çıkacak. Ahirete inanmayan bir insanın ya da o inancı çok zayıf olan birinin bu olanları kaldırması çok zor. Ama ahirete kuvvetle inanan bir insan için "Allah verdi Allah aldı, hepimiz Allah'a aidiz" düşüncesi felaketi katlanılabilir hale getiriyor. Bu inancı işte çok önceden beslemek gerekiyor.
AHİRET İNANCI
➡ Ahiret inancı, akıl ve ruh sağlığımızın garantörü müdür? Ahiret inancı, zeki insanların delirmesini engeller.
➡ Hassas ruhların, ince, kalbi rikkat sahibi insanların çıldırmasını engeller.
➡ Ahiret olmasa bu dünya çekilmez, katlanılmaz.
➡ Onun için ölenlerin şehit mertebesinde olduğunu bilmek, herkesin niyetine göre haşr olacağını bilmek, bizim için çok büyük bir teselli sebebidir.
Bir de bu afet esnasında birtakım yolsuzluklar, hırsızlıklar oluyor. Bugünün geçmişten farkı; her şeyin çok fazla afişe olmasıdır, çok kolay yayılmasıdır ve gözümüzün önünde olmasıdır. Böyle olduğu için biz kötülüklerin çoğaldığını zannediyoruz. İnsanoğlunun nezdinde kötülüğün reklam, haber değeri vardır. O sebepten dolayı kötülük çokça anlatılıyor yoksa bu eylem çok fazla değil, dünyada iyilik her zaman daha fazladır. Kötü örneklerin bizi iyilikten caydırmaması gerekiyor. İyilik yapacağız. Peki nasıl yapalım?
➡ İyiliği; kalbinizin, gönlünüzün, aklınızın tam mutmain olduğu bir yere yapın. Bu güzel fiilin sürdürülebilir olması için aklın, kalbin ve gönlün kânî olduğu vasıtalarla yapılması gerekir. Araştırın. Birçok alternatif var; STK'lar var; şahıslar var; devlet kurumları var.
Bu nedenle afet anında ilgi ve beceri alanına göre güvenilir bir mecra bulup katılmak, sonrasında da söylenenleri dinlemek ve gerekenleri yapmak yani büyük ekibin bir parçası olmak gerekir. Bireysel takılmamak gerekir. Alanda şahsi davranan insanların şu an dahi orada fazladan iş çıkardığını, hiçbir işe yaramadıkları hâlde kalabalık ettiklerini söylüyorlar, biliyorsunuz.
Bu tip afetlerde sabır çok önemli bir karakter gücüdür. Sabır; katlanmak, sesini çıkarmamak, boyun eğmek, kaderimiz böyle demek zannediliyor. Sabır çok etkin bir eylemdir. Çok büyük bir güç ister. İslam ahlakında anlatılan sabrın tam karşılığı şu olabilir; herhangi bir felaketle, bir olumsuz bir olayla karşılaştığınızda o olayın gereğini yapmak konusunda direnç göstermek...
Gereğini yapmak konusunda mukavemet yoksa eylemsizlik, pasifçe boyun eğmek, tepene çıkarmak değildir. Ancak sabır çok etkin bir eylemdir ve çok büyük bir güç ister. İslam ahlakında sabrın tam karşılığı herhangi bir olumsuz olayla karşılaşıldığında o olayın gereğini yapmak konusunda tahammül etmektir. Sabır çok etkin bir şekilde herhangi bir durumla karşılaştığımızda o durumda yapılması gereken her neyse onu yapmak konusunda azimli ve dayanıklı olmak demektir. Sabır ancak umudunu diri tutan, Allah'tan ümidini kesmeyen insanların başarabileceği bir şeydir.
🔸 Afet anında bazı duygulara kapılıyoruz. Bu duygular felç eden bir üzüntü, elin, kolun tutmuyor, hiçbir şey yapamaz hale geliyorsun. Böyle bir üzüntü anında bir Müslümanın ne yapması lazım? Felç eden bir üzüntü halinde kalkıp abdest almalı, namaz kılmalı, kısacık da olsa bir dua etmeli ve kendini toparlamalıdır. Felç eden üzüntünün şeytanî olduğu kanaatindeyim.
