Aile terbiyesinde bilinmesi gereken 10 görev
İnsani ve hukuki ilişkilerin sağlıklı bir çizgide seyredebilmesi, sağlam bir zeminde mümkün olabilir. Burada önemli olan, problemi doğduktan sonra çözmek değil, o problemin doğmasına fırsat vermemektir. Erdemli ve mükemmel bir toplum yapısı gerçekleştirmenin en önemli şartı olan hak ve sorumluluk bilinci, toplumun çekirdek birimi olan aile için de vazgeçilmez bir önem taşır. Aile ortamı aynı zamanda bir eğitim ortamı olduğundan, çağdaş eğitimciler gibi Müslüman eğitimci ve ahlakçılar da aile eğitiminin önemi üzerinde geniş olarak durmuşlardır. Sizler için aile terbiyesinde bilinmesi gereken 10 görevi listeledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Dinimiz, toplum fertlerinin birbirleriyle yardımlaşmalarını öğütlerken, yoksulları görüp gözetmemizi, öksüzleri kendi çocuklarımız gibi koruyarak eğitip yetiştirmemizi tavsiye eder. Velinin görevi, yetimi koruyup gözetmek, onun şahsi ve mali menfaatini kollamaktır. Peygamberimizin, haklarının korunması hususunda üzerlerine en çok eğildiği kesimlerden biri de yetimler olmuştur.
Tüm insanlığın dünya ve ahiret mutluluğunu temini için gönderilmiş yüce dinimiz İslam'da yetimlerin korunup gözetilmesi, malına göz dikilmemesi emredilirken; yetimi itip kakmak, ona kötü muamelede bulunmak, yetimin malını gasp etmek haram kılınmıştır. Medine döneminde devlet gelirlerinden ganimet ve *fey içinde yetimlerin hakkı olduğu bildirilmiş, bu hakkın ödenmesine gelirlerin harcama kalemleri arasında yer verilmiştir.
*Fey: Terim olarak gayri müslimlerden alınan haraç, cizye, ticarî mal vergisi (uşûr) ve diğer bazı gelirleri ifade eder.
Peygamberimiz: "Gerek kendisine ve gerek başkasına ait her hangi bir yetimi görüp gözetmeyi, eğitip yetiştirmeyi üzerine alan kimse ile ben, cennette şöyleyiz" buyurarak şehâdet parmağı ile orta parmağını işaret etmiştir. Müslîm, "Zühd", 2
Kendisi de yetim olarak büyüyen sevgili Peygamberimiz, içinde yetiştiği toplumda yetimlere yapılan kötü muamelelere tanıklık etmiş biri olarak onların haklarının korunması hususunda son derece titiz davranırdı. Belki de toplum kesimleri içerisinde üzerlerine en çok eğildiği kesim dul ve yetimlerdi.
Osmanlı döneminde yetim ve öksüzlerin eğitim ve öğretimi, meslek sahibi olmaları, her türlü bakım ve ihtiyaçları vakıflar tarafından karşılanırdı. 1874 yılında Şeyhülislamlık bünyesinde Meclis-i İdare-i Emvâl-i Eytâm kuruldu. Bu meclis, yetimlerin mallarını muhafaza etmek, tereke yazımında haklarını korumak, rüştünü ispat edenlerin mallarını kendilerine teslim etmek ve taşradaki eytam sandıklarını denetlemekle sorumluydu.
Çağımızda pek çok insan yoksulluk içerisinde yaşıyor. Dünyada yoksulluk ve açlıkla mücadele eden sivil insani yardım teşkilatları olmasına rağmen, çok ciddi anlamda gıda, sağlık ve diğer tabii ihtiyaçların karşılanmasında büyük mesafeler alındığı söylenemez. İslam'ın gayesi, zenginliği kaldırmak değil, fakirliği bertaraf etmektir. Elbette, yoksulluk ve fakirlik arasında fark vardır.
Fakirlik, normal hayat için lazım olan şeylerin yokluğu ve mutlaka lazım olan asgarî miktardan daha az kıymetlere sahip olmaktır. İnsanların durumları eşit değildir. Bir kısmı varlıklı iken bir kısmı yoksuldur. Bir kısmının sağlığı iyi olduğu halde bir kısmı hasta ve sakattır. Toplum halinde yaşayan insanların birbirleriyle yardımlaşmaları dinimizin emridir. Varlıklı zengin insanlar toplum içindeki yoksulları soruşturmalı ve onlara yardım etmelidir.