Slyvia Plath’in kaderini kendi ömrüne kazımış Nilgün Marmara
Nilgün Marmara… Boğaziçi Üniversitesi'nde orta kantinin üstündeki merdivenleri mesken tutmuş da oraya "Umutsuzlar Merdiveni," adını takmış başarılı bir öğrenci. Türk edebiyatının melankolik şair ve yazarı. Cemal Süreya'nın "Zelda"sı, Ece Ayhan'ın 'dünyaya yaralı bir insan'ı. Bu dünyayı başka dünyanın bekleme odası olarak gören, üç adımlık yer kürede uçsuz bucaksız bir sivil şair. 13 Ekim 1987 yılında daha otuzuna varmadan, 29 yaşında evinin balkonundan kendini bırakarak yaşamına son veren edebiyatçımız. Nilgün Marmara, 13 Şubat 1958 yılında dünyaya geldi. İşte, edebiyatımıza bıraktığı sözleriyle sessiz çığlığa gömülen kadın…
Önceki Resimler için Tıklayınız
"Yerleşik yabancılığın acısı
Öz düşmanları kendilerinin sevgisiz bilisiz
Ve acımasız kabukluların zincirlediği
Kara tamlama."
Süreya'ya göre kendi şiirinden söz etmediği için de gerçek bir marjinaldir o. Gergedan dergisindeki sohbetlerinde Ayhan ve Süreya, Nilgün Marmara, Orhan Alkaya, Küçük İskender gibi gençlerden oluşan bir grubu "Yeni Marjinaller" olarak adlandırır ve onları bir bakıma II. Yeni'nin bir uzantısı olarak görür. Dolayısıyla hem kişiliği hem de şiiriyle herkesten ayrılır Marmara.
"Yabancıların en yakınıydın sen."
Marmara, 1981 yılında Kağan Önal ile tanıştı. Birbirlerine uzun yıllar hayat arkadaşlığı edemediler çünkü Marmara, 1987 yılında hayatla vedalaştı. Ece Ayhan'ın hakkında yazdıklarından bildiğimiz kadarıyla Marmara 23-24 yaşlarında, henüz üniversite öğrencisiyken Kağan Önal'la evlendi.
"Çünkü denizin de düzeni vardır,
yaşayanı içinde dönüştürür."
Ece Ayhan, Marmara ve Önal'ı bu sıralarda, 1982'de, Bodrum'un Gümüşlük köyünde tanıdığını söylüyor. Bu yıllarda Kağan Önal, İstanbul Üniversitesi'nde Endüstri Mühendisliği okumakta, bir yandan yazları Gümüşlük'te arkadaşlarıyla birlikte, Ece Ayhan'ın tabiriyle, "denizi karşınıza alırsanız, soldaki kumsalın en sonundaki Sisyphos adlı bir pansiyonu sabahlara kadar müzik çalarak ve şiirler okuyarak öğrenci havasında işletmektedir."
Nilgün, önce Marmaris'te bir tatil köyünde çalıştı, sonra Ulusoy'da yönetici sekreterliği yaptı. Kısa süren yönetici sekreterliği döneminin ardından bir reklam şirketine metin yazarı olarak girdi, fakat ilk gününde ondan bir cenaze ilanı yazması istenince aynı günün akşamı işten ayrıldı.
Daha sonra Bebek'teki Mısır Konsolosluğu'nda çalışmaya başlayan Marmara, ilk haftasının ardından buradan da ayrıldı. Metinlerinden ve günlüklerinden anlaşıldığı üzere, bir süre çok sevdiği Ingeborg Bachmann'ın memleketi Avusturya'da da kaldı.
En sonunda kendisini tamamen şiire veren Marmara, uzun süre kimseye göstermediği şiirlerini Kaan Önal'ın on altı aylığına çalışmak için gittiği Libya'da kalırlarken daktiloya çekmeye başladı.
Manik depresyon teşhisi konuldu Marmara'ya. O ölümü yaşama evde tercih etti. 13 Ekim 1987'de Kızıltoprak'ta beşinci kattaki evlerinin penceresinde atlayarak hayatına son verdi. Kimileri tarafından bunun bir intihar değil cinayet olduğu iddiaları ortaya atsa da Kağan Önal, Marmara'nın kitaplarının önsüzünde böyle bir şeyin söz konusu olmadığına değindi. Marmara'nın intihar mektubunu da kitabın sonuna iliştirdi.
"… hiç kimse onun şiir yazdığını o sıralarda bilmiyordu. Çevresindeki usta şairlerden ya da yeni nesil şairlerden hiçbiri onun sayfalar dolusu şiir yazdığını, dille uğraştığını bilmiyordu. "Dosyalar dolusu iki yüz elli şiirim var" dediği zaman olduğum yerde donup kalmıştım. Boğaziçi Üniversitesi'nin bahçesindeydik.." (Gülseli İNAL)