Arama

Kısa ömrüne birden çok eser sığdıran Ömer Seyfettin'in hayat tecrübeleri

Türk edebiyatının önemli yazarlarından olan ve edebiyatın lisanını kendine dert edinen Ömer Seyfettin yazılarında, yalın, halkın konuştuğu ve anladığı bir dil kullanmak gerektiğini savundu. Kısa ömrüne birden çok eser sığdırdı. Edebiyata hikâyeleriyle damga vuran Ömer Seyfettin'in askerlik hayatı da oldukça hareketliydi. Ömer Seyfettin'i doğum yıldönümünde hayat tecrübeleriyle birlikte anıyoruz.

Ömer Seyfettin 1884 yılında, asker olan babasının görevi nedeniyle bulunduğu Gönen'de doğdu. Öğrenimine Gönen'deki Mahalle Mektebi'nde başlayan yazar, babasının bulunduğu Ayancık'tan annesiyle beraber İstanbul'a gelerek Kocamustafapaşa'daki konağına yerleşti. Tahsiline Eyüp Askeri Baytar Rüşdiyesi'nde ve Edirne Askeri İdadisi'nde devam etti. Mekteb-i Harbiyye'de iken 2 Ağustos 1903'te Makedonya'da baş gösteren isyan hareketlerinden dolayı onun bulunduğu son sınıf o bölgede görevlendirilmek üzere erken mezun edildi.

  • 2
  • 10
HİKÂYELERİYLE BİR DEVRİN ÇOCUKLARINI BÜYÜTTÜ
HİKÂYELERİYLE BİR DEVRİN ÇOCUKLARINI BÜYÜTTÜ

Türk Edebiyatına hikâyeleriyle damga vuran Ömer Seyfettin'in askerlik hayatı da oldukça hareketli. Meslek hayatına Kuşadası Piyade Taburu'nda mülazım-ı sani olarak başladı. Daha sonra Pirlepe'de görev yaptı. Buradaki başarılarından dolayı iki liyakat madalyasıyla ödüllendirildi. İsyanın bastırılmasıyla Kuşadası'na döndü. Daha sonra Balkanlar'da Velmefçe, Pirlepe, Osenova, Pirbeliçe, Serez, İştip, Babina, Demirhisar, Cum'a-i Bala, Hazlık gibi sınır yerleşim yerlerinde çete takibiyle uğraştı. Bir süre ordudan ayrılan Ömer Seyfettin Balkan Savaşları'nın patlak vermesiyle askere çağrıldı ve Garp Ordusu'nda 39. Alay'ın 3. Tabur'una katıldı. 20 Ocak 1913'te Kanlıtepe'de Yunanlılar'a esir düştü. Atina yakınlarındaki Nafliyon kasabasında on ay kadar süren esirlik hayatının ardından İstanbul'a döndü. Bu dönemde tekrar ordudan ayrılan Ömer Seyfettin, 1915'de Harbiye Nezareti'nin kültür ve sanat adamları için Çanakkale cephesine düzenlediği geziye katıldı.

"Yalancı, nazik bir tebessüm maskesi altında yüzümüzü saatlerce gergin tutmak... Bütün bunlar ne gülünç maymunluklar!"

  • 3
  • 10
İLK HİKÂYE SABAH GAZETESİ’NDE
İLK HİKÂYE SABAH GAZETESİ’NDE

Seyfettin'in ilk hikâyesi, 1902 yılında Sabah gazetesinde "Tenezzüh" başlığıyla yayınlandı. 1911 yılının Nisan ayında Selanik'te çıkarmaya başladığı Genç Kalemler dergisi milliyetçilik akımını edebiyatta da başlattı. Âkil Koyuncu, Râsim Ahmet ve Ali Canib ile birlikte çıkarttıkları bu dergide "Milli Edebiyat" sözünü ilk defa kullanarak milli bir edebiyat oluşturma görevini üstüne aldı. Bu dergide yayımlanan Yeni Lisan makalesiyle Yeni Lisan hareketini başlattı. Ömer Seyfettin mecmuadaki bu makalesi, lisan ve edebiyattaki ayrı bir beyannamesi kabul edilir. Yazısında Eski Lisânla ilgili;

"Biz Asya'dan Garba oradan Anadolu'ya hicret etmişiz. Hicretimizin ilk asırlarında Arabî ve Farsî birçok kelimeler lisanımıza girmiş. Bunun katiyen zararı yok Lakin edebiyat, sanat ve dolayısıyla tezeyyün-i fikri Arabî ve Farsî kaideler de getirmiş. Türkçe muvazenesini kaybetmiş." İfadesi yer alır.

Ona göre "yeni, tabii bir lisan"la milli bir edebiyat meydana getirmek mümkün olacaktır. Ömer Seyfettin Milli Edebiyat için şart koştuğu dilin sadeleşmesinde konuşulan İstanbul Türkçesini esas almakta, dilimize kullanımı yaygınlaşan Arapça ve Farsça kelimelerin tasfiyesini istemez. Dolayısıyla tasfiyeci değildir. Asıl hareket noktası milli bir lisandır. Çünkü milli bir edebiyat ancak milli bir lisanla meydana gelir. Yeni lisan için " Milli bir edebiyat vücuda getirmek için evvela milli bir lisan ister. Eski lisan hastadır. Hastalıkları için"deki lüzumsuz ve ecnebi kurallardır." der.

"Bütün o kitapları okuyanlar gibi ben de artık her şeyi inkâr eden, hiçbir şeye inanmaz, paradoksal, münasebetsiz bir herif olmuştum. Dünü tamamıyla unutuyor, yarını asla düşünmüyor; bugünü memnun, müsterih bir hayranlıkla geçiriyordum."

  • 5
  • 10
"VATAN! YALNIZ VATAN"
VATAN! YALNIZ VATAN

Genç Kalemler Tahrir Heyeti adına Ziya Gökalp ve Ali Canip'le birlikte yazdıkları "Vatan! Yalnız Vatan" adlı kitapçıkta millet ve milliyet gibi kavramları reddeden masonluğun tehlikesine dikkat çeker. Yazarın aynı günlerde yayımlanan "Primo Türk Çocuğu" adlı hikâyesi de bu risaledeki fikirler doğrultusundadır.

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN