Yazar adayları için yol haritası kitaplar
Yazmak kendimizi ifade etmenin yanında oldukça da zorlu bir meşgale. Birçok kişi bu zorlu yolda zaman zaman önübü aydınlatacak bir ışığa ihtiyaç duyabiliyor. Böyle anlarda kimi zaman rüştünü çoktan ispat etmiş yazarların kaleme aldığı kitaplar oluyor yol gösterici, kimi zamansa yazarlık üzerine yazılmış kitaplar. Peki yazmaya nereden başlamalı? İşte yazar adaylarının bir yol haritası çıkarmasına yardımcı olabilecek kitaplar...
"Uzun bir hikâye ile uzatılmış bir hikâye farklı şeylerdir."
"Atölye" serisinin ilk kitaplarındandı Ursula K. Le Guin'in Dümeni Yaratıcılığa Kırmak kitabı. Orada yazar adaylarının elinden tutmuş, yaratıcılık denizindeki rotayı göstermiş, zamansız bir pusula tutuşturmuştu ellerine. Şimdiyse tayfayı genişletiyor, sadece yazar adaylarını değil sözcüklerle derdi olan herkesi alıyor sihirli gemisine…
Kimi zaman nasıl okumak gerektiğini anlatıp dehasının gölgesini düşürüyor sayfaların üstüne, kimi zaman edebiyatın ne olduğunu ve asıl önemlisi ne olmadığını gösterip hayal gücünün ışığıyla yıkıyor bildiğimiz dünyayı. Edebiyatın sahip olduğumuz en iyi elkitabı olduğunu söylüyor; "ziyaret ettiğimiz ülkenin, yani hayatın en kullanışlı rehberi..." Kimi zaman diğer yazarların eserlerine sızıp oradaki cevherleri çıkarıyor, kimi zaman da cevher sandığımız şeyin çakıl taşından başka bir şey olmadığını gösteriyor.
Her zaman muzip, masum, cesur, çoğunlukla da acımasız Le Guin. Lafını kimseden sakınmıyor, insanların beklentilerini karşılamakla ilgilenmiyor. Onun tek derdi sözcükler. Ölümünün bıraktığı boşluğu da yalnızca onlar doldurabilir: "Bir gün mezar taşım olduğunda, üstünde sadece ismim olsun istiyorum. Fakat bundan da öte, yazarının cinsiyetiyle değil, yazılışının kalitesiyle ve eserin değeriyle yargılanan kitapların üstünde görmek istiyorum ismimi."
"İçinize deneyim çekip dışarıya şiir verin."
Muriel Rukeyser
Yarım yüzyıldan uzun bir süredir prestijli edebiyat dergilerinden The Paris Review'da yayımlanan röportajlar, edebiyat dünyasının gizli kalmış, bilinmeyen sırlarını okurlarla buluşturuyor. Dünya edebiyatına yön vermiş romancılar, öykücüler ve şairler, kendi başlarına bir tür olarak parıldayan bu röportajlarda bir araya geliyor. Edebî tavırları, hayat görüşleri, yazma alışkanlıkları, çevreleri, eserleri ve edebiyata dair görüşleriyle okura kendi dünyalarını aralayan bu muhteşem kadroda kimler mi var? Margaret Atwood kitabın önsözünde şöyle diyor:
"...Çoğu zaman yalnız olan yazarlar bu röportajlar aracılığıyla yalnız olmadıklarını fark ederler. Başkaları da şüpheye düşüyor, tıkanıyor ve sarpa sarıyordur; başkaları da zavallı ve ihmal edilmiştir; başkaları da amaçsız edebî tartışmalara sürüklenmiş ve basın tarafından karalanmıştır; başkaları da yoluna devam edip engelleri aşmış ve direnmiştir."
Yazmak, edebi anlamda bakacak olursak kendine özgü bir disiplin ve düzen gerektirir. Bu düzenin temel gerekliliği ise okumaktan geçer. Tek başına yazmak, aslında kişinin kendini mevcut birikimiyle yürütmesi ve tüketmesi anlamına gelir. Yazmak üzerine düşünmek de bu disiplin dahilinde yer alır ve en az okumak kadar önemlidir. Çünkü okumak, düşünmek ve yazmak her anlamda bir bütün olarak varlık gösterir.
Murat Gülsoy, Büyübozumu: Yaratıcı Yazarlık adlı kitabıyla, yazı serüveninin en başından beri attığı tüm adımlara basarak geri dönüyor, yalnızca kitapları değil dünyanın kendisini de bir metin olarak olarak okuyan bir edebiyat geleneğinin izini sürüyor. Gerçekliği yazı yoluyla yeniden kurmanın araçlarını, yöntemlerini sorguluyor. Gülsoy, kurmacanın bilinen sınırlarıyla ihlâl edilebilir kurallarını açımlarken, bir büyüyü bozuyor ve okuyanla yazan arasındaki sessiz anlaşmanın kurallarını alt üst ediyor.
"Kısa hikâye dediğimiz sadece tek bir ruh haline sahip olmalı ve her cümle hikâyeyi bu ruh haline göre yapılandırmalı."
Edgar Ellen Poe
Kimi yazar yazacaklarını önceden kalem kalem planlamayı seviyor, kimi akışına bırakmayı. Kimi ne anlattığına önem veriyor, kimi nasıl anlattığına. Kimi karakteri üstün görüyor, kimi olay örgüsünü. Kimi zaman zaman yazar tıkanması yaşıyor, kimi içinden taşan yazma dürtüsünü kontrole alma ihtiyacı hissediyor… Çoğu yazarın kitaplarını büyük bir haz alarak okusak da aslında her biri birbirinden farklı, bazen de birbirinin tam zıddı.
"Yazarın işi yazmayı öğrenmektir. Ne olursa olsun yalan söylemeyeceğim. Kendime şu soruları soruyorum: Neyi severim? Neyim? Ne istiyorum? Bunlara içtenlikle yanıt vereceğim, çünkü öncelikle kendimi aydınlatmak istiyorum. Kendimi ne iğrenç, ne de saf biri gibi görüyorum. Gerçekten, kendime büyüteçle bakacağım."
Renard'ın günlüğünden damıtılmış; yazma işi, yazma eylemi ve yazarlığın güçlükleri üstüne seçmeler. Bir yazarın yazıya, dolayısıyla kendine bakışına ilişkin, nokta atışlarıyla, deneyimlerle, öğütlerle, ıskalamalarla örülmüş incelikli bir toplam. Alaycı bir gülümseme, dimdik bir duruş...