Beyaz adamın gaddarlığına ayna tutan yazar
Colson Whitehead, romanlarında Amerika'nın yani "rüya" ülkesinin geçmişine uzanıyor ve okura uzun zaman terk etmeyecek ilham verici bir mücadele öyküsü anlatıyor. Peki, anlatımlarının yanı sıra olayların tarihine değinen ünlü yazar, fantastik ve bilim kurgu türlerindeki kitaplara verilen Arthur C. Clarke Ödülü'nü nasıl kazandı? Sizler için, Amerika'nın günahlarına ayna tutan Whitehead hakkında bilinmeyenleri ve merak edilenleri derledik.
Önceki Resimler için Tıklayınız
Yazar şimdiye dek 6 basılı eser vermekle birlikte "Yeraltı Demiryolu" isimli son romanıyla Pulitzer, Arthur C. Clarke ve Amerikan Ulusal Kitap ödüllerini de kazanmıştır.
"Yeraltı demir yolu" tabiri Amerikan kültürel tarihinde köleliğe karşı olan eyaletlerin, kurum ve bireylerin örgütlenerek esaret altında yaşayan köleleri bir dizi gizli evlerde konuk ederek özgür eyaletlere kaçırma pratiğinin genel ismidir.
Yazar Colson Whitehead, Yeraltı Demiryolu romanının adını Still'in çalışmasından ve yukarıda değindiğimiz tarihsel olgulardan esinlenerek koymuştur.
Amerika'nın günahlarına ışık tutan Yeraltı Demiryolu'ndan 25 alıntıyı okumak için tıklayın...
Time Dergisi uzun yıllar sonra bir edebiyatçıyı kapağına taşıdı. Amerikan edebiyatının son dönemdeki en iyi isimlerinden 2017 Pulitzer ve Arthur C. Clarke ile 2016 Amerikan Ulusal Kitap ödülleri başta olmak üzere pek çok ödülün sahibi olan Colson Whitehead, yeni kitabı The Nickel Boys'da Amerika'nın ırkçı tarihinin nasıl yaşandığını etkileyici bir şekilde ele alıyor.
16 Temmuz'da satışa sunulacak kitap gerçek bir hikâyeye dayanıyor; Florida'da 111 yıl boyunca açık kalan bir ıslahevinde geçen hikâye Amerikan ırkçılık tarihinin de belgelerinden biri olarak görülüyor.
Colson Whitehead, tarihi bir roman kaleme almayı seçseydi eğer, Yeraltı Demiryolu'nun çerçevesini tarihsel alıntılarla dolduracaktı.
Fakat önce Obama'nın 2016 yazı için önerdiği kitapların arasına giren, ardından Oprah'ın Kitap Kulübü tarafından işaret edilen, 2017'de Pulitzer ve Arthur C. Clarke ödüllerini alarak daha da parlayan bu roman, Victor Hugo'nun Sefiller'i ve Toni Morrison'ın Sevilen'i gibi kitapların açtığı yolda ilerlese de, bize tarihi aktarmakla yetinmiyor; şayet yaşansaydı şaşırmayacağımız, kimisi sürreal birçok olayı bünyesinde bir araya getirerek yazarının dehasını ortaya koyuyor.
Yeraltı Demiryolu'nu gizemli seferleri, bekleme salonları, lokomotifleri ve yolcularıyla kurgulayarak bir metafor olmaktan çıkaran Whitehead, bunları ve romandaki diğer fantastik ögeleri öyle bir başarıyla ve gerçekçilikle anlatıyor ki, tarihle arası iyi olmayan bir okur, romanın bilim kurgu eserlerine verilen Arthur C. Clarke Ödülü'nü almasına anlam veremeyebilir.
Romanınızda yer alan yeraltı demir yolu gerçekte köle statüsündeki insanları özgürlüğüne kavuşturmak için organize olmuş bir grup insana verilen bir isim. Fakat siz bunu gerçek bir demir yolu olarak kullanmayı tercih etmişsiniz. Cora'nın kaçısı sırasında başka araçlar yerine demir yolu kullanmasına nasıl karar verdiniz? Yoksa hikayenin çıkış noktasını demir yolu mu oluşturuyor?
-Yeraltı Demiryolu bahsini duyan çocuklar, bu kavramla ilk tanıştıklarında genelde gerçek bir tren hayal ederler, gözlerinde canlanan bu olur. Çıkış noktasına köleliği ya da Cora'nın öyküsünü almadım, sadece bu naif mefhumu irdelemek ve buna dayalı olarak nasıl bir kitap ortaya çıkarabileceğimi görmek istedim.
Bu romanla Pulitzer Ödülü ve Ulusal Kitap Ödülü'nün yanı sıra fantastik ve bilim kurgu türlerinde kitaplara verilen Arthur C. Clarke Ödülü'nü de kazandınız. Siz romanınızı bu türler içinde tanımlıyor musunuz?
-Yeraltında binlerce mil boyunca uzanan gerçek bir demir yolundan bahsediyorsak, tarihsel gerçekliğin farklı kesitlerinin birbiriyle kaynaştırıldığı bir hikayemiz varsa eğer, kurgu alanına geçmişiz demektir. Bu hikayeyi yaratmak için büyülü gerçekçilik retoriğinin bazı gereçlerini kullandım. Ne ki ben, kitaplarımı tanımlamak istemem, zaten bunu yapmama gerek yok... Sadece yazarım ve yazdım.
Bu kitabın öncesinde de birçok roman yayımladınız ama kariyerinizde asıl sıçramayı sağlayan Yeraltı Demiryolu oldu. Yeraltı Demiryolu'nu önceki romanlarınızdan ayıran nedir?
-Tüm kitaplarım birbirinden farklıdır. Ezen ve ezilen, sömüren ve sömürülen arasındaki ilişki, bu kitabın temek meselesi ve bu, tüm kültürlere hitap eden, herkesi kapsayan bir mesele. Medeniyetin tamamı, kitabın bahsettiği türden bir şiddete dayalı.