İlber Ortaylı Seyahatnamesi'nden görülmesi gereken şehirler
Yaşamını tarihe adayan İlber Ortaylı onlarca ülke ve yüzlerce şehir dolaşarak adeta sürekli ve düzenli bir seyyahlık yaptı. Seyahat etmeyi çocukluğundan beri heyecanlı bir uğraş olarak gören usta tarihçi, coğrafya ve seyahat için "tar ihî olay ve kurumları ikinci el b ir kaynaktan okuyup geçmektense arş iv b ilgileri ve daha ayrıntılı monograf ilerle desteklemek tar ihin o dönem ini ve alanını daha iyi anlamamızı kolaylaştırıyorsa, coğrafya da ans ikloped i ve har itanın ötes inde gözlemek ve yaşamakla kıvranılır. Dahası coğrafyasız b ir tar ih de düşünülemez " der. Sizler için İlber Ortaylı Seyahatnamesi'nden gezilmesi gereken yerleri derledik.
Giriş Tarihi: 06.12.2018
11:42
Güncelleme Tarihi: 06.12.2018
12:43
İnsan bunaldığı zaman Bosna'ya gitmeli. İslamiyet'in en hoş yaşandığı yer orasıdır. Kazan da öyledir ama fazla kozmopolit. Saraybosna'da Müslümanlık, Osmanlılık ve medeniyet birleşmiş. Sade insan sesiyle ezan okunur orada. Güzeldir. Dünya hakkında ümidinizi yitirirseniz Bosna'ya gidin.
İnanılmaz bir Orta Çağ medeniyeti. Hiçbir yerde öylesi yok. Kalmış, korunmuş. Evler sade ve sakin. Avlu içinde kerpiç evler. Gökdelen yok. Bilhassa Semerkant ve Buhara ardından da Taşkent'te gökdelen filan göremezsiniz. Geceleri Semerkant'taki Registan Meydanı'nda oturmalısınız. Ateş seyretmek gibi bir şey, büyüleyici. Tefekküre dalıyorsunuz, hayal kuruyorsunuz
"Suriye, tarihsel süreç içerisinde önemli bir coğrafyayı kapsar; fakat o Suriye, bugünkü Suriye değildir. Şam, İslam dünyası için Mekke, Medine ve Kudüs'ten sonra gelen önemli bir şehirdir yani Şam-ı Şerif'tir. Şam ve Suriye bizim tarihimizin hem klasik dönemde hem de 19. yüzyılda en ilginç olaylarının cereyan ettiği bir yerdir. Osmanlı tarihinin hiçbir safhası yoktur ki Suriye onun içinde olmasın.
Suriye meziyetleri olan bir ülke... İç savaşa kadar, geçmişe nazaran on kat büyümesine rağmen, ne Halep'in ne de Şam'ın eski sokak ve binaları tahrip edilmişti. Mutfak kültürleri de aynı şekilde devam ettirilmekteydi. Bu ülke kendisine Osmanlılığın dışında bir kimlik aramış mıdır? Elbette ama zaten burası ulusların, kavimlerin, dinlerin binlerce yıl birlikte yaşadığı bir yerdir. Bu renklilik içerisinde Türkiye'nin de buraya ilgisiz kalması düşünülemez. Asıl önemlisi bizler Türkiye tarihini öğrenirken Suriye-Lübnan-Filistin çizgisini ihmal edemeyiz. Buraları tanımayan, bilmeyen bir gençliğin, bırakınız uzak tarihi, çok yakındaki Türkiye tarihini bile anlayıp kavraması mümkün değildir."
"Bizde Arapları küçümser bir kesim ama buna kimsenin hakkı yok. Çünkü miraslarını çok iyi koruyorlar. Araplar, şehirlerine gözleri gibi bakar. Bizde yaşadığımız şehir göz göre göre batarken, sağa sola peşkeş çekilirken kimsenin sesi çıkmaz. Petra, Roma devrinin şehridir. Kervan yollarının üzerindedir, kayalara oyulmuş müthiş bir şehirdir. Korunmuş şehir görmek isteyen Arap şehirlerini dolaşsın."
"İspanya'da devlet adamları her dindendi. Ortaçağ Yahudi kültürünün en önemli eserlerini veren İbn-i Meymun (Maimonides) burada yetişmiştir. Sinagoglar Orta Çağ Yahudi mimarisinin harika örnekleriyle doludur. İspanya büyük tabip İbn-i Sina, tasavvufun büyük müridi İbn-i Arabî gibi büyük adamların yurdudur. Sosyologların parlak hocası İbn-i Haldun'un bile kökleri buradadır.
Endülüs, İbn-i Arabî'yi çıkaracak kadar mistikti, tasavvufun öncüsüydü ama bir tarafı ile bütün dinleri ve âdetleri inceleyecek ve öğrenecek kadar da açıktı. Bu toplum, İbn-i Rüşd'ü ve Yahudi bilgin, düşünür Maimonides'i aynı şehirde, Romalı Seneca'nın Kurtuba'sında ortaya çıkarmıştır."