🔸 Bunun dışında isyan ve kızgınlık duyguları yaşıyoruz. Bazıları bu isyanın Allah'a isyan olduğunu zanneder ama bu doğru değildir. Bu isyan; Allah'ın yarattığı kainatı, O'nun koyduğu kurallar muvacehesinde kullanmayan, aç gözlü istismarcı insanların verdiği zarar sebebiyledir.
➡ Afet sonrasında üzüntü, isyan, çaresizlik, heyecan, telaş, çok iş yapma isteği, kişinin hayatta, sağlıklı ve iyi olduğu için duyduğu utanç gibi duygular ölçülü kullanılmalı ve uzun vadede yaşatılmalıdır. Yani depremde yaşananlara üzüldük mü? Bu üzüntü 3 günlük, 5 günlük olmamalı. Çok uzun süreli olmalı ki işe yarasın. Bu duyguların tamamı insana lazımdır, zira lazım olmayan duygu insana verilmez.
Konfüçyüs'ten çok güzel bir söz duydum. Kesinlikle katılıyorum bu söze, diyor ki: En büyük 3 tehlike şudur, bir toplum için. "Akıllı insanların duygusuz olması." Neden biliyor musunuz? Jules Payut "İrade Terbiyesi" kitabında neredeyse baştan sona bunu anlatıyor. Diyor ki: Bir şeyi doğru yapmak gerektiğine zihnen ikna olmak yetmez, ona duygularınızın da eşlik etmesi gerekir. Ancak o zaman eyleme dönüşebilir. Dolayısıyla birinci tehlike neymiş, akıllı insanların duygusuz olması.
İkincisi duygulu insanların etkisiz olması. Bir şeye güçleri yetmiyor. Çünkü vasıfsızlar. Çok duygulu olabilirsin. Vasıfsızsan hiçbir etkin yoktur. Bu yüzden Müslümanın vasıf sahibi olması lazım. Bu vasıf sahibi olmak için harcadığımız zaman, emek dünyevi değildir sadece. Belki onunla biz cenneti kazanacağız.
Üçüncüsü etkili insanların akılsız oluşu. Yani akıllı insanlar duygusuzsa, duygulu insanlar etkisizse ve etkili insanlar akılsızsa o toplum için en tehlikeli şeydir. Benim çıkardığım sonuç etkili olmak istiyorsanız akıl ve duygunun siz de eş zamanlı olarak çalışıyor, bir arada hareket ediyor olması gerekir.
🔸 Afet esnasında dua;
Gazzalî İhyâ'nın birinci cildinin sonunda nafile ibadetlerden bahsettikten sonra uzun uzun dualardan bahseder. O kadar ki bir kimse bu duaları yapmaya kalksa gün içinde başka iş yapmaya vakti kalmaz. Tüm bu duaları saydıktan sonra da der ki; "Bu saydığımız dualar insanlığa faydalı olacak hiçbir iş yapamayacak kişiler içindir." Eğer insanlığa faydalı olacak bir iş yapıyorsanız (öğretmen, aşçı, fırıncı vs.) o işi yapmanız bu duaları yapmanızdan daha faziletlidir. Peygamberimizin bu konuda 2 duası var; "Bismillâhillezi lâ yedurru ma'asmihi şey'ün fil erdi ve lâ fissemâi ve hüves-semi'ul alim." Efendimizin; "Yanarak ölmekten, boğularak ölmekten, toprak altında kalarak ölmekten Allah'a (CC) sığınırım." diye de üç-dört satırlık bir duası var.
🔸 Peygamberimiz bu duaları eylem yerine koymamıştır. Dua amele eşlik etmelidir, amel yerine geçmez. Mesela karnı aç olan kişi dua ederek doyamaz. Hiçbir şey yapamayacak olan dua etsin, Fatiha okusun, salavatları okusun, Peygamberimiz'in (SAV) dualarını okusun. En tesirli dualar en çok bilinen dualardır. Ama arkadaşlar eylem, eylem, eylem... Sağlıklı bir insan için aklı başında olan bir insan için afet sonrasında yapmamız gerekenleri de birkaç başlıkla sayacağım. Bu sıfatlı Bu sıfatlı insanın sadece kavli dua yapması utanç verici...
