Arama

Alev Alatlı: "Kurtuluş, okumak. Nefes almadan, günde 3 saat 5 saat okumak"

Ülkemizin sayılı münevverlerinden Alev Alatlı ile Fikriyat ekibi olarak, Hollywood'dan Voltaire'e kadar uzanan, okurken aynı zamanda düşündüren bir mülakat gerçekleştirdik. Alatlı'nın gençlere verdiği tavsiyeler özellikle altı mutlaka çizilmesi gereken, önemli mesajlar içeriyor. "Bilginin bir adım sonrası, geleceğe uzanan projeksiyon yapmayı kolaylaştırır" diyen Alatlı, "kurtuluşun okumak"ta olduğunu vurgulayarak; "unutmayın, tabiat kanunudur: bir çiçek varsa mutlaka bir çiçek daha vardır" cümlesiyle bizi düşünce denizine doğru yolculuğa çıkarıyor. Sizleri bu özel içeriğimizle baş başa bırakıyoruz. Sosyal medya hesaplarımızda içeriğimizle ilgili ufak bir sürprizimiz de olacak. Keyifli okumalar dileriz.

Sesli dinlemek için tıklayınız.
  • 2
  • 12
BİR TÜR BEYİN DETOKSU
BİR TÜR BEYİN DETOKSU

İslam medeniyeti hareket kökenlidir. Çeşitli ırk, medeniyet ve çevrelerle temas ederek realist bir dünya görüşü kazanır. Bu yönü ile Amerika'da neşet eden kapitalist dünya görüşünün Doğu ile Batı'yı sadece maddi yönde kaynaştırıp ortaya dini de yaşantısı da madde olan bir modern zaman imparatorluğu çıkardığını söyleyebilir miyiz?

🔴 "Hareket kökenli" olan "İslam medeniyeti" değil, Batı dünyasıdır. 1890'larda yerkürenin %85'inin başta İngiltere olmak üzere Avrupalı sömürgecilerin işgali altında olduğunu hatırlayın. Günümüzde Vietnam, Suriye, Irak, Afganistan vb.vb. cirit atan ABD'yi hatırlayın. Ve nihayet, tek dil (İngilizce), tek devlet (the World), tek din (Evangelism) etrafında cismanileşen "Yeni Dünya Düzeni", kurgusunu hatırlayın. Biz Türklerin bugüne kadar öğrendiklerimizi unutup, bir tür beyin-detoksu gibi bu dünyaya yeniden bakmamız lâzım.

Alev Alatlı'nın kaleminden Düşünce Devrimi'ni okumak için tıklayın

  • 3
  • 12
VOLTAİRE VE FRANKLİN
VOLTAİRE VE FRANKLİN

Dünyayı; üsleri ve kendi zihin yapılarınca yetiştirdikleri kuşaklar ile kendi kıtaları üzerinden yönetmeye çalışan Amerikalılar, Yakın Çağ'ın Fransız İhtilali ile değil de ABD'nin kuruluşu ile başladığını savunuyor. Kendisi ile mailleşmemizde City University Of New York'ta Karşılaştırmalı Edebiyat Profesörü Joan Richardson, bu fikirleri akademik olarak dile getirmişti. Fransız İhtilali'nden 13 sene evvel gerçekleşen bu tesisleşme, henüz kendi aydın kesimini yetiştiremeden ve sanayi devrimini gerçekleştiremeden nasıl böyle bir iddia da bulunabilir? "Büyük Birader" bir Amerikalı mı Hocam?

🔴 On üç sene ülkelerin tarihinde aynı gün sayılır. Tayyip beyin on üç yıl önce nerede olduğunu hatırlarsanız, Joan hanımın pozisyonunu anlarsınız. Kaldı ki, 1750-1850 arasında Avrupalı aydınlar iç içe yaşamaktaydılar. Örneğin Fransız Voltaire'in yediği içtiği Amerikalı Benjamin Franklin'den ayrı gitmezdi. Amerika'nın aydın kesime gelince, kolonilerde o işlere İngiliz münevverler Francis Bacon'lar, Edmund Burke'ler filan bakıyorlardı. Büyük Birader'e gelince yazarı İngiliz'dir ama kahramanı teknoloji.

Alev Alatlı'nın "Batı Medeniyeti Dünyayı Bitiriyor" başlıklı röportajını okumak için tıklayın

  • 4
  • 12
YAHYA KEMAL AYIP ETMİŞ
YAHYA KEMAL AYIP ETMİŞ

Ahmet Hamdi bir gün hocası Yahya Kemal'e sorar: "Üstad biz Viyana kapılarına kadar nasıl gittik?" Yahya Kemal şöyle cevap verir: "Pilav yiyerek ve Mesnevi okuyarak!" Mehmet Kaplan'ın naklettiği bu hatıra İslam medeniyetinin kodlarını vermesi açısından çok mühim. Peki, "pilav yiyerek ve Mesnevi okuyarak" dayandığımız kapılara bugün neler okuyarak ve ne yaparak dayanabiliriz ya da yeni Viyana'mız neresi Hocam?

