Labirent kitaplar
Günümüzdeki görsel sanatlardan edebi metinlere kadar pek çok yerde karşımıza çıkan labirent imgesinin, girift durumlarda tuhaf bir rahatlatıcı etkisi mi var? Yoksa tam tersi sizi buhrana mı düşürüyor? Bu sorulara, "labirent kitap" diye nitelendirebileceğimiz eserlerle cevap veriyoruz. İşte okuru bir tür bulmacanın içine hapsedebilecek kitaplar...
Önceki Resimler için Tıklayınız
Bir evin içinde bir yazarın adımlarını takip ettiğinizi düşünün. Evin sabit bir krokisi, formu yok. İçi, dışından büyük bir ev burası ve her oda, her köşe sanki tuğla yerine yapraklarla örülü; sürekli hareket halinde, geride bıraktığınız her oda kayboluyor. Amerikalı yazar Mark Z. Danielewski'nin 'Yapraklar Evi' bu: Hikâye içinde hikâye içinde hikâye içinde hikâye... Hangi karakter gerçek, hangisi 'hayali ürün' hakiki bir muamma. Tek bir gerçeği olmayan, kurmacası bol bir yapıya sahip. Gerçeği, okurun takdirine bırakıyor; her seferinde aklınızı daha da karıştıracak, kafanızda kurduğunuz kurguyu tekrar bozacak bir çomak sokmayı ihmal etmiyor.
"Bu kitaba başlamadan önce hayatla, harflerle, hatta
romanlarla ilgili bildiğiniz her şeyi unutmalısınız."
50 ve 60'ların Amerikan edebiyatına "apokaliptik" olarak nitelendirilebilecek, birbirinden ilginç karakterlerin çevresinde şekillenen olay örgüsünün kara mizahla örüldüğü romanlar damga vurmuştu. Kurt Vonnegut, John Barth ve Joseph Heller gibi, bu postmodernist akımın öncü yazarları, kitaplarının yayınlandığı sabah uyandıklarında kendilerini dünyaca üne kavuşmuş halde buldular.
Yerçekiminin Gökkuşağı, kelimenin tam anlamıyla "zor" bir kitaptır. Kimi zaman okuyucunun önüne bir bulmaca koyarken, kimi zaman masaya tüm kültürünü, matematik, tarih, mühendislik, kimya, fizik, müzik gibi konularda bilgisini sererek ona meydan okuyor.