🔸 Afet sonrasında yapılması gerekenlerin ilki, yaşananlardan ibret almaktır. Öncelikle o felakette payı olanların, buna sebep olanların ibret alması. Muhammed Hamidullah'ın insanları üçe ayırdığı o tasnifini hatırlatırım, yine size. İnsan tipine göre -ki bazıları cezadan bazıları nasihatten bazıları dini terbiyeden anlar- insanlardaki bu hırsın, aç gözlülüğün, azgın kapitalist sistemin önüne geçmemiz gerekiyor. Dünya lehine bozulan dünya-ahiret dengesini yeniden sağlamlaştırmamız gerekiyor.
🔸 İkincisi bana göre elli yaşın altında olan herkesin deprem kuşağında yaşayan Müslümanlar olarak afet eğitimi alması gerekiyor ama kağıt üzerinde değil, ciddi eğitimler. Enkaz altında kalırsa ne yapacak, yangın olursa ne yapacak, sel olursa ne yapacak, ilk yardım ne yapacak? Mesela, bunları öğrenmesi gerekiyor. "Ne yapmalıyız" değil, "nasıl yapılacağını" öğrenmesi gerekiyor. Afet türüne göre mağdur ya da destek olduğunda "neyi, nasıl yapması gerektiğini" öğrenmesi gerekiyor.
🔸 Üçüncüsü ; X, Y, Z kuşağı gibi sınıflandırmalarla eleştirilen gençlerin önlerine bir hedef konulduğunda ne kadar fedakâr ve samimi çalıştıklarını gördük. Gençleri bu tip bilinçli eylem imkânlarıyla tanıştırmamız gerekiyor. Gençleri salonlara toplayıp onlara konuşmalar yapmak bir aktivite değildir, STK'lar tekrar tekrar altını çiziyorum.
🔸 Dördüncüsü binaların sağlamlığı konusunda takip bilinci oluşturmak gerekiyor. Belediyeden mi kontrol edilecek? Mühendisler odasından mı bilmem. Ama binaların sağlamlığı konusunda takip bilinci oluşturmak, satın almamak, oralarda oturmamak.
🔸 İnanç ibadet ve ahlak açısından kendimizi gözden geçirip küçük de olsa sürdürülebilir güzel alışkanlıklar kazanmak. Sadakaların sadece çok heyecan anlarına sıkıştırılmaması gibi...
🔸Son olarak; arkadaşlar dünya fanidir, dünyaya bel bağlanmaz. Bu dünya için yaptığımız her şey ister iyi ister kötü olsun ahirette kesinlikle karşımıza çıkacak ve biz bu dünyada yaptığımız her şeyden sorumlu olacağız. İnsana insan lazım, bunu unutmamak gerekir. Yakınınızdakilerle iyi geçinin. En yakınımızdakilere muhtaç olacağız, yeri geldiğinde. "Uzaktan dost yetişene kadar yakından düşman yetiştirmiş." sözünü unutmayın.
🔸Gençleri bomboş zannetmeyin, gençlere sorumluluklar, bilinçler, eylem planları verdiğinizde onlar harika işler ortaya koyacaklar ve umarım gelecek onların bu bilinçliliği sayesinde çok daha güzel olacak. Parlak, çok geniş evlerde oturmak yerine sağlam, daha küçük evlerde oturmayı belki ekonomik açıdan tercih edecekler.
Velhasıl, Allah'a (CC) emanet olunuz. Cenab-ı Hakk yardımcımız olsun. Her şeyden önce bize liyakat versin. Bize aklımızı, fikrimizi, kalbimizi, duygularımızı en doğru şekilde yönlendirebilmeyi, yönetebilmeyi nasip etsin. Ve böyle ucuz kahramanlıklar değil, uzun vadeli, sabırlı, ihsan ahlakı ortaya koyacak müminler olabilmeyi bizlere nasip etsin. Allah'a (CC) emanet olunuz. Bu imkanı verdiği için tekrar Ayşe Hanım'a teşekkür ediyorum.
Fatma Bayram
@mircikewor sayfası