🔴 Bu konuşma eğer bir şehir efsanesi değilse, Yahya Kemal ayıp etmiş. Tipik bir oryantalist gibi konuşmuş. "Çanakkale Topu" diye bilinir ("Dardanelles Gun"), Viyana surlarını döven 15-16 tonluk toplar Mesnevi okuyarak imal edilmedi. Yedi yüz kilo ağırlığında taş fırlatabilen bu dövme-demir toplar 16.yüzyılın en gelişmiş silahlarıydı, her neyse. Bugünkü meselemiz, Türkiye'yi savunmaktır. Kimsenin kapısına dayanacak ne isteğimiz, ne de halimiz var.

Alev Alatlı'nın kültürel iktidar meselesine bakışını okumak için tıklayın

  • 5
  • 12
FABRİKA İŞÇİSİ BARBAR, SANATÇI İNCE RUHLU MU?
FABRİKA İŞÇİSİ BARBAR, SANATÇI İNCE RUHLU MU?

Sinema meselesine temas etmeden geçemeyeceğim. İsmet Özel bir konuşmasında "kelimeler benim vatanım" diyor. Siz de paralel olarak kitabınızda " Zamanında saygıdeğer insanlar ciddiye alınsın diye sinemanın sanat olduğunu dikte etmiş olabilirler. Fakat bana sinemanın nama göre sanat falan olduğu yoktur." cümlelerini kuruyorsunuz. Bu minvalde bir eseri sanat eseri olarak değerlendirebilmemizin sizce kriterleri nedir ve sahne, dekor gibi sinema kavramları bir gün kâğıt, kalemin yerini alabilir mi?

🔴 Ben de size bir soru sorayım: sinema, sanat değil de endüstri ise ne olur? İncileri mi dökülür? Sanatın beşeri bir faaliyet olarak, sanayiden daha üstün bir uğraş olduğunu mu düşünmek nedendir? Fabrika işçisi barbardır, sanatçı ince ruhludur, dokunulmazlığı olmalıdır şeklindeki anlayış düpedüz sınıfsaldır. Ben şahsen yadırgarım. Az önce de konuştuk, sanat, duygudur, hazdır, dillendirilmeyendir. Sahne, sanat yapmaz. Dekor da sanat yapmaz. Bir araya geldiklerinde yarattıkları duygu sanatsal sayılabilir. Kalem, kağıdın yerini almak derken, ne demek istiyorsunuz anlamış değilim ama önümüzde PC klavyesi varken, kaleme kağıda ne gerek?

Alev Alatlı'nın kaleminden altın değerinde öğütler okumak için tıklayın

  • 6
  • 12
HOLLYWOOD PARA İÇİN ÇEKER
HOLLYWOOD PARA İÇİN ÇEKER

Suç ortağı Hollywood & Kaan'ın Kitabı başlıklı eserinizde, Hollywood'un kafa kâğıdını çıkarıyorsunuz. Akıcı üslubunuzla bizleri Buffalo Bill'den Don Vito Corleone'ye uzanan bir coğrafyada yolculuğa çıkararak hakikatleri yüzümüze vuruyor bazen de tekidlemek maksadıyla kulaklarımızı çekiyorsunuz. Eserde "Hristiyan Apolejetiği"nden bahsettiğiniz epey kıymetli bir bölüm var. Orada,
"Hristiyan Apolojetiği'nin yerini Amerikan 'Cinema Industry'sinin aldığını düşünürüm. Amerikan inançlarını savunan, Amerikan yaşam biçimini akılcı temellerle açıklamaya çalışan, kendi inançlarını dünyanın geri kalanına dayatan Hollywood müesses nizamı, kapitalizm, yayılmacılık, yaşam biçimi, kültür emperyalizmi gibi olgulara yönelen itirazlara uygun açıklamalar getirmeye, sosyalizm gibi, İslam gibi dünya görüşlerinin aksayan yanlarını ortaya dökmeye çabalar." diyorsunuz. Hristiyanlığın Apolojetiği'nin "Cinema Industry'sine dönüşümü nasıl oldu, burada sermaye sahiplerinin nasıl bir payı var ve Hollywood kendi kanlı tarih sahnelerini de para uğruna çeker mi?

🔴 Sondan başlayalım: "Hollywood, kendi kanlı tarih sahnelerini de para uğruna, herkesten daha iyi çeker ve sadece para için film çeker!" Allah aşkına Hollywood'dan kansız, cinayetsiz, katliamsız kaç film çıkar? Kitabın arkasındaki fihriste bakın göreceksiniz. Çizgi filmler bile güçlü-zayıf ikilemini vurgular. Hristiyan Apolojetiği'nin dönüşmesi diye bir münferit bir olay yoktur, apolojetikler ayıplarını kapatmak için ne yaptılarsa Hollywood'un da onu yaptığını iddia ediyorum: Yani, akla, vicdana aykırı oluşumlara bahane bulmak. Atom bombasına dahi bahane buldular. Dönem filmlerinde Japonları resmediş biçimlerine bakın, dünyanın en vahşi, en saldırgan, eli kanlı halkı. O kadar kötüdürler ki, atom bombasını hak ederler imajının yayılması... Bütün bunlar Hollywood'un marifetidir. Kitabı dikkatli okuyun, göreceksiniz.

Eseri satın almak için tıklayın

Alev Alatlı'nın "Suç Ortağı Hollywood & Kaan'ın Kitabı" eseri hakkında Sabah gazetesine
verdiği röportajı okumak için tıklayın

2024 Fikriyat. Tüm hakları saklıdır.
BİZE ULAŞIN